Brittney Price: Trump'ın Suriye Yaptırımlarını Kaldırması Türkiye İçin de Bir Kazanımdır

Brittney Price: Trump’ın Suriye Yaptırımlarını Kaldırması Türkiye İçin de Bir Kazanımdır

Trump’ın Suriye’ye Yaptırımları Kaldırması Türkiye’nin Bölgesel Gücünü Pekiştiriyor. Orta güçlerin bölgesel meselelerde oynayabileceği büyük role işaret etmektedir
Mayıs 21, 2025
konu yorum

Başkan , 14 Mayıs 2025’te ’da yaptığı açıklamada, Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’ye uygulanan yaptırımları kaldıracağını duyurdu. Bu geri adım, neredeyse altı ay önce uzun süredir hüküm süren rejiminin sürpriz bir şekilde devrilmesinin ardından iktidarını pekiştirmeye çalışan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şaraa hükümeti için büyük bir zafer anlamına geliyordu.

Ancak bu gelişme yalnızca Suriye’nin kendi lobi faaliyetlerinin sonucu değildi. Politika değişikliğini duyururken Trump, esas olarak Suudi ev sahipleriyle birlikte Türkiye’ye atıfta bulundu. İki ülke de uzun süredir Esad’ın karşısında yer alıyor, eş-Şaraa’yı hızla destekliyor ve yeni Suriye hükümetiyle ilişkilerin normalleşmesi için ABD’ye baskı uyguluyordu.

Komşu Suriye’deki istikrarsızlıktan kaynaklanan sınır güvenliği ve göç krizlerinden kaynaklı kaynak ve toprak kayıplarını yoğun şekilde yaşayan Türkiye, Trump’ın Esad sonrası hükümeti tanıma kararında özellikle belirleyici bir rol oynadı; bu süreçte İsrail’in itirazları da göz ardı edildi.

Uluslararası ilişkiler ve Türk hukuk-politika alanı uzmanlarına göre, Suriye’deki gelişmeler küçük-orta boy bir güç olarak Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası konularda ne kadar etkili olabileceğini gözler önüne seriyor. Bu durum, ABD gibi dünya güçlerinin etkisinin azaldığı veya öngörülemez hale geldiği bağlamında daha da belirginleşiyor.

Suriye’de yeni bir dönem

On üç yıllık yıkıcı iç savaşın ardından, Suriye’nin önünde acil devlet inşası dahil olmak üzere çok sayıda büyük meydan okuma bulunuyor. Şiddet, hâlâ ülke içinde yaygın olarak yaşanırken—en son olarak Alevi sivillerin, iddialara göre hükümet güçleri veya onlarla bağlantılı milisler tarafından hedef alınması gibi örneklerle—komşu İsrail de yeni hükümeti zayıflatmak amacıyla Suriye topraklarındaki hedeflere düzenli saldırılar gerçekleştiriyor. İsrail yönetimi açısından, özellikle Golan Tepeleri sınırındaki kırılgan durum göz önüne alındığında, güçlü ve askerî açıdan donanımlı bir Suriye ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Suriye’nin yeni hükümetinin karşılaştığı sorunlara rağmen, uluslararası kabul görme konusunda kayda değer bir yetenek sergiledi—bu, eş-Şaraa’nın liderlik bağı olan ve 2014’ten bu yana ABD’nin yabancı terör örgütleri listesinde yer alan El-Kaide ile bağlantılı Hayat Tahrir el-Şam grubuyla ilişkisinin göz önüne alındığında dikkate değer bir durum.

Türkiye nüfuzunu kullanıyor

Bu bağlamda Türkiye’nin rolü özellikle önemli oldu.

Trump’ın göreve başlamasından bu yana, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı’na yaptırımların kaldırılması yönünde baskı yaptı. İki lider, Trump’ın ilk başkanlığı döneminde güçlü bir ilişki kurmuş; ABD Başkanı, Erdoğan’ın “büyük bir hayranı” olduğunu söylemişti.

Türkiye’nin perde arkasındaki diplomasisi, Esad’ın çöküşünün yarattığı boşluğu doldurma çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu adım, sadece Erdoğan’ın bölgesel aktör olarak konumunu güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda iç politik gündemini de destekliyor.

Türkiye, Suriye’nin geleceğini şekillendirme yolunda ekonomik ve güvenlik projeleri yürüterek birçok cephede hızla ilerledi. Her şeyden önce, Suriye’ye yönelik yatırımlarını artırdı.

Ayrıca Libya ve Somali’de yaptığı gibi, yeni Suriye güvenlik güçlerinin eğitimi ve donatılmasına katkıda bulundu.

Kuzeybatı Suriye’de, özellikle İdlib vilayetinde eğitim, sağlık hizmetleri ve elektriğin finansmanını üstlenirken, Türk lirası bölgedeki fiili para birimi haline geldi.

Bu angajmanların kökeninde, Türkiye’nin kendi güvenlik durumunu yönetme çıkarı yatıyor.

1984’ten bu yana Türkiye, başta Kürdistan İşçi Partisi (PKK) olmak üzere Kürt ayrılıkçı gruplarla mücadele ediyor; PKK, kuzeydoğu Suriye’deki YPG militanlarıyla bağlantılı ve nda Esad güçlerine karşı savaşan gruplardan biriydi.
Esad’ın düşüşü, Rusya’nın Suriye’den geri çekilmesine yol açtı. Aynı zamanda, hem Esad’ın ayrılması hem de komşu Lübnan’daki Hizbullah’ın askeri kapasitesinin zayıflatılması sonucunda İran’ın etkisi de azaldı. ABD ise artık kuzeydoğu Suriye’deki YPG’yi aktif olarak desteklemiyor.

