Suriye’deki Beşşar Esed rejiminin çöküşü, Rusya’nın Afrika kıtasındaki askeri ve siyasi etkisini destekleyen stratejik lojistik zinciri ciddi şekilde tehdit ediyor. Özellikle Hmeymim Hava Üssü’nün işlevsiz hale gelmesi, Moskova’nın Mali, Burkina Faso ve Nijer gibi Batı’yla ilişkilerini kesmiş hükümetlere yönelik ikmal hatlarını sekteye uğratabilir. Bu durum, Rusya’nın Afrika’da genişleyen etkisini sürdürebilmesi için yeni alternatif yollar geliştirmesini zorunlu kılıyor.
Rusya, Suriye’deki Hmeymim Hava Üssü’nü uzun süredir Afrika kıtasına paralı asker, silah ve lojistik destek sağlamak için kullanıyordu. Bu üs, Soğuk Savaş dönemi sonrası kaybedilen etkisini yeniden inşa etmede önemli bir merkez olarak işlev görüyordu. Libya merkezli Sadık Enstitüsü Direktörü Enes el-Kımati’ye göre, “Hmeymim olmadan Rusya’nın Afrika’da güç yansıtma kabiliyeti ciddi bir darbe alır ve Akdeniz ile Afrika’daki operasyonel stratejisi tamamen belirsiz hale gelir.”
Afrika’da Rusya’nın Alternatif Yolları
Hmeymim Üssü’nün kaybı, Rusya’nın alternatif lojistik üsler ve rotalar aramasını gerektiriyor. Libya’daki el-Hadim, el-Cufra, el-Kardabiye ve Brak eş-Şati gibi üsler olası seçenekler arasında görülse de, bu üslerin Avrupa hava sahası kısıtlamaları nedeniyle Moskova’dan düzenli ikmal sağlamak için uzak ve yetersiz olduğu belirtiliyor. Bu bağlamda, Kamerun veya Kongo’daki liman altyapılarının kullanılması gibi farklı yaklaşımlar gündeme gelebilir.
Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC) Cumhurbaşkanı’nın danışmanı Fidel Guanjika, “Rusya’nın bir B planı olacaktır. Libya gibi bir sıçrama tahtası üzerinden ya da Kamerun’un liman altyapısı sayesinde Afrika’ya ikmal yollarını koruyabiliriz” ifadeleriyle bu sürecin yönetilebilir olduğunu vurguladı.
Batı’nın Boşluğunu Doldurma ve Bölgesel İş Birlikleri
Afrika’da Batı’nın azalan etkisiyle ortaya çıkan boşluk, Rusya’ya yeni fırsatlar sunmuştu. 2018 yılında Wagner Grubu’nun OAC’ye paralı asker göndererek hükümeti savunmasıyla başlayan süreç, Libya’da Halife Hafter’in Trablus’u ele geçirme girişimindeki destekle genişledi. Bu destek, Mali, Nijer ve Burkina Faso’da Batı’yla bağlarını koparan hükümetlerin Moskova’yla daha güçlü iş birliğine yönelmesine yol açtı. Ancak, Hmeymim’in kaybıyla bu bağların sürdürülebilirliği tehlikeye girebilir.
Burkina Faso’da Rusya yanlısı siyasetçilerden Monique Yeli Kam, Libya’nın yeni bir lojistik merkez olarak öne çıkabileceğini belirtirken, Nijer’deki askeri hükümet temsilcileri, Türkiye gibi üçüncü taraf ülkeler üzerinden yeni ikmal rotalarının oluşturulabileceğini dile getirdi. Bu yaklaşımlar, Moskova’nın Afrika’daki varlığını koruma kararlılığını ortaya koyuyor.
Sudan ve Kızıldeniz Üssü Çabaları
Rusya’nın Sudan’daki Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma hedefi, Afrika’daki lojistik zinciri güçlendirme stratejisinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Sudan’da süregelen iç savaşta Hızlı Destek Kuvvetleri’ne karşı Sudan ordusunu destekleyen Moskova, bu çabalarla bölgedeki jeopolitik önemini artırmayı hedefliyor. Ancak bu süreçteki yerel ve uluslararası dirençler, bu tür projelerin uygulanabilirliğini belirsiz kılıyor.
Afrika’da Rusya Varlığının Geleceği
Moskova merkezli Strateji ve Teknolojiler Analiz Merkezi Başkanı Ruslan Pukhov, Hmeymim Üssü’nün kaybının, özellikle limanı olmayan ülkeler için lojistik desteği büyük ölçüde zora sokacağını belirtiyor. Alman düşünce kuruluşu Konrad Adenauer Vakfı Sahel Programı Direktörü Ulf Lessing ise, “Hmeymim Üssü’nün kaybı Rusya’nın Afrika’daki operasyonlarının maliyetini artıracak ve etki alanını daraltacaktır” diyor.
