Dünya, giderek artan nüfusu ve değişen tüketim alışkanlıklarıyla birlikte hayvansal protein kaynaklarına yönelik talebi her geçen yıl daha da artırıyor. Bu talebin merkezinde ise tavuk eti ve yumurta yer alıyor. Ucuz, ulaşılabilir, sağlıklı ve sürdürülebilir özellikleriyle kanatlı ürünleri, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde sofraların vazgeçilmezi haline gelmiş durumda.
Peki, tavukçuluk sektörü dünyada nasıl bir gelişim gösteriyor? Gelecekte bizi ne bekliyor? Türkiye, bu büyük değişimin neresinde duruyor? Üretim yapıları, hastalıklarla mücadele stratejileri, ihracat potansiyeli ve kamuoyunun tartıştığı konuların perde arkası ne?
Bu sorulara ışık tutmak ve hem bilimsel hem sektörel bir perspektif sunmak amacıyla, veterinerlik ve hayvancılık alanında uzman bir isim, Prof. Dr. Mehmet Akan’ın kapsamlı değerlendirmeleriyle…
Hazırlayan: Prof. Dr. Banur Boynukara – Yanıtlayan: Prof. Dr. Mehmet Akan
Dünyada kanatlı üretimi ile ilgili genel bir değerlendirme yapmanızı istesek neler söylersiniz?
Dünyada tüketim yönüyle bir değerlendirme yapıldığında en fazla tüketilen hayvansal protein kaynağı tavuk etidir. Tavuk eti tüketiminin 2030 yılına gelindiğinde, tüketilen tüm etler içinde oransal olarak % 40 düzeylerinden fazla olması beklenmektedir. Bu oran, 2050 yıllarına gelindiğinde ise % 50 seviyelerine ulaşacağı tahmin edilmektedir. Gelecek tahminlerinden sonra, kanatlı üretimi ile ilgili genel bilgileri paylaşmak uygun olacaktır. kanatlı hayvan üretiminde et tipi ve yumurtacı tavuklar oldukça büyük bir yer tutmaktadır. Hindi, ördek-kaz ve bıldırcın gibi kanatlı hayvan ürünlerinin tüketimi, tavuk ürünleri ile karşılaştırıldığında oransal olarak oldukça düşüktür. Bu nedenle verilen tüm bilgiler tavuk eti ve yumurtası ile ilgili olacaktır. Tavuk üretimi tüm dünyada 1960’lı yıllardan sonra hızla gelişmiştir. 1960 ile 2020 yılları arasında başta Asya ülkeleri olmak üzere tüm dünyada üretim hızla artmıştır. Bu artışı, rakamsal olarak açıkladığımızda; 1960 yılında tavuk eti tüketimi yaklaşık 10 milyon ton iken bu rakam 2021 yılında 120 milyon tonu aşmıştır. 60 yıldaki bu artış, oldukça yüksektir. Gelecek beklentileri ile birlikte bir değerlendirme yaptığımızda, tavuk eti üretiminin 2050 yılında 180 milyon tonu aşması beklenmektedir.
Bu bilgiler doğrultusunda, 1960 yılı ile 2050 yılı arasındaki üretim artışı, yıllık % 1.2 olacaktır. Bu artış oranı, aynı yıllar arasında domuz eti üretimine göre 3, sığır eti üretimine göre 10 kat fazladır. Bu artışta, özellikle büyük ekonomilerde, Brezilya’dan Çin’e tüm ülkelerde tavuk etinin en çok tercih edilen et olması önemli bir faktördür. 2015 yılı itibarıyla dünyada en çok tüketilen etin oransal olarak tavuk eti olması, bu değerlendirmeyi güçlendirmektedir. Günümüzde ise bu tüketim oranı, % 40 düzeylerine yaklaşmıştır. Tavuk eti üretimi ile ilgili genel bilgilerden sonra, yumurta üretiminde de bazı temel gösterge rakamlara bakmak uygun olacaktır. 1960 yılında yumurta üretimi 10 milyon ton iken 2020 yılında yumurta üretimi 80 milyon tonu aşmıştır. Üretim artışı bu yıllar arasında oldukça yüksektir. 2030 yılında toplam yumurta üretiminin 90 milyon tonu aşması beklenmektedir. Toplam yumurta üretiminde Çin, oransal olarak bakıldığında 1990 yılından bu yana ilk sıradadır ve günümüzdeki toplam üretimdeki payı yaklaşık % 40 düzeyine yakındır. Genel olarak bir değerlendirme yapıldığında hem tavuk eti hem de yumurtada bu üretim artışının temel nedeni, tavuk ürünlerinin tüm dünyada insanlar tarafından kabul edildiğini göstermektedir. Buna ilave olarak artışta etkili faktörler arasında, ürünlerin ekonomik olması, insanlar için sağlıklı olması ve sürdürülebilir üretime uygun olması sayılabilir.
