Ürdün’de rejim değişikliği mümkün mü?

Ürdün’de rejim değişikliği mümkün mü?

Ocak 14, 2025
konu yorum

Ankara’nın Amman ile ilişkileri  biraz da Suudileri  dengeleyen bir stratejiye yönelik denilebilir. Ancak Cihanşümul , Osmanlıya başkaldıran Şerif Hüseyinin torunlarına  her daim  mim koymuştur. , 11 Nisan 1921 tarihinde “ Emirliği” adıyla İngiliz mandası olarak kuruldu. 25 Mayıs 1946’da bağımsızlığını ilan etti ve 24 Ocak 1949’da devletin adı “Ürdün Haşimi Krallığı” olarak değiştirildi.

Türkiye ile Ürdün arasındaki ilişkilerin temelini 11 Ocak 1947 tarihli “Dostluk Anlaşması” oluşturuyor. Türkiye’nin 28 Nisan 1947 tarihinden bu yana faaliyette. Türkiye ve Ürdün’ün bölgesel meselelere yaklaşımları büyük ölçüde örtüşüyor. Filistin meselesinin iki devletli temelde çözümlenmesi, Kudüs’ün ve buradaki kutsal mekânların statülerinin korunması ve Filistin halkının meşru haklarının savunulması konularında anlayış birliği mevcut. Amma velakin!

Hz. Muhammed’in torunları (!) Müslüman Türk düşmanıydı!

Birinci Dünya Savaşında, İngilizlerin kışkırtmasıyla Osmanlı’ya isyan eden Mekke Şerifi Hüseyin,  isyana davet ettiği Arap kabile reislerine yazdığı mektupta kendisini tanıtırken “Peygamberin torunu”  olduğunu vurguluyor ve ‘Dedem Muhammed’  ifadesini kullanıyordu. Şerif Hüseyin’in  İngiliz marifetiyle  Ürdün tahtına oturtulan oğlu Kral Abdullah hatıralarını topladığı “Biz Osmanlı’ya Neden İsyan Ettik?” kitabında, “İslam’ın a indiğini… Türkler’in kim olduğunu…” falan yazar.

Arapların İngiliz sevdası akıl alır gibi değil…

Savaş bittiğinde askerlerine yaptığı konuşma, Arapların hangi saiklerle ümmetçilikten ulusculuğa geçtiklerini göstermesi açısından ilginçtir. Der ki Kral Abdullah; “Yaşasın Arap ordusu! Yaşasın muzaffer çöl kuvvetleri! Allah’ın inayeti, Resulünün (s.a.v) yardımları ve dostumuz Büyük Britanya’nın güzel desteğiyle Arap dünyası milli hedeflerine ulaşsın!  Dostumuz Britanya’nın bize verdiği sözleri tuttuğu gibi, biz de ona verdiğimiz sözleri tutalım ve dünya çapındaki zor görevinde ona yardım yolunda her türlü gayret ve özeni gösterelim.”

Kral Abdullah’ın hatıratında yer alan halen bu “Büyük Britanya’nın desteğini Allah’ın inayeti, Resulünün yardımına eşitleyen” bakış açısı halen Arap Dünyasında baskındır. Uzun sözün kısası; Arapların Türk düşmanlığı, Yahudilerin Türk düşmanlığına rahmet okutur.

Ürdün Petra’nın Mekke olduğunu iddia ediyor

Krallık merkezi Mekkeden Amman’a taşınınca,   kutsal din merkezlerini de götüremediklerinden sonraki  yıllarda  İngiliz Arkeologların  el atmasıyla ilk kıblenin antik Petra kenti olduğuna dair araştırmalar yapıldı.

Kanadalı tarihçi ve arkeolog Dan Gibson’ın 2016 yılında yayınladığı ‘The Sacred City’ isimi belgeselde, gerçek Kabe’nin Ürdün’de yer alan Petra olduğunu iddia etmişti. Dan Gibson’a göre, ulaştığı en eski cami duvarlarında kıble Perta’ya göstermektedir.Amaç Haşimi ailesinin yeni yurdunu  Hicaz bölgesi gibi kutsallaştırmak.

Ürdün’de rejim değişikliği mümkün mü?

Ürdün nasıl ortaya çıktı?

1919’da, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından Milletler Cemiyeti, İngiliz hükümetine, Ürdün Nehri’nin her iki yakasındaki toprakları kapsayan Filistin’de, bir Yahudi Ulusal Yurdu kurma görevini verdi.Uluslararası hukuka aykırı olarak İngilizler, manda altındaki Filistin topraklarının %77’sini budadı ve Ürdün’ün ötesini, rakip Suudiler tarafından Arabistan’dan kovulan Haşimi Bedevi kabilesinin şefine teslim etti.

