SMR Teknolojisi Üzerinden Kurulan Ortaklık, Rusya ile Nükleer İlişkilere Alternatif mi?
ABD Dışişleri Bakanlığı Nükleer Enerji Kıdemli Danışmanı Justin Friedman’ın Ankara’da yaptığı açıklamalar, Türkiye ile ABD arasında yeni bir nükleer işbirliğinin ipuçlarını verdi. Ankara’da düzenlenen 11. Nükleer Santraller Zirvesi’nde konuşan Friedman, Türkiye’nin nükleer enerji alanında lider olma potansiyeline sahip olduğunu vurguladı ve “Türkiye’nin iyi hükümet politikaları ve ABD ile işbirliği sayesinde lider olabileceğine yürekten inanıyorum” dedi.
ABD’nin Küçük Modüler Reaktör (SMR) Vurgusu
Friedman’ın özellikle dikkat çektiği konu ise ABD’nin geliştirdiği küçük modüler reaktör (SMR) teknolojisi oldu. ABD’de şu anda beş şirketin bu alanda lisans aldığını belirten Friedman, bu reaktörlerin güvenli ve ölçeklenebilir enerji üretimi açısından gelecekte büyük rol oynayacağını söyledi. Türkiye’nin bu teknolojiyi kullanarak sadece enerji üretimini artırmakla kalmayacağı, aynı zamanda bölgesel bir nükleer merkez haline gelebileceği mesajı da dikkat çekiciydi.
Türkiye’nin Rusya ile Geliştirdiği Akkuyu Modeli Tehlikede mi?
Bilindiği gibi Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan Akkuyu, Rusya’nın Rosatom şirketi tarafından inşa edilmekte. Bu durum, Türkiye’nin nükleer enerji alanındaki ilk büyük adımını Rusya ile atmış olduğunu gösteriyor. Ancak ABD’nin son çıkışı ve Türkiye’ye yönelik açık işbirliği çağrısı, bu alandaki dengeyi değiştirmeye yönelik bir hamle olarak da okunabilir.
ABD’nin SMR teknolojisi üzerinden Türkiye’ye yönelmesi, Rusya ile kurulan enerji ortaklığına alternatif bir eksen yaratma girişimi olabilir. Bu, yalnızca teknik ya da ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir tercihi de gündeme getirmektedir.
Bölgesel Etki: Türkiye Yeni Bir Enerji Lideri Olabilir mi?
Zirve kapsamında Bulgaristan ile imzalanan iyi niyet anlaşması, Türkiye’nin nükleer enerji alanındaki dış işbirliklerini sadece büyük aktörlerle değil, bölgesel ülkelerle de çeşitlendirmek istediğini ortaya koyuyor. Bu adım, Türkiye’nin sadece tüketici değil, üretici ve teknoloji geliştirici bir rol üstlenmek istediğini gösteriyor.
SMR teknolojisi, daha düşük maliyetli ve daha hızlı kurulabilen sistemler sunması sayesinde, sadece Türkiye değil, Orta Doğu ve Balkanlar gibi enerjiye bağımlı bölgelerde de cazip hale geliyor. Bu da Türkiye’nin nükleer teknoloji ihracatçısı olmasının önünü açabilir.
ABD’nin Amacı: Nükleer Rekabette Rusya’yı Geri Plana İtmek mi?
Friedman’ın açıklamaları, sadece Türkiye’yi desteklemek değil, Rusya’nın bölgedeki nükleer nüfuzunu sınırlamak amacını da taşıyor olabilir. Akkuyu gibi projelerle enerji altyapısını Rusya’ya bağlayan ülkelerin, uzun vadede stratejik bağımlılığa girmesi Batı’da tedirginlik yaratıyor. Bu nedenle ABD, SMR gibi daha esnek ve özel sektör temelli modellerle, Türkiye gibi ülkeleri Rusya’ya bağımlı olmadan nükleer güç haline getirmeyi hedefliyor.
Türkiye, ABD ile SMR teknolojisi üzerinden kuracağı yeni işbirliğiyle yalnızca enerji üretimini çeşitlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda jeopolitik olarak nükleer denklemde yeni bir oyuncu olmaya hazırlanıyor. Bu süreç, Rusya ile olan stratejik enerji ilişkilerinin yönünü de belirleyebilir. Türkiye’nin tercih edeceği model, hem kendi enerji bağımsızlığını hem de bölgesel liderlik hedeflerini doğrudan etkileyecek.