Türk medyası uzun süre Narin cinayetiyle oyalandı. Sonuc, elde var sıfır. Şimdi de kara para aklamakla yargılanan Dilan Polat ve kız kardeşinin hayâsızca öpüşmesini tartışırken gözlerden kaçan bazı gelişmelere dikkat çekmek gerekiyor.
Neler oldu neler ?
Merhum Bayrak şairi Arif Nihat Asya’nın ‘Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu / Ne olduysa hep bize azar, azar oldu’ dizelerinde meramını ifade ettiği gibi oldu.
Nasıl olduğunu anlamak için kurbağa örneğini verelim.
Bir kurbağayı kaynayan suya koyarsanız, çılgınca zıplayarak içine konulduğu kaptan çıkmaya çalışacaktır. Fakat eğer onu ılık suya koyar ve suyu yavaşça ısıtırsanız, suyun içinde uslu uslu oturacaktır. Su yavaşça ısındıkça, kurbağa rahat bir uyuşukluk haline geçecektir, sonuçta haşlanıp ölecektir ama ruhu bile duymayacaktır.
Birinci kurbağa deneyi
Devlet Bahçeli’nin değişik vesilelerle farklı ortamlarda yaptığı konuşmalarda “Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır” açıklamasına rağmen Anayasa Mahkemesi “Biji Serok Apo” sloganı sebebiyle “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla açılan davada “düşünce ve ifade özgürlüğü ihlali” yönünde karar verdi.
10 Temmuz 2024 tarihli ilgili kararda, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine, başvurucuya 30.000 Türk Lirası manevi tazminat ödenmesine ve tespit edilen ihlalin sonucun ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına hükmetmişti.
İkinci kurbağa deneyi
İstanbul Universitesinden mezun olduktan sonra 1988-1989 arasında Amerika Birleşik Devletleri‘ne giderek Temple Üniversitesi School of Business & Management’ta lisansüstü çalışmalarını sürdüren 1990-1993 yıllarında yine ABD’de Cornell Üniversitesi New York State School of Industrial & Labor Relations’ta misafir öğretim üyesi olarak bulunan, babaanne tarafından Gürcü asıllı olduğu biyografisinde belirtilen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş; Anayasa’nın üçüncü maddesine eleştirerek değiştirilmesi gerekir demesiydi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş’un, Anayasa’nın 3. maddesindeki, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” tabirinin de değişmesi gerektiğini söylemesi, “Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu metin, ‘Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir.” gibi, yumurta tavuktan mı, tavuk yumurtadan mı çıkar şeklindeki oldukça aforizma soslu içeren sözleri olmuştu.
Üçüncü kurbağa deneyi
İstanbul Barosu seçimleriydi. Listesindeki PKK sempatizanlarının oyları ile İstanbul Baro Başkanı seçilen İbrahim Kaboğlu, seçimleri kazanmasının ardından destekçileri, örgütün müzik grubu Koma Botan’ın PKK propaganda şarkısı Em Bernadın ve Dilane şarkısı eşliğinde halay çektiler.
Bununla da kalmadılar Baronun önünde toplanan grub, bebek katili Abdullah Öcalan’a ait, “Jin, Jiyad, Azadi” sloganlarını attılar. 2 Haziran 2022 tarihinde Fransa’nın en prestijli nişanı olan Légion d’Honneur madalyası verilen yeni baro başkanı İbrahim Kaboğlu’nun destekçileri, o anları, “Baroyu aldık hevalno” notuyla paylaştılar.
Dördüncü kurbağa deneyi
Alemi ervahtan gelip alemi berzaha giden kurbağanın ruhuna el Fatiha!
Yazılarımı takip edenler bilir. Çoğu kez Türkiye’nin Federasyona doğru nasıl götürüldüğünü anlattım. Ayrıca soğuk savaş döneminde kurulan konvansiyel örgütlerin tasfiye edildiğini belirttim. Fetö ve PKK, bir NATO örgütüydüler. Kullanma süreleri doldu.
Federasyon Planı siyasi karar değil TC Genelkurmay Başkanlığı Projesidir
Evet kim ne derse desin bu görüşümde ısrar ediyorum. Çünkü devket aklının bunu gerektirdiğini düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, etnik federasyon tezini, özellikle Kıbrıs eksenli görüşmelerde yıllardır gündeminde tutuyor.