Ürdün devleti yüz yıl önce 1921’de kuruldu ve 1946’da bağımsızlığını kazandı. Ülke coğrafi konumu nedeniyle komşu ülkelerin siyasi zorluklarından, yani Filistin meselesinden ve son iki devlet boşluğundan (Irak ve Suriye) ve bunların sonuçlarından (mülteciler ve radikalizmin yükselişi) etkilendi.

1954 yılında Ürdün’ün adı “Ürdün Haşimi Krallığı” olarak değiştirildi, ancak yalnızca İngiltere ve Pakistan tarafından tanındı.Buna rağmen İngilizler, tüm Yahudilerin “transfer edildiği” ve yasaklandığı, özel bir Arap Filistin devleti kurdular.Ürdün, “Ürdün” olarak anılmadan önce Filistin’in bir parçasıydı.

1989’a kadar siyasi sistem, siyasi partilerin yasak olduğu mutlak monarşi olarak tanımlanabilirdi. Son kırk yıldır Ürdün monarşisi, sistemin istikrarını korumayı amaçlayan bir dizi siyasi reforma girişti. 2011’deki Arap Ayaklanmaları’nın başlangıcından bu yana Abdullah II tarafından yakın zamanda tanıtılan siyasi reformlara özel bir dikkat göstermektedir.

Krallık, Arap protestolarının dalgaları tarafından meydan okunmuş olsa da, monarşinin reformcu politikası talepkar vatandaşları sakinleştirebilirdi. Ancak, bu liberalleşme süreci yapısal bir değişiklik anlamına gelmez ve monarşinin ve sözde Ürdün rejiminin varlığını tehdit etmez.

Kral nihai karar verici olmasına ve neredeyse mutlak yetkiye sahip olmasına rağmen, özellikle de artan iç ve bölgesel gerginlik zamanlarında, parlamento yalnızca yasaları tanıtma ve geçirmede değil, aynı zamanda Ürdün’ün siyasi sistemini meşrulaştırmada da önemli bir işlev görüyor.

2011’de Orta Doğu’da ayaklanmalar yayılırken Ürdün, bölgesel muadillerine kıyasla nispeten istikrarlı kaldı. Sınırlarındaki çatışmalara, IŞİD’in yükselişine ve Suriye iç savaşının bir sonucu olarak gelen büyük mülteci akınına rağmen Ürdün, siyasi çalkantılardan ve anlamlı siyasi reformlardan kaçınmayı başardı.

Ürdün’de rejim değişikliği mümkün mü?

Donald Trump Ürdün’ü tarihe gömmeye hazırlıyor

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, Panama Kanalı ve Danimarka toprağı Grönland’a göz dikti. Her iki bölgede de askeri güç kullanma ihtimalinin mevcut olduğunu söyleyen Trump, ayrıca Kanada’yı da istiyor. Trump ortadoğu’yu da yeniden dizayn etmek istiyor.  Suriye  ve Urdün ilk sırada.

Donald Trump’ın yeniden seçilmesi her zaman güçlü bir olasılıktı ancak sandıklardaki başarısı Ürdün’ün siyasi çevrelerinde şok etkisi yarattı. Ancak Trump’ın Ürdün krallığına karşı ilk seferindeki ilgisizliği göz önüne alındığında dönüşü Ürdün için iyiye işaret değil.

Çünkü ABDli ve İsrailli yetkililer İngiltere’nin Ortadoğu’daki  karakolu Ürdün’ü tarih sahnesinden silmek istiyor.  Gazze ve Batı Şeria’daki

Ürdün’ün endişelenmesi için üç temel neden

İlk olarak, Trump bir kez daha Ürdün’ün ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarları için önemini göz ardı edecek. 2020’de İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanmasına kadar Ürdün, İsrail ile barış anlaşması imzalayan sadece iki Arap devletinden biriydi. Bu, Ürdün’e Orta Doğu barış görüşmelerinde özel bir statü kazandırmakla kalmadı, aynı zamanda onu önemli miktarda ABD mali desteğinden yararlanan bir ülke haline getirdi.

Ancak, İsrail’in BAE ve Bahreyn (ve daha sonra Fas ve Sudan) ile tam diplomatik ilişkiler kurmasını sağlayan Trump destekli İbrahim Anlaşmaları’nın ortaya çıkması, Ürdün’ün ABD için değerini zayıflattı. Artık bölgede tek bir aktör değildi.

İkinci olarak, Trump’ın İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu ile ilişkisinin doğası ve yeni atamalarının politik pozisyonları göz önüne alındığında – İsrail’e ABD büyükelçisi olarak seçtiği Mike Huckabee ve savunma bakanı Pete Hegseth ve diğerleri – ABD’nin İsrail’in Batı Şeria’yı ilhakına veya en azından önemli kısımlarına ‘yeşil ışık’ yakacağı konusunda artan bir endişe var.

