Ne oldu da Trump’tan Türkiye’ye Övgüler Yağdı Övgü mü, Yükümlülük mü?

Ne oldu da Trump’tan Türkiye’ye Övgüler Yağdı Övgü mü, Yükümlülük mü?

Donald Trump, Türkiye'yi Suriye'deki en büyük güç olarak nitelendirdi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a övgülerde bulundu. Bu açıklamalar, stratejik bir hesap mı yoksa retorik bir hamle mi? Türkiye’nin Suriye’deki gerçek rolü üzerine bir analiz
Aralık 16, 2024
konu yorum

Trump’ın Türkiye Övgüsü: Gerçekçi Bir Analiz mi, Stratejik Bir Hesap mı?

Donald Trump, Florida’daki Mar-a-Lago malikanesinde yaptığı basın toplantısında, Türkiye’ye yönelik dikkat çekici övgülerde bulundu. Türkiye’nin Suriye’deki en büyük güç olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü bir lider olduğunu vurgulayan Trump, Türkiye’nin bölgedeki varlığını tarihsel bağlamla da ilişkilendirdi. Bu açıklamalar, yalnızca bir hayranlık göstergesi mi, yoksa stratejik bir hesap mı? Türkiye gerçekten Suriye’de Trump’ın ima ettiği kadar güçlü ve etkili mi? Bu sorular, hem hem de bölgedeki dengeler açısından derinlemesine incelenmeyi hak ediyor.

Trump’ın Övgüsünün Arkasında Ne Var?

Trump’ın açıklamaları, her zaman olduğu gibi büyük bir retorik unsur taşıyor. Ancak bu açıklamalar sadece Erdoğan’a olan kişisel sempatisi ya da Türkiye’ye yönelik bir hayranlıkla sınırlı değil. Trump, 2019’da Amerikan askerlerini Suriye’den çekme kararını savunurken de Türkiye’nin bölgedeki rolünü vurgulamıştı. Dolayısıyla bu övgüler, kendi politikalarının haklılığını geriye dönük olarak meşrulaştırma çabası olarak okunabilir.

ABD’nin Suriye’den asker çekme süreci, hem Trump’ın başkanlık döneminde hem de sonrasında yoğun eleştiriler aldı. Amerikan kamuoyu ve Kongre, bu kararı bölgedeki Amerikan etkisinin azalması ve Kürt müttefiklerin yalnız bırakılması olarak değerlendirdi. Trump ise bu hamleyi Amerikan askerlerinin hayatını kurtarma ve ülkenin “sonsuz savaşlardan” çekilme stratejisinin bir parçası olarak tanıttı. Türkiye’nin bölgede güçlü bir oyuncu olduğunu vurgulamak, Trump’ın bu kararını gerekçelendirme çabasının bir parçası gibi görünüyor.

Türkiye Gerçekten Suriye’de Bu Kadar Güçlü Mü?

Trump’ın “Türkiye bunu binlerce yıldır istiyordu ve oldu” ifadesi, biraz yüzeysel bir tarih okuması içeriyor. Türkiye’nin Suriye politikası, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki tarihsel etkilerinden çok, 2011’de başlayan Suriye iç savaşı ve sonrasındaki güvenlik kaygılarıyla şekillendi. Türkiye’nin Suriye sınırında terör örgütü PKK/YPG’nin varlığı ve mülteci krizine karşı politikaları, Ankara’nın Suriye’deki ana motivasyonlarını oluşturuyor. Ancak, Türkiye’nin bu kadar geniş bir etki alanına sahip olduğu yorumu tartışmalı. Suriye’de İran, Rusya ve ABD’nin doğrudan etkileri göz önüne alındığında, Türkiye’nin hareket alanı oldukça sınırlı.

Bununla birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi operasyonları ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığı, ülkenin bölgede önemli bir aktör olduğunu gösteriyor. Özellikle Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi harekâtlar, Türkiye’nin Suriye’de doğrudan askeri müdahalede bulunabilme kapasitesini kanıtladı. Ancak bu, Trump’ın ifade ettiği gibi “her şeyi kontrol eden” bir güç olduğu anlamına gelmiyor. Türkiye’nin etkisi, daha çok sınır bölgelerinde yoğunlaşıyor ve büyük ölçüde sahadaki diğer aktörlerle kurduğu dengeye dayanıyor.

