editor
İsrail’in olağanüstü hal (OHAL) ilan etmesi ve Lübnan’a yönelik hava saldırıları, İsrail’in iç ve dış politikalarını sürdürülebilir kılma çabalarıyla bağlantılıdır. Bu durum, İsrail-Filistin arasındaki çatışmanın, İsrail’in Filistin’deki askeri eylemlerini meşrulaştırma ve devam ettirme amacıyla kullandığı bir yöntem olarak değerlendirilebilir.
Netanyahu hükümetinin OHAL ilanı, İsrail iç kamuoyunda artan tepkiyi kontrol altına almak ve Gazze’deki operasyonlarını daha rahat sürdürebilmek için alınan bir önlem olarak yorumlanıyor. Bu kapsamda, İsrail’in uluslararası hukuku nasıl ihlal ettiği ve bu ihlalleri meşrulaştırmak için olağanüstü hal gibi uygulamaları kullanma eğiliminde olduğu dile getiriliyor.
Lübnan’daki durum ise son derece kritik. Güney Lübnan’da yaşanan olaylar, halkın bölgeyi hızla terk etmesine neden oluyor. İsrail’in hava saldırıları, Hizbullah’a yönelik operasyonları da kapsayarak bölgedeki gerilimi artırıyor. Bu durum, İsrail’in uzun vadeli stratejik hedeflerinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Bölgede yaşanan bu gelişmeler, Ortadoğu’nun genelinde istikrarsızlığı derinleştirme potansiyeline sahip. Suriye’den Lübnan’a, oradan da diğer bölge ülkelerine yayılan bu istikrarsızlık, aynı zamanda İsrail’in iç ve dış politikasını da şekillendirmeye devam ediyor. Bu bağlamda, uluslararası toplumun bu kriz karşısındaki tutumu ve tepkisi de oldukça önemlidir.
Sonuç olarak, İsrail’in OHAL ilan etmesi, sadece bir iç politika aracı olarak değil, aynı zamanda bölgedeki güç dengelerini koruma ve kendi stratejik hedeflerini gerçekleştirme çabası olarak da okunabilir.