Mike Huckabee göreve atanmasının açıklanmasının ardından İsrail Ordu radyosuna verdiği ilk röportajda, ‘Elbette ki ikinci bir Trump Beyaz Sarayı altında Yahudiye ve Samarya’nın ilhakı olasılık dahilindedir’ ifadeleri yer aldı. Netanyahu’nun İsrail’in Hamas ve Hizbullah’ı küçültmedeki başarısından yararlanmak istemesi ve Trump’ın abartılı söylemleri, ilhak ihtimalini giderek daha olası hale getiriyor.

Üçüncüsü, ABD, Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki normalleşmeyi teşvik etme çabalarını yoğunlaştıracak ve bu da -eğer başarılı olursa- Ürdün’ün Washington için öneminin daha da azalmasına neden olacak. Ürdün için daha da büyük bir endişe, İsrail ve ABD’nin, Suudi Arabistan ile müzakerelere El Aksa ve Doğu Kudüs’teki diğer Hristiyan ve İslami kutsal alanların muhafazası hakkında bir tartışmayı dahil etme olasılığıdır.

Ürdün’ün kraliyet ailesi olan Haşimiler, 1924’ten beri bu alanların koruyuculuğunu üstleniyor ve bu tutum, 1994 İsrail-Ürdün barış anlaşması ve 2013’te Filistin Yönetimi ile Ürdün arasında imzalanan anlaşmayla teyit edildi.

Yapay istikrar

Ürdün uzun zamandır Orta Doğu’da bir istikrar sütunu olarak görülüyor. ABD’nin bir müttefiki ve diğer Arap devletleri derinden karşı çıkarken terörle mücadele sırasında Washington ile işbirliği yaptı.

Ancak Haşimi krallığı şimdi kendini tehlikeli bir konumda buluyor. Ekim 2023’te başlayan Gazze bombardımanından bu yana Arap dünyasında İsrail karşıtı duygular önemli ölçüde arttı. Bu öfke Ürdün’de yoğun bir şekilde hissedildi.

Ülke, 1948’de atalarının evlerinden yerinden edilen Filistinlilerin çoğuna sığınak sağladı – bu olay Nakba olarak bilinir. Ve Ürdün şu anda tahmini 3 milyon Filistinliye ev sahipliği yapıyor. Bu, Batı Şeria ve Gazze’deki olayların Ürdün’de yankılandığı anlamına geliyor.

Washington’dan  Amman’a esen rüzgar

Washington’daki yönetim değişikliği, ABD’nin Orta Doğu’daki eylemlerine temelden farklı bir dinamik getirecek gibi. Orta Doğu’nun diğer meseleleri ve yönleri etrafında stratejik hedef belirleme, öncelikle bölge dışı önceliklere göre belirlenecektir.  İsrail’in mevcut güvenlik sorununun çözülmesi ve Rusya ile Ukrayna arasında bir tür uzlaşmanın sağlanması, ABD dış politikasının temel stratejik hedefi olan Çin nüfuzunun büyümesine karşı koyma konusuna daha fazla odaklanılmasını sağlayacak.

Ürdün Filistin olacak

Ürdün’deki rejim değişikliği ve Haşimilerin ayrılması, kendilerine Filistinli diyen yaklaşık 14 milyon insanın bağımsız bir devlet talebini çözebilir. Uluslararası toplum gerçekten yaşayabilir bir Filistin devleti kurmak istiyorsa, fiili Ürdün Filistin Devleti’ni de  yasal  olarak tanıması gerekir.

Ürdün’ün Esad rejimini meşrulaştırması, Suriye iç savaşı sırasında işlenen vahşeti de görmezden gelen bölgedeki insan hakları açısından bir gerileme olarak değerlendirildi. Değişen jeopolitik eğilimler Krallığı tekrar savunmasız bir duruma soktu.

Trump’ın “yüzyılın anlaşması” önerisi, Kudüs kararı ve İsrail tarafından Batı Şeria topraklarının beklenen ilhakı, ülkenin jeopolitik ağırlığını kaybetme potansiyeli konusunda korkuya neden oldu. İsrail ile dört Arap ülkesi arasında İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanması, Filistin sorununu çözmeden değişen bir jeopolitik manzarayı yansıtıyordu.

Azınlığın çoğunluk üzerindeki egemenliğinin en belirgin olduğu yer Ürdün’dür. Kral Abdullah, Ürdün’ü nüfusun yüzde 30’undan azını oluşturan ve ordu ile hükümetteki tüm üst düzey mevkileri işgal eden Filistinli Bedevi kabilelerinin tek desteğiyle yönetiyor.

