0 Nisan 2025, Türkiye Siyasetinin kalbine kazınacak bir tarih olabilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile DEM Parti İmralı Heyeti arasındaki Beştepe görüşmesi, tam 13 yıl sonra Kürt meselesinde yeni bir çözüm sürecini fısıldarken, “Terörsüz Türkiye” hedefi yeniden gündeme oturdu. Bu kritik buluşma, sadece masadaki konularla değil, aynı zamanda medya, muhalefet ve sosyal medyanın hararetli tartışmalarıyla da ülke gündemini sarsıyor. Peki, bu görüşme gerçekten bir dönüm noktası mı, yoksa sadece yeni bir siyasi manevranın başlangıcı mı? Gelin, bu soruların ışığında Türkiye’nin en yakıcı gündem maddesini mercek altına alalım
Erdoğan-DEM Parti Görüşmesi: Umutlar, Tartışmalar ve Beklentiler
10 Nisan 2025, Türkiye siyasi tarihinde önemli bir dönemeç olarak kaydedilecek bir gün olabilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, DEM Parti İmralı Heyeti ile Beştepe’de gerçekleştireceği görüşme, 13 yıl aradan sonra Kürt meselesi ve “terörsüz Türkiye” hedefi bağlamında yeniden canlanan diyalog sürecinin en kritik adımlarından biri olarak görülüyor. Peki, bu görüşmeden neler bekleniyor? Medya, muhalefet ve sosyal medya bu süreci nasıl değerlendiriyor? Gelin, bu soruları masaya yatırarak Türkiye’nin bu önemli gündem maddesini mercek altına alalım.
Görüşmeden Neler Bekleniyor?
Erdoğan’ın DEM Parti heyetiyle yapacağı görüşme, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Ekim 2024’te başlattığı ve 27 Şubat 2025’te PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgütüne silah bırakma ve kendini feshetme çağrısıyla ivme kazanan “ikinci çözüm süreci”nin bir parçası. Görüşmenin temel gündemi, PKK’nın silah bırakması sonrası bir yol haritasının belirlenmesi. DEM Parti, bu süreçte demokratikleşme adımları, infaz yasası düzenlemeleri ve özellikle Selahattin Demirtaş gibi siyasi tutukluların tahliyesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyulması gibi taleplerini masaya taşıyacak.
Ayrıca, görüşmede PKK’nın kongre toplayarak kendini feshetmesi için gerekli güvenlik ve hukuki koşulların tartışılması bekleniyor. DEM Parti kaynakları, sürecin artık “İmralı’ya gidip gelme” gibi bireysel ziyaretlerden ziyade devlet mekanizmalarının devreye girmesiyle ilerleyeceğini belirtiyor. Bu, sürecin daha kurumsal bir zemine oturacağının sinyali olarak yorumlanıyor. AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala’nın, Nisan sonuna kadar PKK’nın fesih kongresi için somut bir takvim beklentisi içinde olduğunu ifade etmesi de bu görüşmenin ciddiyetini ortaya koyuyor.
Bunun ötesinde, görüşmenin bölgesel dinamiklerle de bağlantılı olduğu düşünülüyor. Suriye’deki güç değişimleri, Hizbullah’ın zayıflaması ve İsrail-Hamas savaşı gibi faktörler, PKK’nın ateşkes kararını etkileyen bölgesel gelişmeler olarak öne çıkıyor. Bazı analistler, Erdoğan’ın bu süreci, 2028 sonrası için yeni bir anayasa ve siyasi düzen oluşturma hedefiyle Kürt seçmen desteğini kazanma stratejisi olarak değerlendirdiğini öne sürüyor.
Medyada Tartışmalar Hangi Minvalde İlerliyor?
Türk medyası, görüşmeyi hem umut verici bir adım hem de tartışmalı bir süreç olarak ele alıyor. Hükümete yakın medya organları, görüşmeyi “terörsüz Türkiye” hedefinin bir zaferi olarak sunarken, bağımsız ve muhalif medya, sürecin demokratikleşme ile sınırlı kalıp kalmayacağı sorusuna odaklanıyor. Medyascope’ta Kemal Can ve Ruşen Çakır, sürecin geleceğini tartışırken, Erdoğan’ın temkinli ama kararlı bir tutum sergilediğini ve DEM Parti’nin de süreci tıkamayacak bir yaklaşım içinde olduğunu vurguladı.
