Bayram günü Haber Türk Televizyon kanalında yayınlanan bir programda gündeme gelen iddialardan biri, Atatürk’ün dinlere yönelik son derece sert bir ifade kullandığı yönündeki alıntıyla ilgili olarak biz de Konu Yorum olarak bir araştırma ihtiyacı duyduk. Atatürk gerçekten böyle bir söz söylemiş olabilir miydi? Murat Bardakçı zırvalıyor muydu, yoksa genel yayın yönetmenimiz Hayati Esen’in ortaya attığı Gazi Paşa ve Kemalist İslamcılık tartışmalarının içeriğini boşaltmak için farklı çevrelerin peş peşe Atatürk ve İslamcılık, Atatürk’ün din düşmanı olduğuna dair geliştirilen yeni argümanlar mı piyasaya sürülüyor?
Atatürk’ün şu cümleyi kurduğu öne sürülüyor: “Benim bir dinim yok. Bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını isterim.” Bu cümle, tarihçi Murat Bardakçı’nın bir televizyon programında dile getirmesiyle yeniden kamuoyunun gündemine oturdu. Ancak sözün hem kaynağı hem de bağlamı, yüzeyde göründüğünden çok daha karmaşık ve problemli.
Grace Ellison’un Kitabı: “Turkey To-Day” ve Sözün Kökeni
Bardakçı’nın dayandığı kaynak, İngiliz gazeteci Grace Ellison’ın 1928’de yayımlanan “Turkey To-Day” adlı kitabıdır. Bu kitapta, Ellison’un Atatürk’le yaptığı iddia edilen bir görüşmeye yer verilir ve ilgili ifade şu şekildedir:
“I have no religion, and at times I wish all religions at the bottom of the sea.”
(Türkçesi: “Benim bir dinim yok, bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını isterim.”)
Bu söz, kitabın 24. sayfasında yer alır ve Atatürk’ün laiklik anlayışı çerçevesinde dinî kurumlara duyduğu güvensizliğe atıfla sunulur. Ancak burada temel bir problem vardır: Bu röportajın gerçekliğini teyit eden hiçbir birincil kaynak bulunmamaktadır.
Röportajın Gerçekliği Tartışmalı
Grace Ellison’ın bu ifadeyi gerçekten Atatürk’ten duyup duymadığı belirsizdir. Zira:
-
Ne Türk ne de yabancı basında bu görüşmeye dair eşzamanlı bir kayıt bulunmamaktadır.
-
Atatürk’ün kendi not defterlerinde, bazı yabancı gazetecilerin sözlerini çarpıttığına dair bir ifade yer alır. Bu gazeteciler arasında Grace Ellison’ın olduğu düşünülmektedir. (Bkz: Atatürk’ün Hatıra Defteri, Türk Tarih Kurumu Yay.)
-
Söz konusu kitapta yer alan tüm diyaloglar, gazetecinin yorumu ve edebî anlatımıyla kaleme alınmıştır. Bu da aktarımın objektifliğini ve doğrudanlık iddiasını zayıflatır.
Atatürk’ün Resmî Söylemleri Ne Diyor?
Bu noktada sorulması gereken asıl soru şudur: Atatürk’ün resmî beyanlarında din ve inanç konusuna yaklaşımı nasıldır?
-
1 Mart 1923 – TBMM Açılış Konuşması:
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.”
-
7 Şubat 1923 – Balıkesir Zağnos Paşa Camii Hutbesi:
“Allah birdir ve büyüktür. Dinimiz akla, mantığa ve hakikate tamamen uygundur.”
-
1930 – Medeni Bilgiler (Afet İnan):
Atatürk, dinin bireyin vicdanına ait olması gerektiğini, ancak dogmatik ve hurafeci yaklaşımların toplumsal ilerlemeyi engellediğini vurgular. Bu metin Atatürk’ün denetiminden geçmiştir.
Bu belgeler ışığında, Bardakçı’nın aktardığı sözün Atatürk’ün düşünce sistematiğiyle örtüşmediği açıktır. Atatürk’ün amacı, dini tamamen ortadan kaldırmak değil, devleti dinin vesayetinden ve dinî istismar araçlarından kurtarmak olmuştur.
Sözün Bağlamı Varsayılsa Bile…
Diyelim ki bu söz söylendi. Bu durumda bile söz, ancak dinin kurumsallaşmış, siyasallaşmış biçimlerine yönelik bir tepki olarak anlaşılabilir. Atatürk’ün döneminde halifelik, tekke ve zaviyeler gibi yapılar, yalnızca inanç değil, aynı zamanda iktidar ve rant kaynağıydı. Bu yapıların tasfiyesi, modernleşme hamlelerinin merkezinde yer aldı.
Dolayısıyla “dinler denizin dibini boylasın” türü bir ifade, eğer gerçekten söylenmişse bile, Atatürk’ün inanca değil, dogmatizme ve istismara yönelik tepkisini yansıtır.
Murat Bardakçı’nın Hataları
Bardakçı’nın televizyon programında yaptığı birkaç bariz hata, konuyu daha da karmaşık hale getiriyor:
-
Röportajın 1923’te yapıldığını ve ifadenin “An Englishwoman in Angora” adlı kitapta yer aldığını söyledi. Oysa bu yanlış. Doğru kitap **“Turkey To-Day”**dir ve röportaj 1926-1927 yıllarına tarihlenmektedir.
-
Bu tür hatalar, Bardakçı gibi arşiv uzmanı bir ismin yorumunu bile kuşkulu hâle getirir.
Kurgu mu, Gerçek mi?
Atatürk’ün din konusundaki düşünceleri açık, sistemli ve kendi kaleminden çıkan belgelerde net şekilde ortadadır. Laiklik onun zihninde din düşmanlığı değil, dinin istismar edilmesine karşı bir duruş olarak şekillenmiştir. Grace Ellison’un söz konusu alıntısı ise ne belgesel ne de tarihsel olarak doğrulanabilir bir değere sahiptir. Bardakçı’nın programdaki yorumunun eksik ve hatalı aktarım içermesi ise bu sözün ciddiye alınabilirliğini daha da zayıflatmaktadır.
Tarihî kişilikleri değerlendirirken, özellikle de modern Türkiye’nin kurucu lideri söz konusuysa, belgelere ve bağlama sadakat elzemdir. Aksi hâlde, tarih tartışmaları birer medya malzemesi ve ideolojik çekişme alanı olmaktan öteye gidemez.
Kaynakça:
-
Grace Ellison, Turkey To-Day, London: Methuen & Co. Ltd., 1928.
-
Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları, TTK Yayınları.
-
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 1927.
-
Atatürk’ün TBMM ve Balıkesir Hutbesi Konuşmaları (1923).
-
Şükrü Hanioğlu, Atatürk: An Intellectual Biography, Princeton University Press.
-
Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar, İletişim Yayınları.
-
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Atatürk’ün Hatıra Defteri.