Ülkemizde kanatlı üretimi ile ilgili gelişmeler ne durumdadır?
Ülkemizde de tavuk ürünleri ile ilgili gelişmeler dünya ile benzerdir. Tüketimdeki artış özellikle 2000 yılından sonra gerçekleşmiştir. Ülkemizde üretimi dönemsel olarak değerlendirebiliriz. Üretim, 1980’li yıllarda artmaya başlamıştır. Özellikle 2000’li yıllarda tesislerdeki modernizasyon, büyük kapasiteli işletmelerin kurulması ve özellikle tavuk etinde üretim modeli etkili faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu artışta şehirleşme oranının da artması önemli bir rol oynamıştır. İlave olarak 2006 yılından sonra tavuk eti ve yumurtasında ihracatın artması da etkilidir. Bu gelişmeyi rakamlarla açıklamak mümkündür. Tavuk eti üretimi 1990 yılında 116.000 ton, 2000 yılında 650.000 ton, 2020 yılında 2.1 milyon ton ve 2022 yılından sonra ise 2.5 milyon ton seviyelerine ulaşmıştır. Kişi başına tüketilen tavuk eti 2000 yılında 9.5 kg, 2020 yılında 20.5 kg ve günümüzde bu rakam 25 kg civarında gerçekleşmiştir. İhracat rakamlarına geldiğimizde ise 2000 yılında 1.800 ton tavuk eti ihracatı varken 2020 yılında ihracat 420.000 tonlara ulaşmış ve 2022 yılından sonra 500 bin tonun üzerinde gerçekleşmiştir. Yumurta üretiminde de benzer bir durum söz konusudur. Çarpıcı rakamları bildirmek gerekirse, 2006 yılında kişi başına üretilen yumurta 114 adet iken 2018 yılından sonra bu rakam 250 adete ulaşmıştır. Ülkemizdeki yıllık üretilen yumurta, 1990 yılında 7 milyar adet, 2000 yılında 13.5 milyar adet ve 2017 yılından sonra 20 milyar adet seviyelerine ulamıştır. Tüketim kişi başına 2000 yıllarında 110 yumurta iken günümüzde 200 adet civarındadır. Aynı zamanda 2010 yılından sonra Türkiye, ihracatçı ülkeler arasında önemli bir yere sahiptir.
Ülkemizde tavuk eti ve yumurta üretiminin yapısal özellikleri konusunda bilgi verir misiniz?