Bu dış etkisizlik boşluğuna Türkiye hızla müdahale ederek güvenlik alanını yeniden şekillendirme fırsatını yakaladı.

Ankara, Esad’a ve Suriye Kürt gruplarına karşı yürütülen mücadele sırasında kuzeydoğu Suriye’de hâlâ kontrol ettiği geniş toprak parçalarını yeni Suriye ordusuna dahil etme planını kabul etti; bu plan, Kürt Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDF) silahlı kanadı YPG’nin orduya entegre edilmesini öngörüyordu.

Türkiye’nin uzun süredir benimsediği görüşe göre PKK’ya karşı mücadele, uzun vadede ancak Suriye topraklarında istikrar sağlanırsa başarıya ulaşabilir. Şimdi PKK, Türkiye hükümetiyle barış görüşmeleri yürütmeye çalışıyor; ancak Suriye’deki SDF’nin silahsızlanıp dağılıp dağılmayacağı belirsizliğini koruyor. Bu nedenle, Kürt çoğunluğun da içinde yer alabileceği güçlü ve istikrarlı bir Suriye hükümetine sahip olmak Ankara’nın çıkarına görünüyor.

Öte yandan, eş-Şaraa’nın iç savaştan sonra Suriye’yi yeniden inşa etmedeki başarısı, Türkiye’nin başka bir cephesinde de işine yarayacaktır: Suriyeli mülteciler meselesi.

Türkiye, şu anda Suriyeli mülteciler arasında yaklaşık 3,2 milyon kişiyle dünyada en fazla sayıya ev sahipliği yapıyor. Bu büyük sayı ve mültecilerin ülkede kalış süresi, Türkiye’nin ekonomisi ve toplumsal ilişkileri üzerinde baskı oluşturuyor, Türkler ile Suriyeliler arasında gerilimlere yol açıyor.

Türkiye’de, Suriyeli mülteci sorununun kapsamlı bir geri dönüş stratejisiyle çözülebileceği konusunda geniş bir mutabakat bulunuyor.

Türkiye’de vatandaşlığa geçen Suriyeliler, AK Parti’nin seçmen tabanında önemli bir kesimi oluşturmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve müttefiklerinin şu an tasarladığı tek çözüm geri göndermedir. Bunun için Suriye’de altyapının ve konut stokunun hızlı ve istikrarlı bir şekilde geliştirilmesi hayati kabul ediliyor.

Küçük-orta boy güçler için beklentiler

Türkiye’nin Suriye’deki stratejik fırsatı açık risklerden yoksun değil. İsrail ordusunun müdahaleleri, Türkiye’nin Suriye’de kendi çıkarlarını ilerletirken karşılaştığı zorluğu ortaya koyuyor. Trump’ın yaptırımların kaldırılmasına ilişkin açıklamasının, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun bilgisi dâhilinde yapılmamış gibi görünmesi ve onun isteğine aykırı olması dikkat çekicidir.

Ayrıca Türkiye, bölgedeki artan rolünü uzun süredir devam eden Kıbrıs ihtilafında kendi konumunu güçlendirmek için kullanmaya çalışıyor. Suriye kıyısına birkaç yüz mil uzaklıktaki ada, güneyde Rum kesimi ile kuzeyde yalnızca Türkiye’nin tanıdığı sözde Türk kesimine bölünmüş durumda. Türkiye, Suriye ile yaptığı bir anlaşmayla Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarını düzenlemeyi hedefliyor, ancak bu plan, Avrupa Birliği’nin Kıbrıs konusunda Yunanistan’ın pozisyonunu desteklemesi nedeniyle tıkanmış durumda.

Türkiye’nin Suriye’deki adımları başka bölge ülkelerinde de hissediliyor. Suudi Arabistan ve Katar gibi Arap devletleri, Suriye’deki Esad sonrası düzene destek veriyor ve Türkiye ile birlikte kendi çıkarlarının da gözetildiğini görüyor; buna karşılık Sünni dünyasındaki rekabet de devam ediyor.

ABD’nin yaptırımları kaldırması, kısa vadeli ekonomik etkilerin ötesinde uzun vadeli siyasi sonuçlar doğuracak. Suriye’nin ABD ile doğrudan çok az ticareti bulunuyor; yalnızca tarım ürünleri ve antika ihraç ediyor. Ancak siyasi meşruiyet ve tanınma görünümü, hem Türkiye hem de Suriye için diplomatik bir kazanım teşkil ediyor. Bu siyasi açılım, gelecekte Suriye’ye yapılacak yatırımların da önünü açıyor.

Türkiye’nin Suriye ile ilişkisi, küçük-orta boy güçlerin kendi usullerini benimseyerek uluslararası arenada nasıl etkin olabileceğini gösteriyor. Uluslararası ilişkilerde artık sadece süper güçlerin söz sahibi olduğu günlerin geride kaldığı—uzun zamandır tahmin edildiği gibi—görülüyor. Suriye örneğinde ise Türkiye, küçük-orta boy güçlerin bu durumu kendi avantajlarına nasıl dönüştürebileceklerine dair bir yol haritası sunuyor.

Kaynak link: theconversation.com

Latest from Yorum

Roma Betonu 2.000 Yıl Sonra Nasıl Hala Ayakta?
Önceki Hikaye

Roma Betonu 2.000 Yıl Sonra Nasıl Hala Ayakta?

Newsweek: Türkiye'nin Erdoğan'ı Dünyanın En Güçlü Adamlarından Biri ve Trump'ın Müttefiki Oldu
Sonraki Hikaye

Newsweek: Türkiye’nin Erdoğan’ı Dünyanın En Güçlü Adamlarından Biri ve Trump’ın Müttefiki Oldu

Git

Don't Miss