Uzak Şehir: Bir Bölümde On Sezonluk Travma

Uzak Şehir: Bir Bölümde On Sezonluk Travma

Nisan 20, 2025
konu yorum

Televizyon çok izlemem. Bunu çok entel görünmek için yazmıyorum. Ben bir yım. Kişisel gelişim, edebiyat ve psikolojik konulu videolar favorim. Televizyon programlarından, memlekete gittiğim zamanlar haberim oluyor. Müge Anlı, Esra Erol’ler ile başlayan gün, olmazsa olmaz moda ve yemek programlarıyla sürer ve akşam her güne, üzgün ve şaşkın yıldız oyuncuların macun gibi uzayan sahnelerinin olduğu bir diziyle zirveye ulaşır. Metropol dışındaki şehirlerde insanlar bol bol televizyon izliyor. Metropollüler yani biz, çok bilinçli olduğumuzdan değil. Metropol hayatı insanı yorduğu için. Zamanın çoğu trafik ve insan kalabalığında geçtiği için dizileri izlemeye ne vakit ne enerji kalıyor. Sabah kuşaklarını izlemek ise imkânsız. Metropol o saatte büyük bir devinim halinde ve çok meşgul. Oysa orta direk bir şehirde zaman doldurulmayı bekliyor ve bu, televizyon için büyük fırsat oluyor.

Esra Erol’le Kendimi Tenis Topu Hissederken

Uzak Şehir: Bir Bölümde On Sezonluk Travma

 

Ben metropol yavrucağı, her ne kadar televizyona direnmek istesem de bu fazla sürmedi. Fonda hep bu programlar kulağıma çalınıyor. Birine takılmasan birine takılmak kaçınılmaz. En sonunda Esra Erol’ün programına takıldım. 35 yaşlarında, Küçük Emrah kaşlarıyla mağdurluğu tescillenen  bir adamın, nişanlısına özenli paketlerle hazırladığı çeyizi nasıl kaptırarak terk edildiğini öğreniyoruz. Bir erkeğin nasıl bu çeyizi pamuklara sararak hazırladığını düşününce, nişanlısına öfkeleniyorum. Esra Erol neyse ki seyircileri gibi olaya kendini kaptırmıyor. İpler onun elinde haliyle. Bu duygu durumuna beni soktuğu an ilk reyting başarısını sağlıyor. Bu karşılaşmayı 1-0 yapıyor. Şimdi nişanlısına bağlanıyoruz. O kadar öfkeliyim ki ne söyleyeceği bile umurumda değil. Nişanlısı, mağdur adamın aldatmalarını, şiddetini, madde kullanımını anlatınca ve bunların adli kayıtlarının olduğunu söyleyince ikinci şoku yaşıyorum.

Ya bu muhallebi çocuğu gibi konuşan, karıncayı bile incittiğine inanamayacağımız adam mı bunları yaptı? İnanamıyorum! Benim için ikinci şok! Esra Erol nabzımı kontrol ediyor, kolonya koklatıyor. Bir yandan enkaz gibi duran başarısına içten içe seviniyor. Şimdi genç kızlar, nasıl çeyizini kendi hazırlayan çıtkırıldım erkeklere güvensin! Zihnimize kazınıyor: Kimseye güvenmememiz gerektiği… Yapayalnız orta yerde kalıyorum. Hangisine inanayım, bilemiyorum. Bir yanda adam, bir yanda nişanlısı, orta yerde ben. Esra Erol ise temkinli kenardan bizi izliyor.

Adam elindeki başka kozları oynuyor. Nişanlısının mafyatik bir adamla çekilmiş fotoğrafını ve onu tehdit ettiği mesajları paylaşıyor. Hem de bunu mübarek Ramazan ayında, sahur vaktinde göndermiş. Adam huşu içinde orucunu tutmaya hazırlanırken ve nişanlısını Allah’a havale etmiş tevekkül ederken… Ne vicdansızlık değil mi nişanlısının yaptığı! Yalanlarıyla kalbimizde diplere düşmüş adam, en azından burada artı puan alarak bir derece yükseliyor. Şimdi nişanlının hamlesini bekliyoruz. Elbette gecikmiyor. Nişanlısı, ailesini ve kendisini tehdit ettiği ve uzaklaştırma aldığı adli karardan bahsediyor. O fotoğraftan önce adamın kendisini 1000 kez —yanlış duymadınız— tam 1000 kez aradığı telefon kaydından bahsediyor.

Adamı ilk önce çeyiz hırsızlığı ve hoyratlıkla suçlayıp kalbimizde diplere inen nişanlı, anlattıklarıyla hızla yukarı çıkıyor. Ben bir tenis maçındaki top gibi bir o tarafa, bir bu tarafa savrulup helâk oluyorum. En son nişanlısının “Ben malımı tanırım.” edasıyla “Ben onu affedip her şeyi geride bıraksam, koşa koşa gelir.” deyişi… Ya barışın da bari ben de tenis topu olarak ortadan ikiye çatlayayım. Bu programın baş döndürücü adrenaliyle haykırmak istiyorum: O çeyizi ben çaldım! Uyuşturucu kullandım! Şiddet uyguladım! Tehdit ettim! Allah rızası için beni götürün! Suçlu benim Esra Erol! Suçlu benim!

