Türkiye’nin en büyük özlemlerinden biri, terörsüz bir geleceğe kavuşmak. Bu, sadece ülke içinde huzurun sağlanması değil, aynı zamanda bölgesel ekonomik kalkınmanın hızlanması, Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünün artması ve bölge ülkeleriyle daha güçlü ilişkiler kurulması anlamına geliyor. Ancak bu hedefe ulaşmak kolay değil. 1984’ten bu yana terörle mücadeleye harcanan 200 milyar doların üzerinde bir maliyet, sorunun boyutlarını açıkça ortaya koyuyor.
Peki, terörsüz bir Türkiye mümkün mü? Bugüne kadar yaşananlar, bu hedefin gerçekleşmesinin zor ama imkânsız olmadığını gösteriyor.
Küresel Eğilimler: Teröre Karşı Yeni Bir Dönem
Dünya genelinde, devlet dışı silahlı yapıların etkisini kaybettiği yeni bir dönemin başlangıcına şahitlik ediyoruz. Ekonomik koridorların oluşumu ve siyasi istikrar arayışları, bu tür yapılanmaları devre dışı bırakmayı hedefliyor. Türkiye için bu gelişmeler olumlu bir zemin hazırlıyor.
Bu bağlamda, PKK ve PYD gibi yapılar, artık eski etkilerini sürdüremeyecek bir döneme giriyor. Türkiye’nin teknoloji odaklı savunma stratejileri ve uluslararası ortaklıkları bu süreci hızlandırıyor. Aynı zamanda, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye güvenlik konusunda duyduğu ihtiyaç da önemli bir avantaj sağlıyor.
Yeni Küresel Düzen ve Türkiye
Küresel dinamikler de Türkiye’nin mücadelesini destekler nitelikte. Çin’in öncülüğündeki “Bir Kuşak Bir Yol” projesi ve dünya genelindeki değişimler, azınlık hakları yerine çoğunluk çıkarlarının daha fazla ön plana çıktığı bir dönemin habercisi. Bu, özellikle devlet dışı silahlı grupların etkisinin azalacağı bir süreç anlamına geliyor.
Donald Trump’ın yeniden ABD başkanlığına aday olması gibi gelişmeler de dikkate alınmalı. Trump’ın pragmatik yaklaşımı, insan hakları ve demokrasi gibi değerleri ikinci plana atarken, ekonomik çıkarları önceliyor. Bu, devlet dışı yapılarla mücadelede yeni ittifakların ve stratejilerin önünü açabilir.
Türkiye’nin Avantajları
Türkiye, terörle mücadelede son yıllarda önemli başarılar elde etti. PKK ile mücadelenin güçlenmesi, bu terör yapılanmasıyla ilişkili olduğu düşünülen siyasi grupların da kendilerini yeniden tanımlama zorunluluğunu gündeme getiriyor. Artık terörü “bağımsızlık” veya “özgürlük hareketi” olarak sunma çabalarının alıcısı kalmadı. Kamuoyu, teröre karşı net bir tutum sergiliyor.
Türkiye’nin bu süreçteki en büyük şansı, uluslararası destek ve bölgesel iş birliklerinden gelen güç. Avrupa’nın güvenlik ihtiyaçları, Türkiye’yi vazgeçilmez bir ortak haline getiriyor. Bunun yanı sıra, Irak’taki kalkınma yolu ve diğer bölgesel projeler de Türkiye’nin stratejik konumunu güçlendiriyor.
Sonuç: Umut Var Ama Yol Uzun
Terörsüz bir Türkiye, ulusal iradenin güçlü tutulması ve uluslararası dinamiklerin iyi değerlendirilmesiyle mümkün olabilir. Ancak bu hedef, bir gecede gerçekleşmeyecek. Uzun soluklu bir mücadele ve dikkatle yönetilmesi gereken bir süreç bizleri bekliyor. Küresel değişimler ve Türkiye’nin kazandığı momentum, bu yolda umut veren işaretler sunuyor. Artık, hedefe daha kararlı adımlarla ilerleme zamanı.