Freud ve Lacan’ın İzinde Suç ve Ceza: Arzular, Yasalar ve Suçluluk

Freud ve Lacan’ın İzinde Suç ve Ceza: Arzular, Yasalar ve Suçluluk

Ocak 22, 2025
konu yorum

Dostoyevski’nin Suç ve Cezası, yalnızca bir suçun hikâyesi değil, insanın karmaşık psikolojik derinliklerine bir yolculuk. Ana karakter Raskolnikov’un cinayeti işleyişi, pişmanlıkları ve itiraf süreci, edebiyat tarihinin en güçlü psikolojik anlatılarından birine dönüşürken, psikanaliz dünyasının devleri Freud ve Lacan’ın teorileri bu hikâyeyi bambaşka bir ışık altında anlamamızı sağlıyor.

Freud’un bilinçdışı arzuları ve süperego çatışmalarını açıklayan modeli ile Lacan’ın imgesel ve lere dair kavrayışı, Raskolnikov’un zihnini çözümlemek için güçlü bir rehber. Gelin, bu iki dev düşünürü bir araya getirerek, ’nin başyapıtına yeni bir pencereden bakalım.

İçimizdeki Çatışmalar: İd, Süperego ve

Freud’a göre insan zihni, id (içgüdüsel arzular), süperego (ahlaki değerler) ve ego (denge unsuru) arasındaki bir çatışma alanıdır. Raskolnikov’un cinayeti, bu çatışmaların en sert haliyle ortaya çıktığı bir örnektir. Onun tefeci kadını öldürme kararı, Freud’un id kavramıyla doğrudan ilişkilidir: içgüdüsel bir üstünlük arzusu ve toplumsal kısıtlamalardan kurtulma dürtüsü. Ancak cinayetin ardından gelen suçluluk, süperegonun devreye girerek bu “yasadışı özgürlük” girişimini cezalandırmasıdır.

Lacan bu çatışmayı farklı bir boyuta taşır. Ona göre Raskolnikov, cinayetiyle yalnızca kendi arzularını gerçekleştirmekle kalmaz, aynı zamanda toplumu düzenleyen “büyük Öteki”ye (simgesel yasaya) meydan okur. Ancak büyük Öteki’nin reddi, Raskolnikov için nihayetinde bir felakete dönüşür. Çünkü birey, ne kadar dirense de bu yasayı tamamen yok edemez. Cinayetin ardından gelen suçluluk ve yabancılaşma, aslında büyük Öteki’nin, yani toplumun görünmez ellerinin hâlâ onun zihnini yönettiğini gösterir.

Narsisizmin Tuzakları: Kendini Kanıtlama Arzusu

Raskolnikov’un kendini “olağanüstü birey” olarak görme arzusu, hem Freud’un narsisizm teorisi hem de Lacan’ın imgesel düzeniyle açıklanabilir. Raskolnikov, sıradan insanlardan üstün olduğunu kanıtlamak için bir cinayet işler. Freud’un bakış açısından, bu eylem bastırılmış bilinçdışı arzuların bir dışavurumu, Lacan’a göre ise bir yanılsamadır.

Lacan’ın “imgesel düzen” kavramı, bireyin kendi ideal benliğiyle özdeşleştiği alandır. Raskolnikov’un Napolyon gibi figürlere öykünmesi, bu düzene sıkışmış bir narsisizmin göstergesidir. Ancak cinayet sonrası yaşadığı suçluluk ve düşüş, bu idealin bir yanılsama olduğunu kanıtlar. Raskolnikov, sandığı kadar olağanüstü değildir; aslında kendi sıradanlığından kaçmaya çalışmaktadır.

Suç ve Haz: Acı ve Tatminin Kesişimi

Freud’un bilinçdışı arzuları ve Lacan’ın jouissance (haz) kavramı, Raskolnikov’un hikâyesine başka bir boyut ekler. Cinayet, Raskolnikov için bir tür hazdır; ancak bu haz, suçluluk ve acıyla iç içe geçer. Freud, bilinçdışının bireyi sürekli olarak bastırılmış arzulara yönlendirdiğini savunur. Raskolnikov’un cinayeti, bu arzuların bir sonucu gibi görünse de tatmin yerine onu daha büyük bir yıkıma sürükler.

Lacan ise bu durumu jouissance ile açıklar: Raskolnikov, yasayı çiğneyerek haz duyar; ancak bu haz, hem zihinsel hem de fiziksel olarak yıkıcıdır. Onun rüyaları, kabusları ve içsel çöküşü, bu haz-acı döngüsünün yansımalarıdır.

