İç Savaşın Kol Gezdiği Bir Ülkede Hayatta Kalma Kılavuzu: Kurtlaşmak

İç Savaşın Kol Gezdiği Bir Ülkede Hayatta Kalma Kılavuzu: Kurtlaşmak

Ağustos 3, 2024
konu yorum

Afrika’da kaosun ve iç savaşın kol gezdiği bir ülkede yaşamak nasıldır, bu kitabı okuduğumda anladım. Anlatılanlar uç örnekler gibi görünse de, şiddet ve acımasız görüntülerle bezeli bir . Bir yandan da güncel akan hayat da var içinde. Aslında böyle bir ülkede nasıl hayatta kalırsın ve nasıl yaşarsın kılavuzu gibi.

Romanın ismi Kurtlaşmak, hayli ilgi çekici. İnsanın hayvansı güdülerine doğru ters bir evrimi ifade etti bana. Kurtlaşmak, daha güçlü ve uyanık olmayı hem de yaşamak için kendini ve sürüsünü öncelemeyi çağrıştırıyor. Romanda yaşananlarla harmanlayınca yaşamak için her türlü etik olmayan yolu mübah gören insanın vahşiliğini gözler önüne seriyor. İnsanlar para ve yaşamak için acımasız oluyorlar, ahlakı ve merhameti hiçe sayıyorlar. 

Kendi benliğini bulamayan ve bu yüzden batılı devletlerin güdümündeki iç savaşın kucağında debelenen bir ülkesinde dudağınızı uçuklatacak, belki de hiç duymadığınız işkence ve şiddet yöntemlerini öğreniyorsunuz. Cinayetlerin izini kaybettirmek için bedenin en uygun on parçaya bölünmesi, daha korkutucu bir son için vücudun arabayla çekilip parçalanması, kafa derilerinin yüzülmesi gibi. Bu iğrenç ve zalimce tablonun sonrasında yaşanan seks skandalları, tacizler, tecavüzler… 

Bir kadın olarak, kadınların küçük yaşta seks kölesi olmaları ve bununla ilgili hikayeler beni çok kötü etkiledi. Aslında bütün bu durumlar, Alcacia’daki yaşamın bir zorunluluğu ve doğal bir parçası gibi anlatılıyor. İnsana acı veren bir yanı da bunun haklılık payının olması. 

Alcacia ülkesinde işler böyle yürüyor. Şiddet, kaos ve taciz insanların günlük hayatında birlikte yaşanıyorlar. Normal bir ülkede bu tür olaylar yaşandığında, insanlar bir şok yaşar, kendisini ve toplumu sorgulamaya başlar. Alcacia’da ise durum böyle değil. Onların bunlara şaşırmaya. düşünmeye veya sorgulamaya pek zamanları yok. Bir yandan normal ve güncel hayat olabildiğince devam ederken; bir yandan isyan, ölüm ve tecavüzler -bu olağan hayatın içinde- beraberce akıp gidiyor. Çarşılar canlı, alışverişler yapılıyor; lokantalar, kafeler, berberler açık. Çocuklar sokaklarda koşturuyor. Alcacia’da yaşayanlar için şiddet ve doğal hayat birbirinin bir parçası olmuş durumda. İki ucu b*klu değnek… Savaş ve şiddet içinde insanlar yaşamak zorunda. Savaşın bitmesi beklenirse insanlar yaşamaya ne zaman fırsat bulacak? Öbür taraftansa savaşı ve şiddeti kanıksama ve normalleştirme var. 

İsyan örgütünün gözde üyesi Churchill’in karakteri ilginç. Okul yıllarından beri tam bir baş belası. Her okulda haşere, tüm çocuklarının huzurunu bozan kötü çocuk vardır ya, o Churchill. Churchill’in bu örgütler tarafından kullanılan, kullanışlı bir üye olduğunu görüyoruz. Örgüt için biçilmiş kaftan sanki. Churchill de aptal değil. Durumun farkında. Romanın bir yerinde bunu dile getiriyor. “Savaşın devam etmesi için bizim bütün kirli oyunları üstlenmemiz gerek! Kendilerini temizlemek için suçlayacakları birilerine ihtiyaçları var. O da benim!“ diyor. Churchill’in buradaki haklılığı karşısında saygıyla eğiliyorum. 

Romanın ana karakteri Weston Kogi ülkesinden çocuk yaşta İngiltere’ye sığınmak zorunda kalmış. Yıllar sonra halasının cenazesine geliyor. Tek isteği cenazeye katılıp hemen İngiltere’ye dönmek. Elbette durum böyle olmuyor. Kendini bir yalan ve şiddet silsilesinin içinde buluyor. 

Weston Kogi, İngiltere’den gelen bir özel dedektif olarak tanıtıyor kendini ve roman boyunca rolünü acemi de olsa iyi oynuyor. Yazarın satırlarında Weston’un bir an önce olayı çözümleyip; İngiltere’ye, güvenli bölgeye, medeniyete gitme hevesini hissediyorum. Olaylar çözüldükçe sanki uçağa binip İngiltere’ye gitme duygusunu yaşatıyor. Okur olarak iple çekiyorum. Ama ters köşe…Weston en sonunda isyan, savaş ve acının doğal bir parçası olduğu kadar, benliğinin de doğal bir parçasını oluşturan ülkesinde kalmayı tercih ediyor.

Yazarın başvurduğu bu yöntemi seviyorum: sağ gösterip sol vurmak. Bu son bana hayatın iki yön olmadığını, pek çok yönü olduğunu gösteriyor. Bu tür bir son beni rahatlatıyor ve özgürleştiriyor. Romanda İncil’den ve Tevrat’tan alıntılar var. Ben de bu sona uygun Kur’an’dan bir alıntı yapayım. “Sizin hayır gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde de hayır vardır.”(Bakara 216)

Latest from EDEBİYAT

John Steinbeck: Amerikan ve Toplumsal Vicdanın Sesi

John Steinbeck: Amerikan ve Toplumsal Vicdanın Sesi

John Steinbeck, edebiyat dünyasında olduğu kadar Amerika’nın toplumsal hafızasında da derin izler bırakmış bir yazar. 1902’de Kaliforniya’nın Salinas Vadisi’nde başlayan yaşam yolculuğu, kırsalın sert
Emperyalizmin Sonu: Ölmekte Olan Bir Alanda Uzman Olmak
Önceki Hikaye

Emperyalizmin Sonu: Ölmekte Olan Bir Alanda Uzman Olmak

Türkiye 3-2 Çin voleybol maçı Filenin Sultanları yarı finalde
Sonraki Hikaye

Türkiye 3-2 Çin voleybol maçı Filenin Sultanları yarı finalde

Git

Don't Miss