İngiltere, “Ulusal Güvenlik Stratejisi 2025” başlıklı yeni belgesiyle artık sadece küresel tehditleri değil, bu tehditlere karşı yanında kimleri görmek istediğini de açıkça ilan ediyor. Bu belgede öne çıkan en dikkat çekici unsurlardan biri ise Türkiye’nin konumu ve işlevine yapılan özel vurgu.
Ankara-Londra hattında yıllardır gelişen savunma sanayi ilişkileri, bu kez resmi bir stratejik çerçevenin içinde ve doğrudan şu ifadeyle yer alıyor:
“Karadeniz, Kafkaslar, Orta Doğu ve Afrika’nın kesişim noktasında bulunan Türkiye, İngiltere’nin Avrupa’daki ve NATO’nun kanatlarındaki güvenlik çıkarları için elzemdir.”
Bu cümle, yalnızca diplomatik nezaketten ibaret değil. Son birkaç yılda hızla artan ikili işbirlikleri, ortak projeler ve stratejik tatbikatlarla desteklenen bir altyapının politik tescilidir.
Türkiye Neden Bu Kadar Önemli?
İngiltere, hem Rusya hem de İran kaynaklı tehditlerin yoğunlaştığı yeni dünya düzeninde, güvenlik mimarisini yeniden kurma peşinde. Artık deniz aşırı tehditlere değil, doğrudan ana vatanın saldırı riski altına girdiği bir dönemden söz ediyorlar. Bu nedenle, Avrupa kıtasının doğu kanadında, yani Türkiye’de güçlü ve bağımsız bir askeri-sanayi partnerine duyulan ihtiyaç daha da büyümüş durumda.
Türkiye’nin Bayraktar TB2 gibi insansız hava araçları, kendi mühimmat sistemleri ve TF-Kaan gibi savaş uçağı projeleriyle savunma sanayinde geldiği seviye, İngiltere için sadece bir satın alma alternatifi değil; ortak üretim ve teknoloji paylaşımı anlamına geliyor. Türkiye’nin hem savaş uçağı hem de deniz ve kara araçları konusunda sağladığı ihracat başarısı, İngiltere için dikkate alınması gereken bir jeopolitik kapasiteye dönüşmüş durumda.
Stratejik Belgede Ne Var?
Stratejide yer alan şu ifadeler İngiltere’nin zihinsel dönüşümünü yansıtıyor:
“Uzun yıllardır ilk kez, İngiltere ana vatanının bir savaş senaryosunda doğrudan tehdit altına girme olasılığına karşı aktif olarak hazırlık yapmamız gerekiyor.”
Bu ifadeyle birlikte artık yalnızca diplomatik veya siber tehditler değil; fiziki saldırılar, sabotajlar, enerji altyapısına yönelik operasyonlar da gündemde. Bu bağlamda, Türkiye’nin bulunduğu coğrafya; sadece jeopolitik değil, aynı zamanda enerji koridorlarının ve askeri istikrarın kesiştiği bir alan.
Yeni Kavram: Yurt Savunması
Strateji belgesinde “Home Defence” yani “Yurt Savunması” adı altında bir iç güvenlik seferberliği ilan ediliyor. Bu, İngiltere’nin artık sadece dış operasyonlara değil, kendi topraklarına da odaklanan bir güvenlik politikası izleyeceğini gösteriyor. Siber saldırılar, sabotajlar ve İran’ın İngiltere topraklarında yürüttüğü düşmanca faaliyetler bu kapsamda öne çıkarılıyor.
Türkiye ile artan askeri ilişkiler, işte bu yeni güvenlik doktrininin somut bir sonucu. Türkiye, İngiltere için sadece bir NATO üyesi değil, aynı zamanda Avrupa ile Asya arasında “yeni güvenlik zincirinin” kilit halkası olarak tanımlanıyor.
Sonuç: Güvenlik Haritası Yeniden Çiziliyor
İngiltere, artık savunma stratejilerini belirlerken Türkiye’yi merkezine alan bir yapı kuruyor. Bu yalnızca askeri değil; diplomatik, ekonomik ve teknolojik bir ortaklık anlamına da geliyor. Türkiye açısından bakıldığında ise bu süreç, uluslararası güvenlik liginde daha yukarılarda oynama fırsatını sunuyor.
İngiltere’nin Türkiye’yi “vazgeçilmez ortak” ilan etmesi, NATO içi güç dengelerinin de yeniden şekillendiği anlamına geliyor. Bu yeni denklemde, Ankara’nın etkisi artık sadece coğrafi değil; stratejik bir üretim gücüne, caydırıcılığa ve kararlılığa dayanıyor.