Türkiye’de yaklaşık 600 bin kamu işçisi, alım gücünü eriten yüksek enflasyon karşısında umutla yeni zam teklifini bekliyor. Hükümetin sunduğu ilk teklifin yetersiz bulunması üzerine gözler ikinci aşamaya çevrildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, bu hafta içinde ikinci zam teklifini ileteceklerini duyurdu. Toplu pazarlık süreci böylece kritik bir eşikten geçiyor.
İlk Teklif Neden Tepki Çekti?
Hükümetin ilk teklifinde 2025 yılı için öngörülen artış oranları, ilk altı ayda %16, ikinci altı ayda %8 olarak açıklanmıştı. 2026 yılı için ise %7 ve %5 oranları gündeme gelmişti. Ancak bu rakamlar, hayat pahalılığı karşısında ezilen kamu işçileri için yeterli bulunmadı. Özellikle beş aylık enflasyonun %15’e yaklaşmış olması, bu teklifin daha ilk yarıda bile reel ücret kaybına yol açacağını ortaya koydu.
Sendikalar ise çok daha yüksek oranlar talep ediyor. En dikkat çeken talepler arasında günlük taban ücretin 1.800 TL’ye çıkarılması, 2025’in ilk altı ayı için %50, sonraki altı ay için %25 zam yapılması ve ek olarak %10 refah payı verilmesi yer alıyor. Bu talepler sadece maaş artışı değil, enflasyon farkının üzerine çıkmayı ve refah düzeyini korumayı amaçlıyor.
İkinci Teklifte Ne Bekleniyor?
İkinci teklifin içeriği henüz açıklanmadı, ancak kulislerde konuşulanlara göre hükümetin bu kez daha yüksek oranlarla masaya oturması bekleniyor. İlk altı ay için %20 ile %25 arası, ikinci altı ay için ise %10–12 civarında bir artışın gündemde olduğu öne sürülüyor.
Bu oranlar, ilk teklife göre daha makul görünse de sendikaların taleplerinin hâlâ oldukça gerisinde kalıyor. Bu nedenle yeni teklifin ardından da müzakerelerin devam etmesi ve pazarlık sürecinin biraz daha uzaması olası.
Mesele Sadece Zam Değil
Buradaki mesele yalnızca yüzde hesapları değil. Kamu işçileri için bu toplu sözleşme süreci, devletin emeğe bakışının bir yansıması olarak da görülüyor. Yüksek enflasyonun kemirdiği ücretler, çalışanların temel yaşam haklarını tehdit ederken, sunulacak teklifler yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir mesaj taşıyor.
Bu nedenle yapılacak zam oranları, iktidarın “sosyal devlet” iddiasıyla ne derece örtüştüğünü de gösterecek. İşçilerin beklentisi sadece kayıplarının telafisi değil, aynı zamanda refah seviyesini koruyacak bir adalet duygusunun sağlanması.
Bu hafta açıklanacak ikinci zam teklifi, sadece toplu sözleşme sürecinin değil, kamuoyundaki ekonomik güvenin de turnusol kâğıdı olacak. Eğer hükümet, işçilerin gerçeklikten kopmayan taleplerine yakın bir teklif sunarsa, sosyal barış adına önemli bir adım atılmış olacak. Aksi durumda, işçi cephesinde tepki büyüyebilir; grev ve protesto sesleri daha gür çıkabilir.
Beklentiler yüksek. Ekonomi zorda, enflasyon ise her gün cebimizi kemiriyor. Kamu işçisi ise artık sabır değil, adalet istiyor. Bakalım bu hafta, devletin terazisi kimin lehine tartacak?