Sonunda Gelen İtiraf: Yeniden Doğuş

Freud’a göre itiraf, bireyin bilinçdışı suçluluk duygusundan arınmasına olanak tanır. Raskolnikov’un Sonia’nın rehberliğinde gerçekleştirdiği itiraf, bir tür katarsistir: içindeki suçluluk duygusunu dışa vurur ve bir nevi “arınır.” Lacan ise bu itirafı, bireyin simgesel düzene yeniden bağlanması olarak görür. Raskolnikov’un itirafı, büyük Öteki’nin yasalarına yeniden boyun eğmesi ve toplumsal düzenin bir parçası olarak yeniden doğmasıdır.

Freud ve Lacan’ın bakış açılarıyla Suç ve Cezaya baktığımızda, Raskolnikov’un hikâyesi bireysel bir trajediden fazlasını ifade eder. Bu, bir bireyin kendi arzuları ve toplumun yasalarıyla mücadelesinin hikâyesidir. Freud’un bilinçdışı çatışmaları ve Lacan’ın büyük Öteki’si, Raskolnikov’un eylemlerini ve ruh halini açıklamak için mükemmel bir şekilde birleşir. Dostoyevski’nin romanı, insan psikolojisinin karmaşıklığını anlamak için hâlâ eşsiz bir rehberdir.

Kaynakça

Kitaplar:

  • Dostoyevski, F. (1866). Suç ve Ceza. (Çev. İlgili çevirmen bilgisi eklenebilir). Moskova: Özgün Yayın Tarihi.
  • Freud, S. (1923). The Ego and the Id (Ego ve İd). Londra: Hogarth Press.
  • Freud, S. (1913). Totem ve Tabu. İstanbul: Cem Yayınevi (Çeviri bilgisi eklenebilir).
  • Lacan, J. (2006). Écrits: A Selection (Seçme Yazılar). Londra: Routledge (Çev. Bruce Fink).
  • Lacan, J. (1998). The Four Fundamental Concepts of Psychoanalysis (Psikanalizin Dört Temel Kavramı). Londra: Norton Press (Çev. Alan Sheridan).

Makaleler ve Çalışmalar:

  • Eagle, M. N. (1984). Recent Developments in Psychoanalysis: A Critical Evaluation. New York: McGraw-Hill. (Freud ve Lacan perspektiflerinin karşılaştırmalı analizleri için kullanılmıştır.)
  • Žižek, S. (1992). Enjoy Your Symptom!: Jacques Lacan in Hollywood and Out. Londra: Routledge. (Lacan’ın jouissance kavramı ve popüler kültürle ilişkisi üzerine).
  • Brooks, P. (1984). Reading for the Plot: Design and Intention in Narrative. Cambridge: Harvard University Press. (Edebi anlatıların si için önemli bir referans.)

Psikanalitik ve Edebi Çalışmalar Üzerine İncelemeler:

  • Holland, N. N. (1990). The Dynamics of Literary Response. New York: Oxford University Press. (Psikanaliz ve edebiyat ilişkisi üzerine).
  • Felman, S. (1982). Literature and Psychoanalysis: The Question of Reading Otherwise. Yale French Studies, 55/56, 5-20. (Psikanalitik edebiyat kuramları üzerine).

Türkçe Kaynaklar:

  • Oğuz, A. (2005). “Dostoyevski’nin Romanlarında Psikanalitik İzler”. Türk Edebiyatı İncelemeleri Dergisi, 10(2), 45-67.
  • Bayraktar, T. (2010). “Freud’un Psikanaliz Teorisi ve Edebiyat”. Edebiyat ve Felsefe Dergisi, 3(1), 34-49.

Latest from EDEBİYAT

John Steinbeck: Amerikan ve Toplumsal Vicdanın Sesi

John Steinbeck: Amerikan ve Toplumsal Vicdanın Sesi

John Steinbeck, edebiyat dünyasında olduğu kadar Amerika’nın toplumsal hafızasında da derin izler bırakmış bir yazar. 1902’de Kaliforniya’nın Salinas Vadisi’nde başlayan yaşam yolculuğu, kırsalın sert
Dijital Platformlarda İfade Özgürlüğü: Yeni Bir Hegemonya ve Şahsi İsyan 
Önceki Hikaye

Dijital Platformlarda İfade Özgürlüğü: Yeni Bir Hegemonya ve Şahsi İsyan 

Papa Bolu’yu yaktı mı? Şubatta Erzincan, Adıyaman, Bingöl Karlıoava ve Tunceli'de deprem mi olacak?
Sonraki Hikaye

Papa Bolu’yu yaktı mı? Şubatta Erzincan, Adıyaman, Bingöl Karlıoava ve Tunceli’de deprem mi olacak?

Git

Don't Miss