Türkiye ve Rusya: Afrika’da Stratejik İş Birliği ve Yeni Dinamikler
Rusya’nın Afrika’daki operasyonlarını sürdürebilmesi için üçüncü taraf ülkeler üzerinden ikmal rotaları oluşturma çabası, Türkiye’ye olan bağımlılığını artırabilir. Bu durum, iki ülke arasında daha derin bir iş birliğini zorunlu kılarken, aynı zamanda bu iş birliğinin şekillenmesini stratejik çıkarlar ve bölgesel dinamikler belirleyecektir.
Türkiye’nin Coğrafi ve Stratejik Avantajları
Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla Avrupa ve Asya arasında bir köprü görevi görürken, Akdeniz’deki stratejik lojistik erişimiyle de ön plana çıkıyor. Bu özellik, Rusya’nın ikmal zincirlerini çeşitlendirmesi için Türkiye’yi ideal bir ortak haline getiriyor. Türkiye’nin modern liman altyapısı ve hava koridorları, bu iş birliğinin lojistik ayağını sağlam temellere oturtabilir.
İkili İlişkilerde Stratejik Dengeler
Rusya’nın Türkiye’ye olan bağımlılığı, iki ülke arasındaki mevcut iş birliğini daha da derinleştirme potansiyeli taşıyor. Enerji, savunma ve ticaret gibi alanlarda hâlihazırda önemli bir ilişki ağı bulunuyor. Özellikle Batı’nın uyguladığı yaptırımlar altında olan Rusya, Türkiye ile ekonomik ve askeri iş birliğini genişleterek bu baskıları hafifletebilir. Ancak bu bağımlılık, aynı zamanda Türkiye’ye daha fazla pazarlık gücü kazandırabilir. Ankara, bu güç dengesini kendi stratejik hedefleri doğrultusunda kullanma fırsatına sahip.
Batı ve Rusya Arasında Türkiye’nin Dengeleyici Rolü
Türkiye, Batı ittifakının bir parçası olmasına rağmen, Rusya ile ilişkilerinde pragmatik bir yaklaşım sergiliyor. Bu durum, Türkiye’yi hem Batı hem de Rusya açısından eşsiz bir aktör haline getiriyor. Rusya’nın Türkiye’ye yönelik bağımlılığı, ilişkilerin “eşitler arası iş birliği” çerçevesinde sürdürülmesine olanak tanıyabilir. Aynı zamanda, bu iş birliği Türkiye’ye Afrika’daki etkisini artırma fırsatı sunabilir.
İş Birliğinin Önündeki Riskler
Bu tür bir yakınlaşma, her iki taraf için de bazı riskler barındırıyor:
- NATO Üyeliği ve Uluslararası Baskılar
Türkiye’nin NATO üyesi olması, Batı ile Rusya arasındaki gerilimlerin Türkiye-Rusya iş birliğini baskı altına almasına neden olabilir. Özellikle ABD ve Avrupa’nın bu tür bir yakınlaşmayı yakından izleyeceği kesin. - Afrika’da Çıkar Çatışmaları
Türkiye ve Rusya’nın Afrika’daki stratejik hedefleri her zaman uyumlu olmayabilir. Türkiye’nin Somali ve Libya’daki nüfuzunu artırma çabaları, bazı alanlarda rekabeti tetikleyebilir. - Ekonomik Sürdürülebilirlik
Türkiye’nin iç ekonomik zorlukları, bu ölçekte bir iş birliğini sürdürülebilir kılma kapasitesini sınırlayabilir.
Stratejik İş Birliği mi, Zorunlu Ortaklık mı?
Rusya’nın Afrika’daki etkisini sürdürebilmesi için Türkiye’nin bir lojistik rota olarak öne çıkması, iki ülke arasında daha fazla iş birliğini tetikleyebilir. Ancak bu iş birliğinin nasıl şekilleneceği, uluslararası baskılar, bölgesel çıkarların uyumu ve her iki ülkenin stratejik öncelikleriyle doğrudan bağlantılı olacaktır. Türkiye, bu süreçte bir denge unsuru olarak hareket ederken, kendi çıkarlarını maksimize etme fırsatını dikkatlice değerlendirmelidir.
Afrika, yalnızca bir iş birliği alanı değil, aynı zamanda rekabetin ve stratejik manevraların sahnesi olmaya devam edecek gibi görünüyor.