Türkiye, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası “taarruz ruhu” konsepti çerçevesinde terörle mücadelede önemli bir dönüşüm başlattı. Bu süreçte terör örgütlerinin silahlı kanadına yönelik operasyonlar etkili oldu ve örgütün dağlardaki varlığı büyük ölçüde zayıflatıldı. Eskiden kalabalık gruplar halinde baskın yapabilen teröristlerin, bugün küçük gruplar halinde saklanarak varlıklarını sürdürmeye çalıştığı görülüyor.
İç Güvenlikte Gelinen Nokta
Terörle mücadelede gelinen bu nokta, Türk güvenlik güçlerinin – asker, polis, jandarma ve korucuların – büyük emek ve fedakarlıklarıyla sağlandı. Ancak, terörün sadece silahlı kanadına odaklanmak yeterli değil. Özellikle şehirlerdeki terör yapılanmaları, yeraltı örgütlenmeleri ve sempatizanlar varlığını sürdürüyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük isyan girişimlerinden biri olan meskun mahal çatışmaları sırasında etkisiz hale getirilen unsurlar, bugün farklı şekillerde yeniden ortaya çıkmaya çalışıyor.
Terörün Siyasi ve Sosyal Türevi
Terör örgütleri, yalnızca silahlı varlıklarıyla değil, siyasi, sivil toplum ve belediyecilik boyutlarıyla da tehdit oluşturmaya devam ediyor. Bu yapıların, içeriden ve dışarıdan manipülasyona açık olması, Türkiye için ciddi bir istikrarsızlık riski barındırıyor.
Irak ve Suriye’deki Jeopolitik Riskler
Türkiye’nin terörle mücadelesindeki bir diğer kritik cephe, Irak ve Suriye’deki terör örgütlerinin varlığı. Özellikle Suriye’de, 40 bin kilometrekarelik bir alanda terörist gruplar, uluslararası destekle bir “terör devleti” kurma çabasında. Bu bölgede, 60 bin ile 150 bin arasında teröristin varlığı öngörülüyor ve bu güçler giderek konvansiyonel bir yapıya bürünüyor.
Irak’ta ise Sincar, Mahmur, Kerkük ve Süleymaniye gibi bölgelerde hem demografik hem de silahlı varlıkları ile terör örgütleri, bölgedeki siyasi dengeleri etkiliyor. KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) alanlarında etkili olan bu gruplar, KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) kontrolündeki alanlar için de bir tehdit oluşturuyor.
Uluslararası Boyut ve Avrupa’daki Yapılanmalar
Terör örgütlerinin tehdidi sadece Türkiye sınırları içinde değil, Avrupa’da da etkisini gösteriyor. Avrupa’da düzenlenen protestolar ve yürüyüşler, örgütün uluslararası bir etki unsuru haline geldiğini ortaya koyuyor. Ayrıca, terör örgütlerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin rolünü çalmaya çalışarak bölgede “çözüm adresi” olarak kendilerini göstermeye çalışmaları, Türkiye için farklı bir mücadele alanı oluşturuyor.
Kavramsal Terör Tehdidi
Son olarak, terör örgütleri “demokratik” ve “hukuk devleti” gibi kavramları kullanarak uluslararası alanda meşruiyet kazanmaya çalışıyor. Bu çabalar, Türkiye’nin itibarsızlaştırılmasına yönelik psikolojik ve diplomatik harekatlarla destekleniyor. Bu durum, Türkiye’nin kavramsal düzeyde de bir terörle mücadele stratejisi geliştirmesi gerektiğini gösteriyor.
Türkiye, içeride terörün silahlı unsurlarını etkisiz hale getirme konusunda büyük bir başarı sağladı. Ancak, terörün uluslararası ve kavramsal boyutlarını da kapsayan daha geniş bir stratejiye ihtiyaç var. Bu mücadelede, hem sahada hem de jeopolitik alanda kararlı adımlar atılması gerekiyor.