Nüfusun yüzde 70’inden fazlasını oluşturan Bedevi olmayan “Filistinlilerin” vatandaşlık haklarını keyfine göre iptal ediyor ve onlara kendi ülkelerinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyor.

Sınırlı doğal kaynaklar, ülkeyi ekonomik açıdan savunmasız ve dış yardıma bağımlı hale getirdi ve bu nedenle dış politika manevraları ve bağımsız bir dış politika rotası belirleme olanakları son derece kısıtlandı. Bu, çipleri, sağlanan yardım karşılığında krallık üzerinde bir miktar kontrol sahibi olan bölgesel ve küresel oyuncuların eline bırakıyor.

1956 yılına kadar Büyük Britanya, krallığa mali yardım sağlayarak ülkenin dış politikasını ve iç politikasını belirledi. Anti-komünist rejimleri destekleme politikasının bir parçası olarak  1976’ya kadar CIA, Kral Hüseyin’e yılda yaklaşık 1 milyon dolar nakit ödedi.  1957’den beri Amerikalı askeri eğitmenler Ürdün ordusuyla birlikte çalışarak bu alanda İngilizlerin yerini aldı ve o zamandan beri ABD Ürdün’ün ana silah tedarikçisi oldu.  Ama Kraliyet ailesi  sivil ve askeri eğitimlerini İngiltere’de tamamladı.

ABD, Ürdün’e askeri yardım askeri sağlayarak başlangıçta zor bir durumdaydı, çünkü İsrail her zaman Ürdün’e herhangi bir silah tedarikinin kendi devletinin güvenliğine doğrudan bir tehdit olduğuna inanıyordu.

Suriye iç savaşında küresel cihatçılara Ürdün yönetimin Londra’nın göz kırpmasıyla yaptığı yardimlar, gösterdiği kolaylıklar İsrail’i  Ürdün’e karşı temkinli ve tedbirli olmaya sevk etti. İngiltere’nin İsrail’e karşı  pekte  dostça olmayan tutumları malûm. İsrail Trump’ın yardımlarıyla  Filistinlilere  yeni bir devlet veriyor. Amaç, kendi güvenligine tehdit oluşturmasınlar. Ürdün’ün Haşimi Kraliyet ailesi  şimdiden  İngiltere’de yer bakıyor olmalı.!

Kısmi Kaynakça

https://dergi.salom.com.tr/haber-1671-kayip_sehir_petra.html

https://www.mfa.gov.tr/turkiye-urdun-siyasi-iliskileri.tr.mfa

https://journals.sagepub.com/doi/10.1177/03043754241304518

https://nationalinterest.org/feature/30-years-israel-jordan-relations-213402

https://yinedergi.com/2019/12/12/dan-gibsonin-mekke-petra-iddialarina-dai

https://www.chathamhouse.org/2024/11/return-donald-trump-bad-news-jordan

https://russiancouncil.ru/digest/extremism-mena-eng.html?sphrase_id=171952549

https://www.dw.com/tr/trump-grönland-ve-panama-kanalını-neden-istiyor/a-71249086

https://carnegieendowment.org/sada/2022/03/constitutional-amendments-in-jordan?lang=en

https://russiancouncil.ru/analytics-and-comments/analytics/politika-ssha-na-blizhnem-vostoke/

https://www.chathamhouse.org/2024/09/jordan-elections-will-be-moment-truth-reform-policies

https://www.jpost.com/opinion/op-ed-contributors/the-case-for-regime-change-in-jordan-323813

https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/syria-first-major-aftershock-october-7-more-come

https://russiancouncil.ru/analytics-and-comments/analytics/iordaniya-nebezopasnaya-bezopasnost/?sphrase_id=171952549

https://www.atlanticcouncil.org/blogs/menasource/jordan-is-pushing-for-rapprochement-with-syria-but-is-it-to-reinforce-artificial-stability-in-the-region/

Latest from Ömür Çelikdönmez

Suriye Ordusuna Türkmen Damgası!

Suriye Ordusuna Türkmen Damgası!

Suriye Türklerine ‘Türkmen’ denilmesini hoş karşılamayanlar var. Türk Tükmendir, Türkmen Türk’tür. Havadan nem kapmaya gerek yok. Hangi Türkmen, Türklüğünden rahatsız olur? Şairin dediği gibi;
Etiyopya Direnişinin Sembolü: Bir Madalyanın Onurlu Hikâyesi
Önceki Hikaye

Etiyopya Direnişinin Sembolü: Bir Madalyanın Onurlu Hikâyesi

BM’den İsrail’e Mesaj: 1967 Sınırlarına Dön, Tazminat Öde
Sonraki Hikaye

BM’den İsrail’e Mesaj: 1967 Sınırlarına Dön, Tazminat Öde

Git

Don't Miss