Tavuk eti üretimi, dikey entegrasyon modeliyle yapılmaktadır. Bu modelde, genel olarak damızlık sürüler, kuluçkahane, yem üretimi (yem fabrikası), broiler (et tipi tavuk; piliç) üretimi, kesimhane birimleri vardır. Bu yapıya sahip firmalara, broiler entegrasyonu ismi verilmektedir. Üretim birimleri arasında yer alan broiler üretim aşaması, çoğunlukla anlaşmalı yetiştiricilerin kümeslerinde gerçekleştirilmektedir. Ülkemizdeki bu model bir çok ülkede kullanılmaktadır ancak ülkemizdeki üretim modeli, başarılı ve iyi organize bir model olarak dikkati çekmektedir. Üretim artışında, dikey entegrasyon modelinin iyi uygulanması önemli bir faktör olmuştur. İlave bir konu broiler entegrasyonları, ürettikleri ürünleri soğuk zincir koşullarını sağlayacak şekilde dağıtımlarını gerçekleştirmekte ve tedarik zincirinin son aşamasına kadar kontrolü de üstlenmektedir. Üretimin tüm aşmalarında kalite kontrol uygulamaları vardır. Bu uygulamalarda hem performansın sürdürülebilir şekilde iyileştirilmesi hem de insan sağlığına yönelik analizleri gerçekleştirmektedir. Bu sistemin kontrolünde resmi kontroller de bulunmaktadır. Yumurta üretiminde farklı üretim modelleri vardır. Bu modelleri üç temel gruba ayırabiliriz. Birincisi yukarıda broiler üretiminde olduğu gibi dikey entegrasyon yapısıdır. Bu modelde anlaşmalı yetiştirici yerine bu işletmelerin kendilerine ait kümesleri vardır. Yani damızlık, kuluçkahane, yem fabrikası ve ticari yumurta üretim kümesleri, tasnif ve paketleme ünitelerinden oluşan yapının tüm birimleri aynı işletmeye aittir. İkinci üretim modeli ise ticari yumurtacı kümesler (civcivden başlayarak), yem ünitesi ve tasnif/paketleme ünitelerine sahip yumurta üretimidir. Bu model, ülkemizdeki en yaygın yumurta üretim modelidir. Üçüncü model ikinci modele benzerdir ancak bu modelde başlangıç civcivden değil yarkadan başlayan modeldir.
Tavukçuluk açısından önemli hastalıklar ve izleme programları hakkında neler söylemek istersiniz?
Konunun daha iyi anlaşılması açısından tavuk hastalıklarını temel olarak iki başlık altında değerlendirmek uygun olacaktır. Birincisi mevzuat hastalıkları ikincisi ekonomik hastalıklar. Mevzuat hastalıkları kapsamında ilk olarak tavuklarda bildirimi zorunlu hastalıklar gelmektedir. Bunlar, Tavuk vebası (Avian Influenza; Kuş gribi), Yalancı tavuk vebası (Newcastle hastalığı), Pullorum hastalığı ve Tavuk tifosudur. Damızlık işletmeler ve kuluçkahaneler için mevzuatta yer alan yukarıdaki hastalıklara ilave olarak Salmonella Enteritidis ve Salmonella Typhimurium ile Mycoplasma gallisepticum bulunmaktadır. Gıda yönlü değerlendirmelerde ise Salmonella spp. infeksiyonları, Ulusal Salmonella Kontrol Programı (USKP) kapsamında izlenmektedir ve Salmonella Enteritidis ve Salmonella Typhimurium ile ilgili yaptırımlar bulunmaktadır. Tavuk ürünlerine bağlı olarak temel insan patojenleri yönünden Gıda Kodeksi kapsamında ürünler düzeyinde izlemeler yapılmaktadır. Ayrıca ürünlerde kalıntı izlemeleri de resmi otorite tarafından sürekli gerçekleştirilmektedir. Ekonomik hastalıklar kapsamında, virüs, bakteri ve paraziter etkenlere bağlı hastalıklar ile besleme, bakım-idare ile ilişkili problemler de ortaya çıkmaktadır. Bu hastalıklar ülkemizde de görülebilmektedir ve dağılımı, diğer ülkelere göre farklılık göstermektedir. Tavuk üretiminde hem broiler hem de yumurta yönlü işletmeler kurulum aşamasından başlayarak tüm üretim süreçleri ile elde edilen ürünler, insan sağlığı ve uluslararası kalite standartları bakımdan sürekli kontrol edilmektedir. Genel bir ifade ile tavuk ürünleri devamlı kontrol altında olan ürünlerdir ve tüm aşamaları hem resmi otorite hem de üretici firmalar tarafından kontrol edilmektedir. Son dönemde ayrıca ilave bir kontrol başlamıştır ki; bu kontrol de tüketicilere direk satış yapan firmaların bağımsız denetçiler ile yaptıkları kontrollerdir.
