Evcil hayvan olarak kedi sahibi olmanın insan sağlığı üzerindeki etkileri uzun süredir araştırma konusu olmuştur. Bu bağlamda, son zamanlarda yapılan bazı araştırmalar, kedi sahipliği ile Şizofreni ve ilişkili bozukluklar arasındaki potansiyel bağlantıları incelemektedir. Queensland Ruh Sağlığı Araştırma Merkezi’nden psikiyatrist John McGrath ve ekibi tarafından gerçekleştirilen ve 2023 Aralık ayında yayımlanan bir çalışma, bu konuya yönelik geniş kapsamlı bir meta-analiz sunmaktadır. Bu çalışmada, 11 ülkede son 44 yıl içinde gerçekleştirilen 17 farklı araştırma incelenmiştir ve sonuçlar, kedi sahipliği ile şizofreni gelişme riski arasında olası bir ilişki olduğunu öne sürmektedir.
Bu araştırmada meta-analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmacılar, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde yapılmış olan toplam 17 çalışmayı kapsamlı bir şekilde analiz etmiştir. Bu çalışmaların çoğu vaka kontrol çalışması niteliğindedir, bu da sonuçların nedensellik ilişkisinden çok korelasyonları ortaya koyduğunu göstermektedir. Araştırmanın temel amacı, kedi sahipliği ile şizofreni ve ilişkili bozukluklar arasındaki potansiyel bağlantıları daha net bir şekilde anlamaktır.
Bulgular
Yapılan analizler, genel olarak kedi sahipliği ile şizofreni ve ilişkili bozukluklar arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Araştırmacılar, kedilere maruz kalan bireylerin şizofreni geliştirme ihtimalinin yaklaşık iki kat daha fazla olduğunu belirlemiştir. Ancak bu bulgular, çalışmalarda yer alan bazı sınırlamalar nedeniyle dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir. Örneğin, 17 çalışmanın 15’inin vaka kontrol çalışması olması ve bu tür çalışmaların neden-sonuç ilişkisini kesin olarak belirleyememesi, bulguların genelleştirilebilirliği konusunda sınırlamalar getirmektedir.
Çalışmalar arasında tutarsızlıklar mevcuttur. Bazı yüksek kaliteli çalışmalar, düzeltilmemiş modellerdeki ilişkilerin sonuçları etkileyebilecek faktörlerden kaynaklanabileceğini öne sürerken, diğer çalışmalar kedi maruziyetinin kritik zaman dilimini net olarak tanımlayamamıştır. Örneğin, bir çalışma 13 yaşından önce kedi sahibi olmanın şizofreni gelişimi ile anlamlı bir ilişki göstermediğini bulmuş, ancak 9 ila 12 yaş aralığındaki kedi maruziyeti ile anlamlı bir bağlantı tespit edilmiştir.
Bu meta-analiz, kedi sahipliği ile şizofreni ve ilişkili bozukluklar arasında potansiyel bir ilişki olduğunu öne sürmektedir. Ancak, bu bulguların yorumlanmasında dikkatli olunması gerekmektedir. Çalışmaların büyük çoğunluğunun vaka kontrol çalışmaları olması, elde edilen sonuçların nedensel bir ilişkiyi kesin olarak kanıtlamadığını göstermektedir. Ayrıca, kedi sahipliği ve Toxoplasma gondii gibi faktörlerin şizofreni gelişimindeki rolü konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Özellikle, T. gondii’nin merkezi sinir sistemi üzerindeki etkileri ve bunun şizofreni ile olan ilişkisi, gelecekteki çalışmaların odak noktalarından biri olmalıdır.
Mevcut meta-analiz, kedi sahipliği ile şizofreni ve ilişkili bozukluklar arasında potansiyel bir ilişki olduğunu desteklemektedir. Ancak, bu ilişkinin doğasını ve nedenselliğini daha iyi anlamak için daha geniş, temsili örneklemlere dayanan yüksek kaliteli çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, kedi sahipliğinin ruhsal bozukluklar için aday bir risk faktörü olarak daha iyi anlaşılması, halk sağlığı açısından önemli olabilir. Gelecekte yapılacak çalışmaların, kedi sahipliği ve T. gondii enfeksiyonu gibi faktörlerin şizofreni gelişimindeki rolünü daha net bir şekilde ortaya koyması beklenmektedir.