Bunun bir sebebi de 1923’ten beri adeta cumhuriyetin zırhı rolünü üstlenen üniter devlet modelinden sıyrılmak olabilir.
Nitekim dönemin Başbakanı İsmet İnönü, 4 Şubat 1964 günü Amerikan New York Times gazetesinde yayımlanan demecinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kıbrıs’ta “etnik federasyon”dan başka hiçbir siyasi çözümü kabul etmeyeceğini dünyaya ilan etmiş, “Kıbrıs için razı olacağımız asgari çözüm, federasyondur” demişti.
1964’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kıbrıs sorununa önerdiği “siyasi çözüm”; “Etnik Federasyon”du. O tarihte ne terör örgütü PKK ne de Kürt sorunu vardı?
Kürt açılımı nedeniyle bu konuda birinciliği Cumhurbaşkanı Erdoğan’a vermek veya yaftalamak isteyenlerin hevesleri kursaklarında kalabilir. Çünkü Erdoğan’a gelinceye kadar kimler yok ki?
Türkiye’de genellikle eyalet sistemi tartışmalarını ilk olarak ailesi de Kürt kökenli olan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başlattığı sanılır.
Oysa sanıldığının aksine bu konuyu gündeme getiren 1980 askeri darbesi sonrası Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığından 7. Cumhurbaşkanlığına sıçrayan Türk kökenli Kenan Evren’dir. Bu demek oluyor ki eğer Eyalet Sistemini konuşmak hainlikse o zaman Türk kökenli Kenan Evren de bu kategoridendir. Böyle çarpık zihniyet olabilir mi?
12 Eylül askeri darbesinin hemen sonrasında Genelkurmay Başkanlığında oluşturulan çalışma grubunun konu ile ilgili derleyip sunduğu rapordan bazı başlıklar şöyle;
T.C. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI – ANKARA
10 Mart 1981
ATASE: 7130 – 81 SEK.
KONU: Özel bir Jeo-politik İnceleme-12 Eylül 1980 Sonrası Tedbirleri ve Türkiyemizin Yakın Geleceği Üzerine Bir Rapor Denemesi:
(…) Milletin Ankara’ya güveni ciddi biçimde sarsılmıştır ve Türkiye’miz bugün tek merkezden idare edilebilme imkanını yitirme sınırına gelmiştir.
(…) Her il merkezi, teşrii (yasama), icrai (yürütme) ve kazai (yargı) yetkileriyle techiz edilerek 67 il merkezimizde, Millet Meclisleri kurulmalıdır.
(…) 1919-1938 yılları arasında, Ankara’daki tek lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bütün Türkiye’ye yetiyordu. Ancak köprülerin altından çok sular geçti, Bugün tek değil, her vilayette bir Atatürk’e; 67 adet 23 Nisan 1920 Meclisine ihtiyaç vardır.
(…) Yunanlılar eski Osmanlı vatandaşlarıdır. (…) Yunanistan’la bir federasyon kurmalıyız.
(…) Kıbrıs dörde bölünüp Girne Türkiye’ye bağlanabilir, Baf Yunanistan’a bırakılabilir,bunlar dışında kalan topraklarda da federe bir devlet kurulur: Türk – Rum Federe Devleti.
(…) TRT ve diğer yayın organlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı müsamahası uygun vesilelerle dile getirilmelidir.
(…) Bilgi ve gereğini arzederim. Mahmut Boğuşlu. Tümgeneral. As. T. ve Str. E. Bşk”
Bu görüş doğrultusunda Ekim 1983’te bölge valilikleri kararnamesi hazırlandı ve kararname, kısa süre sonra göreve başlayan Özal hükümetine gönderildi. 71 Sayılı Bölge Valiliği Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de Türkiye’nin, her birinde merkez bir ilin bulunduğu sekiz bölgeye bölünmesi ve zamanla valilerin halk tarafından seçileceği “bir eyaletler yönetim biçimine” geçilmesi öngörülüyordu.
Ancak Nakşibendi Kürt Turgut Özal’ın başbakanı olduğu ANAP hükümeti, selefi Bülend Ulusu tarafından Milli Güvenlik Konseyi üyesi kuvvet komutanları ve MGK Başkanı Kenan Evren’in talimat ve talebiyle hazırlanan bu kararnameyi reddetti.
Bu red edişin arka planında gerçekten Türk Milliyetçiliği mefkuresi mi yoksa Türkiye’nin sınırları dışında nüfuz sahibi olmasını istemeyen dış mihrakların etkisi mi oldu?