Erdoğan-Trump İlişkisi: Stratejik Dostluk

Trump’ın Erdoğan’a olan kişisel ilgisi ve sempatisi, iki lider arasındaki ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Trump, 2019’da Türkiye’ye yönelik yaptırımları geri çekerken Erdoğan’ın kendisini “iyi anladığını” ifade etmişti. Bu kişisel bağ, zaman zaman Amerikan dış politikası içinde tartışmalı kararların alınmasına neden oldu. Ancak Trump’ın Erdoğan’a duyduğu bu sempatinin altında yatan bir başka neden de Türkiye’nin NATO üyesi olarak bölgede üstlendiği stratejik rol olabilir.

ABD’nin, Rusya ve İran’ın nüfuzunu dengelemek için Türkiye’yi önemli bir ortak olarak görmesi, bu övgülerin stratejik bir hesap içerdiğini düşündürüyor. Türkiye’nin güçlü bir askeri kapasiteye sahip olması ve coğrafi olarak kritik bir bölgede yer alması, Amerikan çıkarları açısından Ankara’yı vazgeçilmez kılıyor. Trump, bu tür açıklamalarla hem Türkiye’yi bölgesel bir yükümlülük üstlenmeye teşvik ediyor hem de kendi dış politika yaklaşımını haklılaştırıyor.

Trump’ın Söyleminin Riskleri

Trump’ın açıklamaları, bir yandan Türkiye’yi bölgede daha güçlü ve etkili bir pozisyonda göstermeye çalışırken, diğer yandan bölgesel dengeler açısından riskli bir söylem içeriyor. Türkiye’yi açıkça “Suriye’deki asıl güç” olarak tanımlamak, ABD’nin müttefiki olan Kürt grupları yalnız bırakma politikalarının altını çiziyor. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki rolünü güçlendirmek yerine daha fazla uluslararası eleştiriyle karşı karşıya kalmasına yol açabilir.

Ayrıca, Türkiye’nin bölgede tek başına hareket eden bir süper güç gibi resmedilmesi, gerçekçi bir analiz değil. Suriye’deki çatışmalar, çok aktörlü bir denge sistemi üzerine kurulu. Rusya’nın güçlü varlığı, İran’ın milis destekleri ve ABD’nin bölgedeki sınırlı da olsa varlığı, Türkiye’nin manevra alanını sınırlandırıyor. Trump’ın söylemi, bu gerçeklikleri göz ardı ederek yalnızca bir algı yaratmaya odaklanmış gibi görünüyor.

Sonuç: Algı ve Gerçeklik Arasında Türkiye

Trump’ın Türkiye ve Erdoğan’a yönelik övgüleri, hem tarihsel hem de güncel gerçekliklerden daha çok stratejik bir algı yönetimine dayanıyor. Türkiye’nin Suriye’de önemli bir aktör olduğu doğru, ancak bu güç ne sınırsız ne de mutlak. Erdoğan’ın liderliği ve Türk ordusunun kapasitesi, Türkiye’yi bölgedeki diğer aktörlerden ayırsa da bu, bölgedeki karmaşık güç dinamiklerini tek başına değiştirebilecek bir kapasite anlamına gelmiyor.

Trump’ın açıklamaları, Amerikan dış politikasının rasyonel bir analizi olmaktan çok, kendi siyasi mirasını savunma ve Türkiye’yi bölgede daha fazla sorumluluk üstlenmeye teşvik etme çabası olarak okunmalı. Türkiye ise, bu övgülerin ötesinde, sahadaki gerçekliklere dayalı bir dış politika yürütmek zorunda. Övgüler kulağa hoş gelse de, bölgenin gerçekliği çok daha karmaşık ve zorlu bir dengeyi gerektiriyor.

Latest from Konu

Google Gemini, Kişisel Verilere Göz Dikti mi?

Google Gemini, Kişisel Verilere Göz Dikti mi?

Yapay zekâ dünyası hızla evrilirken, Google’ın Gemini AI asistanı hem yenilikleri hem de beraberinde getirdiği endişeleriyle gündemde. 7 Temmuz 2025’te yürürlüğe girecek olan gizlilik
Allah’ım sen bizleri affet…
Önceki Hikaye

Allah’ım sen bizleri affet…

Suriye Türkmenleri ne  olacak?
Sonraki Hikaye

Suriye Türkmenleri ne olacak?

Git

Don't Miss