Türkiye’nin İlk İklim Yasası: Neler Getiriyor, Neden Tartışılıyor?
3 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilen İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele ve karbon nötr bir ekonomiye geçiş hedeflerini düzenleyen ilk kapsamlı yasal çerçeve olarak tarihe geçti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 2053 net sıfır emisyon hedefiyle uyumlu olduğu belirtilen bu yasa, hem umut verici bir adım olarak görülüyor hem de içeriği, uygulama biçimi ve potansiyel etkileri nedeniyle yoğun tartışmalara yol açıyor. Peki, bu yasa nedir, neyi amaçlıyor, tartışmaların odağında neler var ve muhalefet neden karşı çıkıyor? Uzmanların görüşleri ve medya ile sosyal medyadaki yankılar neler? Gelin, bu konuyu detaylıca ele alalım.
İklim Kanunu Nedir?
İklim Kanunu, iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum süreçlerini düzenleyen, sera gazı emisyonlarının azaltılmasını, karbon nötr hedeflerini ve iklim değişikliğine dirençli bir ekonomi ile toplum oluşturmayı amaçlayan bir yasal çerçeve sunuyor. Kanun, Paris İklim Anlaşması’na uyum, AB’nin iklim mevzuatıyla entegrasyon ve Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefini desteklemek için tasarlandı. Temel unsurları şunlar:
-
Emisyon Ticaret Sistemi (ETS): Şirketlere belirli miktarda sera gazı emisyon hakkı tanınıyor. Bu haklar, karbon piyasasında alınıp satılabiliyor. Emisyon sınırını aşanlara cezalar öngörülüyor.
-
İklim Değişikliği Başkanlığı: Kanunla kurulan bu birim, iklim politikalarını koordine edecek ve ETS’yi yönetecek. Kamu ve özel sektörle bilgi alışverişi yapma yetkisine sahip.
-
Karbon Piyasası Kurulu: Bakanlıklar, enerji ve finans düzenleyicileri ile diğer paydaşlardan oluşan bu kurul, karbon piyasasının işleyişini denetleyecek.
-
İklim Adaleti ve Adil Geçiş: Kanun, eşitlik, katılım, şeffaflık ve sürdürülebilirlik gibi ilkeleri benimseyerek, iklim politikalarının toplumsal etkilerini dengelemeyi hedefliyor.
-
Eğitim ve Farkındalık: Toplumun iklim değişikliği konusunda bilinçlendirilmesi için eğitim programları düzenlenmesi ve müfredatların güncellenmesi öngörülüyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, yasayı “iklim değişikliğiyle mücadeleye yeni bir soluk” getirecek bir adım olarak tanımladı. Ancak, yasanın içeriği ve hazırlanma süreci, hem muhalefet partileri hem de sivil toplum kuruluşları tarafından sert şekilde eleştiriliyor.
TBMM’de Kabul Sonrası Ne Olacak?
İklim Kanunu’nun TBMM’de kabul edilmesiyle birlikte, uygulama aşamasına geçiliyor. İklim Değişikliği Başkanlığı, kanunun uygulanmasını koordine edecek ve ETS gibi piyasa temelli mekanizmaların işleyişini düzenleyecek. Şirketler, emisyonlarını izlemek ve raporlamak zorunda kalacak; karbon kredisi ve ticareti gibi sistemler hayata geçecek. Ayrıca, şehirlerin iklim değişikliğine dirençli hale getirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının teşviki ve biyoçeşitliliğin korunması gibi hedefler için somut adımlar atılması bekleniyor.
Ancak, yasanın uygulanma sürecinde belirsizlikler mevcut. Örneğin, ETS’nin küçük işletmelere getireceği mali yükler, denetim mekanizmalarının etkinliği ve karbon piyasasının şeffaflığı gibi konular, tartışmaların devam edeceğini gösteriyor. Ayrıca, yasanın Anayasa Mahkemesi’ne taşınması ihtimali de gündemde, zira muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları, yasanın bazı maddelerinin kamu yararına aykırı olduğunu savunuyor.
Tartışmaların Odağında Ne Var?
İklim Kanunu, hem içeriği hem de hazırlanma süreci nedeniyle yoğun tartışmalara yol açtı. Tartışmaların temel odak noktaları şunlar:
-
Karbon Piyasası ve “Yeşil Yıkama” Eleştirisi: Kanunun en çok eleştirilen yönü, Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) merkeze alması. Muhalefet ve çevre örgütleri, ETS’nin “doğayı kirletme hakkını satma” anlamına geldiğini ve şirketlerin emisyonlarını azaltmak yerine karbon kredisi satın alarak sorumluluktan kaçabileceğini savunuyor. TEMA Vakfı, yasayı “emisyon ticaret sistemi düzenlemesi” olarak nitelendirerek, gerçek bir iklim yasasından uzak olduğunu belirtti.
-
Sivil Toplumun ve Uzmanların Dışlanması: Kanunun hazırlanma sürecinde meslek odaları, çevre örgütleri ve yerel yönetimlerin görüşlerinin yeterince alınmadığı eleştirisi hakim. TMMOB, yasanın “bilimsel gerçeklerden uzak” ve “sermaye odaklı” olduğunu vurguladı. İklim Adaleti Koalisyonu, teklifin sadece bir gün içinde komisyondan geçirilmesine tepki göstererek, daha katılımcı bir süreç talep etti.