Birinci çözüm sürecinden ikinci çözüm sürecine Federasyon arayışı
Misâk-ı Millî belgesine dayanılarak hazırlanan Misâk-ı Millî Haritası’nda İskenderiye-Port Said hizasına kadar olan bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak toprakları kapsama alanına alınmıştır. Ayrıca Adalar, Kıbrıs ve Batum da Türkiye’nin sınırları içinde gösterilmektedir.
Türkiye’nin üniter devlet yapısından federatif bir yönetime geçis arayışı yeni değil. Çünkü Türkiye’nin geçmişinde İmparatorluk tecrübesi var. Eskilerin deyimiyle üç kıta yedi iklimde hüküm sürmüş, yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız. Bence Misakı Milli,federasyon fikrinin alt yapısıdır.
Çünkü çözüm sürecinde Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları sırasında okunan mesajında yer alan “Misak-ı Milli” vurgusu, bugünkü tartışmaların taşlarını döşedi.
Öcalan mesajında, TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır. Bu modele yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının, ondaki kültür ve zamanın öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır.
Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz.
Misak-ı Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir ‘Milli Dayanışma ve Barış Konferansı’ temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum” demişti.
Fransız gizli servisi Türkiye PKK işbirliginin ittifaka dönüşebilceğini raporlamış
Tam da bu noktada Türkiye’nin üniter yapısına bağlı olarak, federasyon yapısına geçişin tartışılması bile, özellikle hassas bölgesel dengeleri ortaya çıkabilir.
Nitekim Fransız gizli servisinin senatoya sunduğu raporda Türkiye ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki iyi ilişkiler, Türkiye ile bölgede müttefik oluşturabilecek özerk Kürt varlığı arasında diyaloğun özünde imkansız olmadığını gösteriyor denilmektedir.
Fransız gizli servisi terör örgütüne verdikleri desteğin boşa çıkmasına hayıflanarak bu açıkça PYD’nin güçlendirilmesinin ve ona verilen desteğin PKK’nın Türk gücüne karşı mücadelesini körüklemediğini gösteriyor tesbitinde bulunmuş.
Tarihsel olarak Türkiye, PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamış ve bu örgütlü askeri ve güvenlik operasyonları çerçevesinde mücadele etmeyi sürdürmüştür. Ancak ayrılıkçı Kürt hareketi ve bölgesel dinamikler açısından bakıldığında, Türkiye’nin bu sorununa yaklaşım zaman zaman değişiklik gösterdi.
Evet PKK bir terör örgütüdür. Avrupa ülkelerinin çoğu, ABD, Kanada ve Avustralya gibi birçok ülkenin terör örgütleri listesinde yer almaktadır ifadesi Türkiyenin resmi görüşüdür.
Ankara’nın Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı savaş açtığı ve Kuzeydoğu Suriye’de PYD/YPG’nin hakimiyetine karşı aktif olarak mücadele ettiği bir zamanda Türkiye’deki yeni anayasa tartışmaları, PKK ile müzakere konusunu yeniden gündeme getirdi.
Özellikle terörle mücadelede farklı stratejilerin ve çözüm önerilerinin tartışılması, siyasi iktidar ve muhalefet arasında farklı yaklaşımlara yol açıyor. PKK ile masaya oturmak, bazı çevrelerce barışçıl bir çözüm olarak görülürken, diğerleri tarafından ise Türkiye’nin üniter yapısına tehdit olarak algılanıyor. Oysa her iki yaklaşımda Devletin refleksidir.
Bu bağlamda, PKK’nın taleplerinin karşılanması veya müzakere süreçleri, Türkiye’nin siyasi yapısını etkileme potansiyeline sahip görünsede kontrollü bir kriz yönetimi bu tür olasılıkları boşa çıkaracaktır.
Sonuç olarak, PKK ile olası müzakerelerin ve yeni anayasa tartışmalarının Türkiye’nin üniter yapısını nasıl etkileyeceği, önümüzdeki süreçte siyasi dinamiklere bağlı olacaktır.
Ve önce eller sıkıldı sonraaa…
Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel ile Türkiye İşci Partisi Genel Başkanı Behice Boran genel kurul sonrası TBMM koridorunda karşılaşırlar..