Türkiye’de ve Dünyada Kuş gribi ile ilgili son gelişmeler hakkında ne söylemek istersiniz?
Kuş gribi ülkemizde ilk kez 2005 yılında görülmüştür. Daha sonra ardışık olarak 2006, 2007 ve 2008 yıllarında görülmüştür. Bundan sonra 2015 yılında görülmüş ve daha sonraki süreçlere bazı yıllarda ortaya çıkmıştır. 2024 ve 2025 yılında da vakalar tespit edilmiştir. Kuş gribi dünyada en eski viral hastalık olarak değerlendirilmektedir. 1950’li yılların sonlarında başlayarak görülme sıklığı artmış, 1983 yılında ekonomik kayıpların yüksek olduğu ve iki yıl süren vakalar belirlenmiştir. 2005 yılından sonra vaka sayıları, hızlı bir şekilde artmıştır. Bu artışta özellikle Avian İnfluenza H5N1 tipi etkili olmuştur. Bu artış, 2023 yılından sonra daha da önem kazanmıştır. Dünyada özellikle kuzey yarım kürede olmak üzere çok sayıda vakalar tespit edilmiştir. Aralık 2024 tarihinden sonra vaka sayısında bir azalış görülse de halen dünyanın birçok ülkesinde vakalar tespit edilmektedir. Kuş gribinin özellikle son yıllardaki vaka artışı ve ticari işletmelerde görülmesi, önemli ekonomik kayıplara neden olmuş ve bazı ülkelerde özellikle yumurta tedariğinde problemler ortaya çıkmıştır. Kuş gribi, insan sağlığı açısından da potansiyel bir risk olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme de daha önceki yıllarda (özellikle 2005-2010) arasında insan
vakalarının görülmesi, son dönemde virusun tespit edildiği konakçı çeşitliliğinin artması ve özellikle memeli dağılımının ciddi düzeyde artışı etkilidir. Konu ile ilgili araştırıcılar ve organizasyonlar tarafından hastalık, dikkatli bir şekilde izlenmektedir.
İnsan sağlığı yönünden tavuk ürünlerinin değerlendirilmesini yapmanızı istesek ne söylemek istersiniz?
Bu konuyu da iki başlık altında değerlendirmek yararlıdır, insan beslenmesi ve potansiyel sağlık riskleri. İnsan beslemesi yönünden hem tavuk eti hem de yumurta çok besleyici ürünlerdir. Bu kapsamda değerlendirildiğinde tüm yaşlardaki insanlar için temel hayvansal protein
kaynağıdır. İçeriği değerlendirildiğinde, insan beslenmesi için dışarıdan alınması gereken besin maddelerini içermektedir. Ülkemiz için ayrıca çok önemli ürünlerdir. Bunun nedeni ise, toplam hayvansal protein tüketimin düşük olması ve düşük olan bu tüketimde tavuk eti ve yumurtanın toplam tüketim içinde oransal olarak yüksek olmasıdır. Bu ürünler, kolay ulaşılabilirlik, kalite standartları ve fiyat açısından değerlendirildiğinde ülkemiz için temel gıdalar arasında yer almaktadır. Potansiyel sağlık riskleri arasında gıda kaynaklı mikroorganizmaları sayabiliriz. Bunların başında Salmonella Enteritidis ve Salmonella Typhimurium gelmektedir. Buna diğer gıda patojenlerini de ekleyebiliriz. Genel olarak bu patojenler, üretim aşamasında ve ürünlerde, resmi otorite tarafından mevzuatlarla izlenmektedir. Ürünlerin uygun şekilde pişirilmesi, bu riskleri ortadan kaldıracaktır.
Kamuoyunda tavukla ilgili çok tartışılan konular nelerdir?
