Türkiye ekonomisinin temel sorunları arasında yer alan Pahalılık, yalnızca bireylerin alım gücünü etkilemekle kalmıyor; aynı zamanda toplumun her kesiminde derin bir adaletsizlik duygusu yaratıyor. Enflasyon, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve adaletsiz vergi sistemleri gibi unsurlar, bu sorunun kökeninde yer alıyor. Ancak mesele sadece ekonomik değil; pahalılık, toplumun ahlaki değerlerini de etkiliyor.
Adaletsizliğin Ekonomiye Etkisi
Türkiye’deki adalet sisteminin bozulmasının ekonomik krizle doğrudan ilişkisi olduğu açıkça görülüyor. Ekonominin temel terazisi olan adalet, işçilerden işverenlere, esnaftan çiftçiye kadar toplumun her kesiminde önemli bir rol oynar. Ancak adalet terazisi bozulduğunda, bu dengesizlik ekonomide de kendini gösteriyor. Bugün, birçok insan geçim sıkıntısı çekerken, bir yandan da gelir adaletsizliği ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Toplumda artan yoksulluk, beraberinde derin bir güvensizlik ve gelecek kaygısı yaratıyor.
Özellikle emeklilerin durumu bu sorunun ne kadar yakıcı olduğunu gözler önüne seriyor. Emekli bireyler, hayatlarını idame ettirmek için temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyor. Bir yandan da, çocuklar bile kantinlerdeki fiyatlarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Oysa bir toplumda, çocukların ve yaşlıların refahı, o toplumun adalet ve vicdan terazisinin sağlıklı olup olmadığının en önemli göstergelerinden biridir.
Gençler Arasında Umutsuzluk ve Ahlaki Erozyon
Pahalılık ve enflasyon, yalnızca ekonomik bir mesele olarak kalmıyor; aynı zamanda toplumun ahlaki yapısını da etkiliyor. Gençler, sosyal medyada gördükleri hayat standartlarına ulaşma mücadelesi verirken, bir yandan da umutsuzluğa sürükleniyorlar. Bu durum, toplumsal ahlaki değerlerin erozyonuna yol açıyor. Enflasyonun yarattığı bu ortamda, yolsuzluk ve hırsızlık gibi olgular neredeyse meşrulaşmış durumda.
Gençlerin, Instagram’da gördükleri yaşam standartlarına erişebilme umudu, onların hayata bakışını doğrudan etkiliyor. Ulaşamadıkları bu hayatlar, birçok genç için hayal kırıklığı ve güvensizlik kaynağı haline geliyor. Yeterli fırsatların olmaması, gençleri hem maddi hem de manevi açıdan çıkmaza sokuyor. Bu çıkmaz ise toplumsal düzenin bozulmasına neden oluyor.
Eğitimde ve Mesleki Alanda Adaletsizlik
Eğitimde yaşanan adaletsizlikler, ekonomik sıkıntılarla birleştiğinde toplumun geleceği açısından daha da kritik hale geliyor. Geçmişte büyük bir başarı hikâyesi olan Anadolu liseleri, günümüzde neredeyse yok olmuş durumda. Bu okullar, eskiden öğrencilerine kaliteli eğitim sunarken, bugün eğitimde fırsat eşitsizliği ve mesleki eğitimde yaşanan sorunlar, gençlerin geleceğini daha da belirsiz hale getiriyor.
Mesleki eğitim, Türkiye’nin en acil çözüme kavuşturulması gereken konularından biri olarak öne çıkıyor. Ara eleman ihtiyacı her geçen gün artarken, meslek okullarından mezun olan öğrenciler kendilerini yeterince donanımlı hissedemiyor. Aynı zamanda, toplumda bu tür mesleklerin saygınlığı azalıyor. Oysa emekle geçinen her birey, toplumsal düzenin temel taşlarını oluşturur ve saygıyı hak eder. Ancak mesleki eğitimin yetersizliği ve bu mesleklere verilen değerin azalması, ekonomideki sıkışıklığı daha da artırıyor.
Taksitli Yaşam: Alım Gücünün Düşüşü
Pahalılık ve alım gücündeki düşüş, toplumun büyük bir kısmını “taksitli yaşam” dediğimiz bir düzene mahkûm etmiş durumda. Bugün, birçok aile temel ihtiyaçlarını bile taksitlerle karşılamak zorunda kalıyor. Öyle ki, basit bir ev eşyasından, gıda ürünlerine kadar birçok ürün, halkın ulaşamayacağı seviyelerde fiyatlanmış durumda. Bunun en somut örneklerinden biri olarak peynir fiyatlarını ele alabiliriz. 1200 liraya varan peynir fiyatları, halkın alım gücünün ne kadar düştüğünü ve geçim sıkıntısının ne kadar derinleştiğini gösteriyor.
Bu durum, toplumda büyük bir gelir adaletsizliği yaratarak, halkın bir kesimini temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale getiriyor. Öte yandan, toplumun üst gelir grubunda yer alan bir kesim, bu ekonomik sıkıntılardan neredeyse hiç etkilenmeden yaşamlarına devam edebiliyor. Bu da adaletsizliğin boyutlarını gözler önüne seriyor.
Çözüm Adalette mi?
Türkiye’deki ekonomik krizin temelinde adaletsizlik yatıyor. Adaletsiz bir gelir dağılımı, vergi sistemi ve istihdam yapısı, toplumun geniş kesimlerini mağdur ediyor. Bu sorunların çözümü için öncelikle adaletin yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Adaletin sağlanmadığı bir toplumda, ekonomik reformlar da kalıcı bir etki yaratamıyor. Taşıyıcı kolonları (öğretmenler, memurlar, emekliler) oluşturan geniş kesimlerin hak ettikleri değeri görmediği bir sistemde, toplumsal huzurun sağlanması mümkün değil.
Adalet terazisi yerine oturduğunda, ekonomik sıkıntılar da adım adım çözüme kavuşacaktır. Ancak bu, sadece ekonomik politikalarla değil; toplumsal vicdan, eşitlik ve adalet duygusuyla mümkün olacaktır. Her bireyin insanca yaşama hakkına sahip olduğu bir düzenin inşası, Türkiye’nin geleceği açısından hayati önem taşıyor.