Az önce her iki lider Meclis kürsüsünden birbirlerine vermiş veriştirmis, hatta iki partinin milletvekilleri arasında yumruklaşmalar yaşanmıştır.
Demirel ve Boran karşılaştıklarında Demirel Boran’ın uzattığı eli sıkar, yani tokalaşırlar.
İki lider ayrıldıktan sonra Demirel ile gazeteciler arasında geçen diyalog şöyledir:
–Efendim, neden TİP başkanı Behice Boran’ın elini sıktınız?
Demirel gazetecilere döner ;
-Neresini sıkacaktım kardeşim diye cevap verir.
Herhalde MHP lideri Bahçeli efsane devlet adamı Demirel’in bu olayından etkilenmiş olmalıki Mecliste Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nden bazı milletvekillerinin elini sıkmasıyla yeni bir süreç başladı.
Basın mensupları tarafından “DEM Partililerle tokalaşması” sorulan Bahçeli, “Dünyada barışı isterken, kendi ülkemizde barışı sağlamamız lazım” ifadelerini kullanmıştı.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit, “Dünkü tokalaşmanın siyasetin doğası gereği olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Şimdiye kadar olmaması zaten yanlıştı” yorumunu yapmıştı.
Misakı Milliyi gösteren federasyon saati tıkır tıkır işliyor
Devlet Bahçeli’nin kamuoyunu ters köşeye yatırdığı grup toplantısından bir gün önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel, cezaevinde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la üç saat süren görüşmede bir tespih, İtalyan yazar Dino Buzzati’nin Tatar Çölü, Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık romanlarını hediye etmişti.
Dino Buzzati’nin romanı sıradanlığın pençesine düşüp, önüne çıkan fırsatları değerlendirmek yerine alışkanlıkları içinde kendini unutarak tıpkı geceleri yatarken sesini duyduğu tıp tıp eden su damlaları gibi akıp geçen zamana yenik düşen bir adamın hikâyesini anlatır.
Demirtaş’a bu hediyeler üzerinden verilen mesaj açıktır, tesbihle sabret, tesbih tanesi kadar süre içinde buradan cıkacaksın, akıllı ol ortam karışık, işler senin bildigin gibi değil, bu fırsatı değerlendir, Öcalan’a posta koyma denilmektedir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçen haftaki grup toplantısında PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı, “örgüte silah bırakma talimatı verip terörün bittiğini ilan etsin” çağrısını, bu haftaki grup toplantısında bir ileri aşamaya taşıdı.
Bahçeli, “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” demesi, kamuoyunda büyük tartışma başlattı.
Liderlerinin her dediğini doğru kabul edenler, ak dediğine ak, kara dedigine kara diyenler, hemen konsolide oldular. Bu çağrının devket aklını yansıttığını,Türkiye’nin terör örgütü PKK’yı, küresel şer güçlerin elinden kurtarmak istediğini ileri sürdüler.
DEM Parti’den MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan çağrısına yanıt geldi. TBMM’deki grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bir başlangıç olacaksa tecrit derhal kaldırılmalıdır. Onurlu bir barış için inisiyatif almaya hazırız” dedi. Öcalan sadece DEM Partili Kürtlerin lideri değil. İktidar partisine veya ana muhalefet partisine oy veren bir çok Kürt seçmenin de lider kabul ettiği bir isim.
Demirtaş ve Öcalan affına fetöcülerde dahil mi
Devlet Bahçeli’nin bu çağrısı, Türkiye’deki terör sorununa yönelik radikal bir çözüm arayışını ve PKK’nın silah bırakması konusundaki kararlılığını yansıtıyor.
Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik çağrısı, aynı zamanda hükümetin güvenlik politikalarının yanı sıra müzakere süreçlerine dair tartışmaları da yeniden gündeme getirecek gibi.
Öte yandan, Bahçeli’nin tecridin kaldırılması koşulunu öne sürmesi, tartışmalı bir konu. Demekki yakında Öcalan ve Demirtaş için af var. Aralarına birde Fetö sokuldu mu tam olur.
Bahçeli’nin çağrısı üzerine siyasal Kürt hareketinin silahlı propagandasını yapan terör örgütü PKK’nın insan kaynakları yani tabanı ne düşünüyor biliyormusunuz ? Serok Apo başardı TC dize geldi.