Uzak Şehir: Bir Bölümde On Sezonluk Travma

İşte Benim Stilim ve m

Esra Erol programından bir kuple izlemişken sinirlerim oynadı ama daha bitmedi. Bir yandan o zehri aldım. Artık ne olacağını merak ediyor ve izlemek istiyorum. İvana Sert “Bizimlesin!” diyor.

Konseptim: Televizyon izlerken ne giyeceğim. İvana Sert “Üzerindeki uyumu sevdim. Üstü pembe çizgili ve altı pembe çiçekli pijama, televizyon izlerken güzel bir tercih ama üzerindeki tüylü kapüşonlu gri hırkayı televizyon izlerken abartılı buldum.”
Ben  “Evet, hırka biraz abartılı ama nisan ayına göre havalar çok soğudu ve ben çok üşüyen biriyim. O yüzden tercih ettim.” diye cevap veriyorum.

Güzide Duran  “Üzerindekiler takım değil sanırım. Biraz da kısa gelmiş.”
Ben “Haklısınız. Bunlar annemin pijamaları. Valiz ağır olmasın diye fazla bir şey getirmiyorum. Nasıl olsa anneminkileri giyerim,diye. Annem  pijamaları konusunda özgür takılır. Takım almaz. Böylece yaratıcı tarafını ortaya koyarsın ve takımı sen oluşturursun.”
Güzide Duran “Annenin pijamasını giymek riskli bir tercih olmuş.”

En son Nur Bilen söz alıyor “Sen şu an hangi tarihte televizyon izliyorsun, bize bir açıklar mısın?”
Ben “2025 Nisan ayı.”
Nur Bilen “Yani bu çağda bu pijamalar mı kalmış? Sen eğer 2025’te televizyon izlerken bir pijama konseptiyle karşımıza çıkacaksan, 2025 pijama modasını araştırman gerek. Buna hiç baktın mı?”
Ben “Hayır, her şey çok hızlı gelişti. Şey, ben aslında televizyon izlemezken Esra Erol’ün programıyla birden kendimi televizyon karşısında buldum. Sonra sizin programınız başlarken, hazır televizyon başındayken bu programa katılmaya karar verdim. Her şey çok hızlı gelişti.Çok iyi hazırlanamadım. ”
Nur Bilen “‘İşte Benim Stilim, ya şuradan geçerken sana da uğradım denecek bir program değil. Ciddiye almalısın. Ciddiye almazsan hüsran olur.”
Ben “Hayır, hayır! Ciddiye alıyorum. Şu an tek hayalimin bu yarışmada şampiyon olmak olduğunu söylemeliyim.”
Nur Bilen “Yanlış üstüne yanlış. Ha bu arada söyleyeyim: 2025 pijama trendi, soft renklerle ve sade desenlerle gözü yormayan parçalar. Seninki gibi üstü çizgili, altı çiçek bahçeli asla değil. Üzerindeki gri tüylü hırkayı ise bu takımın üstünde görmedim sayıyorum. Evet, bu hırka başka bir kombinde patlardı ama senin altı Tophane, üstü Şişhane kombininde içler acısı hâle düşmüş. Tek başına tarz bir hırka nasıl pespaye bir hâle düşer, görmüş olduk. 0 vermek yasak olduğu için sana 1 veriyorum! Üzgünüm!”
Ben “Hayııııır! 1 verirseniz asla şampiyon olamam!”

Uzak Şehir dizisinde dehşetin uzağında değil, her an yanındayız!

Uzak Şehir: Bir Bölümde On Sezonluk Travma

Annem uyandırıyor. Malum, pijama konseptim üstümde. Kabustan uyanıyorum. Annem, son zamanlardaki favori dizisi “”in başlayacağını haber veriyor. Başıma neler geleceğini az çok tahmin ediyorum. Ama bağımlıyım artık. Hem iştahla dozu istiyor hem de beni mahvedeceğini biliyorum.

Yanılmıyorum. Zirveyi yaşıyorum “Uzak Şehir”de. Entrikanın ve kaygının hiç mi sonu gelmez? Bu dizide gelmiyor arkadaş. Bu dizinin senaristleri bizi anksiyetik yapmak için ant mı içmişler acaba? Ya da hayatları çok monoton da bunun tüm hesabını senaryodan mı çıkarıyorlar?

Dizinin yıldız karakteri Alya, sürekli şaşkın ve dehşete düşmüş yüz ifadesini korumak için botoks yaptırmış olmalı. Yoksa iki saat boyunca süren dizide aynı yüz ifadesini sürdürmesi imkansız kızcağızın. Aslında böyle olması şaşılacak bir şey değil. Alya’nın yaşadıklarını kim yaşasa aynı yüz ifadesi olur. Kızcağızın bir suçu yok. Kızımız Kanada’da doktorluk yaparken, kocası aniden ölünce küçük oğluyla Mardin’e geliyor ama Mardin’den çıkamıyor. Kocasının kardeşiyle evlenmek zorunda kalıyor. Bu dizinin genel konusu.

