1986 yılının soğuk bir Şubat gecesi, İsveç’ten gelen bir haber tüm dünyayı sarstı: İsveç’in sosyal demokrat başbakanı Olof Palme, Stockholm’de bir sinema çıkışı vurularak öldürülmüştü. Bu trajik olay, yalnızca İsveç için değil, dünya siyaset sahnesi için de büyük bir şoktu. Zira Palme, yalnızca İsveç’te değil, uluslararası arenada da barış yanlısı duruşuyla tanınan bir liderdi. Aradan geçen 38 yılda ise bu suikast, çözülemeyen bir bilmece olarak hafızalara kazındı.
Palme, eşinin de yaralandığı bu saldırıda kimliği belirsiz bir kişi tarafından vurulmuş, olay yerinde yaşamını yitirmişti. En dikkat çekici detay ise, Palme’nin o gece yanında hiçbir korumasının olmamasıydı. Bu, onun halkla iç içe yaşam tarzının bir parçasıydı ama aynı zamanda güvenlik zaafını da ortaya koymuştu. Saldırı sonrası tüm dünyada birçok komplo teorisi üretildi, fakat net bir sonuç alınamadı.
Suikastın Ardındaki Bilinmezlikler
Palme suikastı, yıllar boyunca birçok farklı teoriyle birlikte anıldı. Kimileri bu cinayetin arkasında uluslararası istihbarat teşkilatları olan CIA ya da KGB’yi gördü, kimileri ise Palme’nin silah tüccarlarını kızdırdığı için hedef alındığını öne sürdü. Özellikle Palme’nin dünya çapındaki silahsızlanma çabaları ve Güney Afrika’daki apartheid rejimine karşı aldığı sert tavır, bu teorilerin temelini oluşturdu.
Dönemin İsveç polisi ve istihbarat birimleri de Palme’nin suikastı konusunda farklı grupları işaret etti. Bunlar arasında terör örgütü PKK da yer alıyordu. Ancak hiçbir teori suikastın ardındaki gerçek kişiyi ya da kişileri işaret etmekte yeterli olmadı. Özellikle son yıllarda, suikastın İsveçli aşırı sağcı polisler tarafından organize edilmiş olabileceği iddiası da öne çıktı. Hatta bu teoriler, Almanya’da yayımlanan saygın Die Zeit gazetesinde bile yer buldu. Ancak bu iddiaların hiçbiri somut kanıtlarla desteklenemedi.
“Skandia Adamı” ve Soruşturmanın Kapanması
Yıllar süren soruşturmalardan sonra İsveç makamları, 2020 yılında suikastın olası faili olarak grafik tasarımcı Stig Engström’ü işaret etti. Engström, suikastın yaşandığı yere yakın bir noktada bulunan Skandia şirketinde çalışıyordu ve olay anında cinayet mahallindeydi. Ancak, Engström yıllar boyunca görgü tanığı olarak defalarca ifade vermişti ve suçluluğu uzun süre ciddiye alınmamıştı.
Başsavcı Krister Petersson, Engström’ün suikastı tek başına gerçekleştirdiği sonucuna vardıklarını açıkladı. Ancak Engström 2000 yılında yaşamını yitirdiği için, sorgulama ya da yargılama yapılamadı. Bu durum, dosyanın kapatılmasına neden oldu. Ancak Engström’ün fiziksel yapısının görgü tanıklarının tarif ettiği kişiyle örtüşmemesi ve olayla ilgili çelişkili ifadeleri, kamuoyunda soru işaretleri yaratmaya devam etti.
Yapay Zeka Olayı Yeniden Gündeme Getirdi
2020’de dosyanın kapatılmasının üzerinden çok geçmeden, teknolojinin gücü devreye girdi. Yapay zeka algoritmalarının gelişmesi, Olof Palme suikastını aydınlatma çalışmalarına yeni bir boyut kazandırdı. Bir belgesel yapımcısı olan Jon Jordas, yapay zeka yardımıyla suikast sırasında oluşturulan robot resimlerin analizini yaptı. Bu analizlerde, Engström’den daha fazla benzerlik gösteren yeni bir isim gündeme geldi: Christer Andersson.
Andersson, Stockholm’de suikastın gerçekleştiği bölgeye yakın bir yerde yaşayan, geçmişte metro vatmanlığı yapmış biriydi. Suikastta kullanılan silaha benzer bir tabancaya sahip olması ve polisle yaptığı çelişkili ifadeler, onu yeniden şüpheli durumuna getirdi. Ancak Andersson, yıllar süren soruşturmaların baskısına dayanamayarak 2008 yılında intihar etti. Tıpkı Engström gibi, Andersson’un da suçluluğu kesin olarak ispatlanamadan dosya bir kez daha kapanma noktasına geldi.
Gelecekte Ne Olacak?
Olof Palme suikastı, yıllar içinde siyasi tarihin en büyük gizemlerinden biri haline geldi. Suikastın çözülmesi yönündeki tüm çabalara rağmen, olay hâlâ karanlıkta kalmaya devam ediyor. Yapay zekanın yeni teoriler ortaya koymasına rağmen, failin kim olduğuna dair kesin bir sonuca ulaşılamadı.
Son 20 yılda farklı yönlere işaret eden sayısız teori ortaya çıktı. 1986’da CIA tarafından paylaşılan özel bir rapor suikastı ‘klasik bir KGB dezenformasyon kampanyası’ olarak adlandırdı. 1995’te Alman De Zeit gazetesi saldırının arkasında İsveçli aşırı sağcı polis memurlarının olduğunu öne süren bir makale yayınladı.
Diğerleri Yugoslavya güvenlik servisi, CIA – teşkilat tarafından ‘tamamen saçmalık’ olarak reddedildi – ve Palme ırk ayrımcılığına karşı çıktığı için Güney Afrika ile bağlantılar kurdu. Olof Palme’yi gerçekten kimin öldürdüğüne dair dünyanın dört bir yanından anekdot ve kanıtlara dayanan düzinelerce blog bugün hala güncellenmeye devam ediyor.
Soruşturmanın yeniden açılması mümkün mü? Şu an için bu sorunun yanıtı belirsiz. Ancak İsveç makamlarının ve Palme ailesinin yeni teorilerle ilgili bir açıklama yapmaktan kaçınmaları, olayın bu haliyle bir bilinmezlik olarak kalacağını düşündürüyor. İsveç’in barış yanlısı liderinin öldürülmesi, dünya tarihine bir trajedi olarak kazındı, ancak bu trajedinin arkasındaki gerçekler belki de asla tam anlamıyla ortaya çıkmayacak.
Sonuç olarak, Olof Palme’nin suikastı yalnızca İsveç’in değil, dünya tarihinin en karmaşık ve gizemli olaylarından biri olarak anılmaya devam edecek. Ve yıllar geçse de, bu dava üzerine yeni sorular sorulmaya devam edecek.
Haber https://www.dailymail.co.uk Daily Mail’ internet sitesinden ve çeşitli haber kaynaklarından derlenerek hazırlanmıştır