Ancak, Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart 2025’te yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla tutuklanması, medya tartışmalarına gölge düşürüyor. Bazı yorumcular, İmamoğlu’nun DEM Parti ile geçmişteki “kent uzlaşısı” ittifakı nedeniyle hedef alındığını ve bu durumun, Kürt meselesine yönelik demokratikleşme adımlarının samimiyetine dair soru işaretleri yarattığını belirtiyor. Örneğin, Burak Bilgehan Özpek, İmamoğlu’nun tutuklanmasının, iktidarın yeni anayasa çalışmalarını elitler arası mutabakatlarla şekillendirme stratejisine işaret ettiğini öne sürüyor.
Muhalefetin Sürece Bakışı
Muhalefet, Erdoğan-DEM Parti görüşmesine temkinli yaklaşıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu’nun tutuklanmasını “bir sonraki cumhurbaşkanına karşı darbe girişimi” olarak nitelendirerek, sürecin demokratikleşme ile değil, siyasi rakipleri tasfiye etme amacı taşıyabileceğini ima etti. CHP, İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası Saraçhane’de başlayan protestoları destekleyerek, Erdoğan hükümetinin otoriter uygulamalarına karşı geniş bir toplumsal muhalefet oluşturmaya çalışıyor. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ise süreci dolaylı olarak eleştirerek, gençlerin vatanlarına küstürülmemesi gerektiğini ve yargının bağımsızlığına vurgu yaptı. Dervişoğlu’nun, “Elinizde Türk Bayrağı, dilinizde Mustafa Kemal varsa, Erdoğan rejiminin olağan şüphelisisiniz” sözleri, muhalefetin görüşmeye dair kuşkularını yansıtıyor. DEM Parti cephesinde ise görüşme, umut verici bir adım olarak görülüyor. Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, görüşme öncesi yaptıkları açıklamalarda, sürecin demokratik siyaset ve barış için hızlanacağını ifade etti. Ancak, parti içindeki bazı isimler, iktidarın “donma hali” yaşadığını ve somut adımlar atılmadan sürecin oyalamaya dönüşebileceğini belirtiyor.
Sosyal Medyada Yansımalar
Sosyal medya, görüşmeye dair hem destekleyici hem de sert eleştirilerle dolu. Hükümete yakın hesaplar, görüşmeyi “barış süreci” ve “terörsüz Türkiye” hedefinin bir parçası olarak alkışlarken, muhalif kullanıcılar, Erdoğan’ın bu adımı 2028 sonrası siyasi gücünü koruma çabası olarak değerlendiriyor. Örneğin, bir X kullanıcısı, “Barış süreci olumlu devam etmekte, ansızın bir #GenelAf ihtimali çok yüksek” diyerek umutlu bir tablo çizerken, başka bir kullanıcı, “MHP’yi neden çağırmadınız, yıllarca DEM’i PKK’lı diye suçladınız, şimdi ne değişti?” diyerek iktidarı ikiyüzlülükle suçladı.
Özellikle İmamoğlu’nun tutuklanması, sosyal medyada görüşmeye yönelik güveni zedeleyen bir faktör olarak öne çıkıyor. Kullanıcılar, “Demokratikleşme dedikleri buysa, önce İmamoğlu’nu serbest bıraksınlar” gibi yorumlarla, sürecin samimiyetine dair şüphelerini dile getiriyor. Ayrıca, bazı kullanıcılar, görüşmenin yeni anayasa tartışmalarıyla bağlantılı olduğunu ve Erdoğan’ın DEM Parti üzerinden Kürt oylarını konsolide etmeye çalıştığını öne sürüyor.
Umut ve Gerilim Arasında
Erdoğan-DEM Parti görüşmesi, Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası olan Kürt meselesine çözüm bulma yolunda önemli bir fırsat penceresi açabilir. Ancak, İmamoğlu’nun tutuklanması ve muhalefete yönelik artan baskılar, sürecin demokratikleşme vaadinin gölgede kalmasına neden oluyor. Medya, muhalefet ve sosyal medya, bu görüşmeyi hem bir umut ışığı hem de siyasi bir manevra olarak değerlendiriyor. Sürecin başarısı, iktidarın atacağı somut adımlara ve muhalefetin bu sürece nasıl dahil edileceğine bağlı olacak. Türkiye, bu kritik eşikte, ya barış ve demokrasi yolunda tarihi bir adım atacak ya da siyasi gerilimlerin gölgesinde bir başka fırsatın kaçırılışına tanıklık edecek.