Kehanetler, Kablolar ve Karanlık: 2025’e Doğru Dijital Kıyamet mi?
Gelecek, insanlığın en kadim tutkusu. Tarihin sisli koridorlarında yankılanan kehanetler, birer pusula gibi yön gösterirken, modern çağın kâhinleri olan algoritmalar ve fiber optik ağlar ise bambaşka bir kehanetler ağı örüyor. Nostradamus’un dört yüzyıl önce fısıldadığı “karanlık iletişim çağı” ile Baba Vanga’nın “dijital kesinti” kehaneti, bugünün kırılgan dijital dünyasına düşen birer karanlık gölge gibi…
Zamanın Ötesinden Sesler: Mistikler ve Dijital Kehanetler
Nostradamus, Yüzyıllar adlı eserinde 2025’i tarif ederken, “Gökyüzünden değil, yerin derinliklerinden kopacak karanlık” diyordu. Bu metafor, deniz tabanına sinmiş fiber optik kablolara yönelik sabotajları çağrıştırıyor adeta. Bulgar mistik Baba Vanga ise 2025’i “ışığın sönüşü” olarak nitelendirmişti; belki de dijital ağların çöküşünün metaforik bir ifadesiydi bu. Peki, bu iki ismin kehanetleri, günümüzün hibrit savaşlar ve siber kıyamet senaryolarıyla nasıl bu denli kesişiyor?
Denizler Altında Sessiz Savaş: Kablolar ve Kâbus Senaryoları
Dünya genelindeki 550 aktif denizaltı kablosu, küresel internet trafiğinin %97’sini taşıyor. Ancak bu “dijital damarlar”, artık savaş alanına dönüştü. NATO yetkililerinin son raporları, Baltık ve Kuzey Denizi’ndeki kabloların “hayalet gemiler” tarafından hedef alındığını ortaya koyuyor. Kasım 2024’te yaşanan Yi Peng 3 vakası ise gerilimi tırmandıran bir kırılma anıydı: Çin bandıralı devasa bir gemi, Baltık’ın soğuk sularında çapasını saatlerce sürükleyerek, Avrupa’nın internet omurgasını parçalama ihtimaliyle uluslararası arenada şok etkisi yarattı.
Bu, bir izolasyon testi miydi? Yoksa dijital bir kıyametin provası mı? Gemi personelinin “teknik arıza” açıklamasına rağmen, Batılı istihbarat kaynakları, olayı “hibrit savaşın yeni cephesi” olarak yorumluyor.
Kehanet mi, Kurgu mu? İnsanlığın Dijital Kırılganlığı
Nostradamus ve Vanga’nın kehanetlerini doğrulamak yerine, asıl sorulması gereken soru şu: İnsanlık neden her çağda kıyamet senaryolarına bu denli aç? Belki de teknolojinin yarattığı yalancı güven, bizi kırılganlığımızla yüzleşmekten alıkoyuyor. Denizaltı kablolarına yönelik saldırılar sadece interneti değil; küresel ticareti, finansı, hatta sağlık sistemlerini çökertme potansiyeli taşıyor.
Öte yandan, bu kırılganlık bize bir şey öğretmeli: Dijital bağımsızlık, modern çağın yeni ulusal güvenlik tanımı. ABD’nin okyanus tabanına yerleştirdiği akustik sensörlerden, Avrupa’nın “dijital NATO” planlarına kadar atılan adımlar, kehanetlerden çok gerçeklere dayanıyor.
Son Söz: Kehanetler Değil, İnsan Zekâsı Kurtaracak
Tarih, kehanetlerin değil, hazırlıklı zihinlerin zaferleriyle yazılıyor. 2025’i bir kıyamet tarihi olarak görmek yerine, insanlığın kolektif zekâsına yatırım yapmalıyız. Denizaltı kablolarını koruyan akıllı drone’lar, kuantum şifreleme teknolojileri veya uluslararası dijital anlaşmalar… Çözüm, mistiklerin puslu camlarında değil, bilimin net ışığında saklı.
Belki de Nostradamus’un asıl kehaneti şuydu: “İnsan, kendi yarattığı karanlığı yine kendi aydınlatacak.”
Yazar Notu: Gelecek, korkularımızın değil, öngörülerimizin eseri olacak. Okumaya devam edin, çünkü bilgi hâlâ en güçlü silahımız.