Bayım siyasal cinnet mi dediniz
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM Grup Toplantısındaki konuşmasına değinen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Bahçeli’nin ifadesinin “tam bir siyasal cinnet” olduğunu söylemesi aslında toplumun yaşadığı durumu ifade etmesi açısından önemli.
Özdağ ayrıca sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada: “Bahçeli, terörist başı Öcalan’ın TBMM’de DEM grubunda konuşmasını istedi. Allah böyle siyaseti kahretsin. Bir bebek katili terörist, İstiklal Harbi vermiş gazi TBMM’de DEM grubunda konuşacak. İnanır gibi değil.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, Bahçeli’nin Öcalan çağrısına yönelik tepki göstererek “Millet de tarih de bunu affetmez” sözleri Türk siyasetinde yeni bir ittifak habercisi.
Mansur Yavaş’ın Bahçeli’nin Öcalan çağrısına tepki göstermesi, özellikle muhalefet cephesinde terörle mücadele konusundaki hassasiyetleri vurgulamak amacı taşıyor.
“Millet de tarih de bunu affetmez” ifadesi, Yavaş’ın bu tür çağrılara karşı güçlü bir duruş sergilediğini ve toplumun tepkisini dikkate aldığını gösteriyor. Bu tür bir söylem, hem milliyetçi duyguları güçlendirmeyi amaçlıyor hem de Bahçeli’nin açıklamalarına karşı bir meydan okuma niteliği taşıyor.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve Mansur Yavaş’ın bu tepkisi, iktidar ve ana muhalefet karşıtı seküler/ulusalcı/milliyetçi tabanda olumlu bir karşılık buluyor. Siyasal İslamcı seçmen kitlesinin ümmetcilik fikriyatı bu sürecin kabullenilmesinde etkin olacaktır.
Özellikle, terörle mücadelede net bir tutum sergileyen ve milli birliği ön planda tutan bu tür söylemler, bazı kesimlerde destek görebilirken, diğer taraftan Bahçeli’nin çağrısını destekleyenler arasında ise eleştirilmesi kaçınılmaz.
Özdağ ve Yavaş’ın açıklamaları, siyasi kutuplaşmayı derinleştirecektir. Bu eksendeki tartışmaların daha da alevlenmesi söz konusu. Özdağ ve Yavaş’ın tepkisi, hem kendi siyasi pozisyonlarını güçlendirmeye yönelik bir strateji hem de toplumsal hassasiyetleri ifade eden bir duruş olarak değerlendirilebilir.
Büyük Hun imparatoru Atilla’nın asırlar öncesinden talimatını hatırlayalım. “Eğer sınırlarınızda sorun varsa, Bunu gidermenin tek yolu, Sınırlarınızı genişletmektir.” Türkiye’nin kanatları altında tarih sahnesine çıkmaya hazırlanan Irak-Suriye Türkmen Federe Devleti hayırlı olsun! Kuzey Irak’taki son seçimleri bir de bu perspektiften değerlendirin.
Kısmi kaynakça
https://www.mfa.gov.tr/pkk.tr.mfa
https://ttk.gov.tr/misak-i-milli-haritasi-3/
https://www.sabah.com.tr/numan-kurtulmus
https://www.wilsoncenter.org/publication/turkey
https://www.swp-berlin.org/10.18449/2021RP02/
https://www.bbc.com/turkce/articles/c2kdk9581z0o
https://www.bbc.com/turkce/articles/cj4d4vn1qr5o
https://www.senat.fr/rap/r15-736/r15-736_mono.html
https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Numan_Kurtulmus
https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2022/21108
https://www.verfassungsschutz.de/DE/home/home_node.html
https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/221020248
https://www.evrensel.net/haber/531624/umit-ozdagdan-bahceliye-tepki
https://www.internethaber.com/ocalanin-misak-i-millisi-nedir-515301h.htm
https://tnsr.org/roundtable/policy-roundtable-the-future-of-turkeys-foreign-policy/
https://www.dikgazete.com/yazi/federasyon-plani-siyasi-karar-degil-tc-genelkurmay-baskanligi-projesidir-6381.html
https://www.diken.com.tr/meclis-baskani-kurtulmustan-anayasanin-ucuncu-maddesine-elestiri-degistirilmesi-gerekir/
https://hudapar.org/haberler/yapıcıoglu-ndan-ilk-4-madde-anadil-yeni-anayasa-ve-tegmenlerin-yemin-toreni-tartísmalarına-dair-dikkat-ceken-acıklamlar