Geçtiğimiz hafta Sakaryaspor ile Amedspor arasında oynanan maç, yalnızca bir futbol müsabakası olmanın ötesine geçti. İstanbul Olimpiyat Stadyumu’nda oynanan karşılaşmanın ardından, bir grup Sakaryaspor taraftarının adı 90’lı yılların karanlık döneminde faili meçhul cinayetlerle özdeşleşen Mahmut Yıldırım’ın (kod adı “Yeşil”) maskeleriyle maça gitmeleri büyük bir infial yarattı. Bu görüntülerin sosyal medyada yayılması üzerine Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti ve 11 kişi gözaltına alındı.
Bu olay, futbolun sadece bir spor olmaktan çıkıp, toplumun sosyopolitik yaralarına dokunan bir platforma dönüşebileceğinin bir kez daha kanıtı. Özellikle Amedspor gibi Kürt kimliğiyle öne çıkan bir takımın yer aldığı maçlar, maalesef futbol sahalarının ötesinde, geçmişin derin travmalarını gün yüzüne çıkaran olaylara sahne olabiliyor. Taraftar gruplarının bu tip provokatif ve sembolik eylemleri, futbolun birleştirici gücüne zarar vermekte ve sporun amacından sapmasına yol açmaktadır.
Irkçılık ve Toplumsal Gerilimler
Türkiye’de son dönemde artan ırkçılık ve toplumsal bölünmeler, bu olayla bir kez daha gündeme geldi. Sporun, özellikle futbolun, geniş kitlelere ulaşan bir mecra olması nedeniyle bu tür semboller ve mesajlar çok daha büyük yankı buluyor. Amedspor’un karşılaştığı bu tarz provokatif eylemler ne yazık ki münferit değil. Geçmişte de bu kulüp, maçlarda maruz kaldığı sözlü ve fiziki saldırılarla sık sık gündeme geldi.
Bu tip olaylar, toplumun farklı kesimlerine yönelik ötekileştirme ve nefret söylemlerinin bir yansıması olarak değerlendirilmeli. Kürt kimliğinin temsilcisi olarak görülen Amedspor, rakip takımların taraftarları tarafından yalnızca bir futbol kulübü olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir sembol olarak hedef alınabiliyor. Bu durum, sporun barış ve dostluk mesajlarını gölgeleyerek, gerilimleri daha da derinleştirebiliyor.
Sporun Birleştirici Gücü
Oysa futbol, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanı bir araya getiren bir spor. Her ne kadar rekabet, maçın doğasında olsa da sporun esas amacı, farklı kökenlerden, inançlardan ve düşüncelerden insanları ortak bir paydada buluşturmak olmalıdır. Maalesef, bu olayda görüldüğü gibi, bazı gruplar geçmişin karanlık sayfalarından alınan sembollerle, bir ayrıştırma aracı olarak sporu kullanıyor.
Sakaryaspor Kulüp Başkanı Gökhan İn’in istifası bu olayın kulüp üzerinde ne denli bir etkisi olduğunun bir göstergesi. Taraftar gruplarının bu tip aşırı uçlara kayması, kulüp yönetimlerini de zor durumda bırakmakta ve sporun yöneticilerini sorumluluk almaya itmektedir. Sakaryaspor Kulüp Başkanı Gökhan İn’in bu olayların neresinde bulunmaktadır bunun da araştırılması gerekir.
Irkçılık ve Sporda Nefret Söylemine Karşı Mücadele
Türkiye’de ve dünyada sporun içinde yükselen nefret söylemi ve ırkçılıkla mücadele artık kaçınılmaz bir gereklilik. UEFA, FIFA ve diğer spor organizasyonları ırkçılığa karşı katı kurallar uygulasa da, bu tip olaylar yerel dinamiklerle şekilleniyor ve bazen önlenmesi zor hale gelebiliyor. Ancak burada önemli olan, toplumun her kesiminden insanın bu tip eylemleri kınaması ve sporun birleştirici gücüne sahip çıkmasıdır.
Sonuç olarak, Sakaryaspor – Amedspor Maçında yaşanan bu üzücü olay, sporda ırkçılık ve nefret söylemlerine karşı daha güçlü adımlar atılması gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Futbol sahaları, geçmişin karanlık figürlerinin değil, barış, kardeşlik ve fair play’in sembolü olmalıdır. Sporun birleştirici gücünü koruyabilmek için hem kulüplerin hem de taraftarların bu bilinçle hareket etmesi büyük önem taşımaktadır.