İşin dikkat çekici tarafı, sadece bir bölümde neredeyse bir sezonluk entrika, yalan, dolan, acı, gözyaşının  verilmesi.  na altın doz gibi mübarek. Bir bölümde bizi mahvetmek istiyorlar. 

Başlayalım… Alya, kendisinden hoşlanan bir doktor arkadaşından, eşinin gerçek babasının başka biri olduğunu öğreniyor. Bu baba, yalnızca aileye düşman, tam bir bela. Alya’nın çocuğunu elinden alabilir. Alya’nın yüzü dehşet içinde!

Tam bunun gerçek olup olmadığını kayınvalidesinden öğrenirken, daha bunu sindirememişken Alya’nın yıllardır görüşmediği biyolojik annesi Mardin’e geliyor. Alya’nın yüzü dehşet içinde! 

Annesi hayat kadınıymış ve Alya’yı o hayattan uzaklaştırmak için başka bir aileye satmış. Alya bunu kabullenemiyor ve annesini reddediyor. Bence dizinin en mantıklı hareketini yapan bu kadın. Doğru bir stratejiyle Alya’nın doktor olmasını sağlamış. Alya annesini bir an önce göndermek istiyor. Annesi gitmiyor çünkü amansız bir hastalığın pençesinde. Son zamanlarını, kızı ve torunuyla geçirmek istiyor. Alya inanmıyor annesine. Ta ki gerçekten bayılıp hastaneye kaldırılana kadar. Alya’nın yüzü dehşet içinde!

Annesinin başında tam soluklanacağınızı düşünmeyin. Annesiyle ilgilenirken Alya bu sefer oğlunun kaybolduğunu öğreniyor. Alya’nın yüzü dehşet içinde! Durmak yok, yola devam! Yoksa oğlunu kötü kalpli müstakbel dedesi mi kaçırdı? Alya’nın yüzü dehşet içinde! Koşturuyoruz Mardin’de bir nehir kıyısına. Ya neyse ki oğlunu kötü kalpli dede kaçırmamış. Çocuk, elinde havuçlarla tavşanı beslemek isterken, çocuk aklıyla kaybolmuş. Dizinin en mantıklı konusu burası ve en aklı başında karakteri bu çocuk. Rahat bir nefes almak istiyoruz. Ama Alya’ya rahat nefes almak yok! Nehir kıyısındaki oğluna topuklu ayakkabılarıyla koşup pür makyajıyla seslenirken çocuk şaşkınlıkla nehre düşüyor. Elbette Alya’nın yüzü dehşet içinde!

Uzak Şehir: Bir Bölümde On Sezonluk Travma

Yahu Alya , ben ve diğerleri  perişan olduk. Hepimiz kaygı bozukluğu yaşıyoruz. bozuldu. Hiç mi bir dizide huzura kavuşulacak, rahatlayacak bir an olmaz! Yok, yok! Bu arada ana konuların arasına serpiştirilmiş; Alya’nın görümcesinin boşanma sürecindeyken bir yandan ailesinin husumetlileri olan ailenin  gencine aslında hiç bitmemiş aşkının alevlenmesi, Alya’nın ölen eşinin kardeşi olan şimdiki eşinin eski bir sevgilisinin hamilelik sinyalleri vermesi, Alya’nın yeni eşi —eski kaynı— yavaş yavaş Alya’ya âşık olması ve daha rahat çalışsın diye hastaneyi satın alması gibi çerez konuları saymıyorum bile.

Akıllara zarar valla! Benim yüzüm de, tüm izlediklerim karşısında Alya gibi dehşet içinde!

Latest from Haticee

Pişman Beton

Eskiye dönebilmek için çok mu geç kaldık? Bunu da Okuyun Mezopotamya’dan Hooop İstanbul’da Sahneye Atlayan Gılgamış! Yoksa o treni kaçırdık mı Haydarpaşa’dan Ben açgözlülükle
Tina'nın Son Bakışı 

Tina’nın Son Bakışı 

Son Bakış, TÜYAP Kitap Fuarı’nda Irmak Zileli’den imzalatıp aldığım bir kitap. Önünde duran kitaplarından hangisini seçeceğimi bilmiyordum. Kendisine, içten ve duygusal metinleri sevdiğimi söylediğimde;
Mor ve Ötesi’nin “Darbe” Şarkısının Politik Alt Metni
Önceki Hikaye

Mor ve Ötesi’nin “Darbe” Şarkısının Politik Alt Metni

İsrail ABD’siz İran’a Saldırabilir mi?”
Sonraki Hikaye

İsrail ABD’siz İran’a Saldırabilir mi?”

Git

Don't Miss