Bu konuda kamuoyunda sıklıkla konuşulan bazı bilgiler yanlıştır. Bunların başında tavuk üretim aşamasında hormon kullanılmasıdır. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada üretilen tavuklara, dışarıdan herhangi bir hormon kullanımı yoktur. Ancak bu konu çok tartışılmaktadır. Bu konuda kullanılan hormonun ne olduğu, kullanılan hormon ürünün ticari ismi ve nerede üretildiği de bilinmemektedir. Bu konuyla ilgili tüketiciler rahat olabilirler, tavuklara herhangi bir hormon uygulaması yoktur. Diğer konu ise büyütme amaçlı antibiyotik kullanımıdır. Ülkemizde ve Avrupa Birliği ülkelerinde büyütme amaçlı antibiyotiklerin kullanımı, 2006 yılında yasaklanmıştır ve bu yıldan sonra kullanılmamaktadır. Antibiyotikler, tedavi amaçlı, Veteriner hekim reçetesiyle ve Tarım ve Orman Bakanlığı ilaç takip sistemi dahilinde kullanılmaktadır. Hızlı büyüme ve günde birden fazla yumurta konusu ise şu şekilde açıklanabilir. Ülkemizde broilerler 42 gün civarında kesilmektedir. Bu hayvanlar iştahlı hayvanlardır ve ülkemizde üretilen yem kalitesi yüksektir. Tüketicilerin en çok tercih ettiği karkas ağırlığına göre, tavuklar hedef canlı ağırlığa ulaştıklarında kesimhaneye gönderilmektedir. Ortalama 2.6-2.7 kg canlı ağırlığa 40-42 günler arsında ulaşan tavuklar hem maliyet hem de tüketici tercihlerine uygun durumdadır ve tüm üretim bu hedefe yönelik düzenlenmektedir. Bu hedef, entegrasyonlara ve ekonomik koşullara göre küçük değişimler göstermektedir. Günde bir yumurtadan fazla üretim söz konusu değildir. Çünkü yumurtanın oluşumundan yumurtalama kadar olan süre, 24 saatten fazladır. Bu fizyolojik bir olaydır. Hayvan refahı ile ilgili uygulamalar uluslararası standartlara göre gerçekleştirilmektedir. Kriter olarak, hayvanların sağlıklı olması, bakım-idare koşullarının ve beslemenin uygun olması temeldir. Bu şartların sağlanamadığı durumlarda, hayvanlardan iyi performans almak söz konusu değildir. Hayvan refahı sağlanamadığı durumlarda ekonomik üretim yapılması mümkün olamaz. Performans için tüm hayvan refahı şartlarının uygun düzenlenmesi gerekir. Tavuklar genetiği değiştirilmiş canlılar (GDO) değildir. Tavuklar, baba ve ana hattından gelen yüksek performanslı hibrit canlılardır. Sonuç olarak, tavuk ürünleri üretim süreçlerinden başlayarak tüketiciye ulaşıncaya kadar tüm aşamaları kontrol edilen güvenilir hayvansal protein kaynağıdır. İnsan beslenmesi açısından oldukça değerli ve önemli bir besindir ve sağlıklıdır.
Bu bölümde konuğum; Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof.Dr. Mehmet Akan. Prof.Dr, Mehmet Akan kanatlı sektöründe ülkemizde çok iyi tanınan değerli bir akademisyendir. Kendisiyle çok yakından ilgilendiği Kanatlı sektörüne dair bir röportaj yapalım istedim. Prof.Dr. Mehmet Akan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden 1988 yılında mezun oldu. 1993 yılında Veteriner Mikrobiyoloji alanında doktorasını tamamladı. 1997 yılında doçent 2003 yılında profesör oldu. Halen Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde çalışmaktadır. Temel olarak tavuk hastalıklarının teşhisi, epidemiyolojisi ve kontrolü konusunda, araştırma ve projeler yürütmektedir.
Prof. Dr. Banur BOYNUKARA
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi. Derneğimizin bilim komisyonu ve Doğanın Sesi dergisi hakem kurulu üyesidir.