-
Fosil Yakıtlara Net Bir Çıkış Planı Olmaması: Kanunda, kömür ve diğer fosil yakıtlardan çıkış için net bir takvim veya somut düzenlemeler bulunmaması, çevrecilerin tepkisini çekiyor. İklim krizinin temel nedenlerinden biri olan fosil yakıt kullanımının azaltılmasına yönelik somut adımların eksikliği, yasanın etkisini sorgulatıyor.
-
Küçük İşletmelere Mali Yük: CHP ve diğer muhalefet partileri, ETS’nin küçük işletmelere ek maliyetler getireceğini ve bu yükün ekonomik olarak zaten zor durumda olan esnafı etkileyeceğini savunuyor. CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, yasayı “beş yandaş firmanın çıkarına” hizmet etmekle suçladı.
-
İklim Adaleti ve Adil Geçiş: Kanunda “iklim adaleti” ve “adil geçiş” gibi kavramlar yer alsa da, bu ilkelerin nasıl uygulanacağına dair belirsizlikler var. Muhalefet, yasanın toplumsal kesimlerin ihtiyaçlarını değil, büyük sermaye gruplarını gözettiğini iddia ediyor.
Muhalefet Neden Karşı Çıkıyor?
Muhalefet partileri (CHP, İYİ Parti, DEM Parti, Saadet Partisi, TİP ve EMEP), yasaya farklı gerekçelerle karşı çıkıyor:
-
CHP: Kanunun küçük işletmelere mali yük getireceğini, STK’ların katılımının sağlanmadığını ve iklim adaleti açısından yetersiz olduğunu savunuyor. CHP’li Kayıhan Pala, yasayı “karbon piyasası düzenlemesi” olarak nitelendiriyor.
-
İYİ Parti: İYİ Parti’li Hasan Toktaş, yasanın gerçek bir iklim yasasından uzak olduğunu ve ETS’yi kurmayı amaçladığını belirtti.
-
DEM Parti: DEM Parti’li İbrahim Akın, yasanın “doğayı ve havayı kirletme hakkını satarak kirletmeyi meşrulaştırdığını” ifade etti. Perihan Koca ise yasayı “ekokırım” olarak tanımladı.
-
Saadet Partisi: Saadet Partisi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan, yasanın “adı iklim, içeriği ticaret” olduğunu ve orman yangınları, kuraklık gibi sorunlara çözüm sunmadığını vurguladı.
-
TİP ve EMEP: TİP’ten Ahmet Şık, yasanın “doğayı şirketlere peşkeş çektiğini” söylerken, EMEP’ten İskender Bayhan, yasanın sermayenin kar ve rantına hizmet ettiğini belirtti.
Muhalefet, genel olarak yasanın kamu yararı yerine sermaye çıkarlarını koruduğunu, fosil yakıtlara dayalı ekonomiden çıkış için net bir yol haritası sunmadığını ve hazırlanma sürecinin şeffaf olmadığını eleştiriyor.
Uzmanlar Ne Diyor?
Uzmanlar, İklim Kanunu’nun hem olumlu hem de eksik yönlerini vurguluyor:
-
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası: Yasanın meteorolojik verilere dayalı planlama yerine sermaye odaklı bir ticaret modeli sunduğunu belirtiyor. İklim değişikliği kaynaklı afetlere karşı somut önlemlerin eksik olduğunu ve mevcut mevzuatın uygulanmamasının asıl sorun olduğunu ifade ediyor.
-
İklim Adaleti Koalisyonu: 80’den fazla çevre örgütü ve sendikanın oluşturduğu bu koalisyon, yasanın şirketlere “kirliliklerini para ile aklama” imkanı verdiğini ve doğa talanını meşrulaştırdığını savunuyor. Fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılması ve net bir çıkış takvimi talep ediyor.
-
İKV (İktisadi Kalkınma Vakfı): İKV, yasayı iklim değişikliğiyle mücadelede umut verici bir adım olarak görse de, kamuoyundaki dezenformasyonun bilgi kirliliğine yol açtığını belirtiyor. Kanunun tarım ve bireysel bahçecilik gibi faaliyetleri kısıtlamayacağını, aksine sürdürülebilir tarımı destekleyeceğini vurguluyor.
Uzmanlar, yasanın AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi düzenlemelerine uyum sağlama çabası olduğunu kabul etse de, daha kapsayıcı ve bilimsel bir yaklaşım gerektiğini savunuyor.
Medyadaki Tartışmalar
Medyada, İklim Kanunu hem destekleyici hem de eleştirel yorumlarla ele alınıyor:
-
BBC Türkçe: Yasanın TBMM’de kabul edildiğini ve muhalefetin “ticari bir düzenleme” eleştirilerini öne çıkardı. TEMA Vakfı’nın “Kaybeden insan ve doğa oldu” açıklamasına yer verdi.
-
Yeni İzmir: Kanunun iklim krizine çözüm mü getirdiği yoksa ticari bir düzenleme mi olduğu sorusunu tartıştı. Muhalefetin ve çevre örgütlerinin eleştirilerini detaylıca aktardı.
-
VOA Türkçe: Yasayı “yeşil boyalı sermaye koruma düzenlemesi” olarak nitelendiren sivil toplum görüşlerine yer verdi. İklim Adaleti Koalisyonu’nun fosil yakıtlara çıkış takvimi talebini vurguladı.
-
Hürriyet: Kanunun 2053 Net Sıfır Emisyon hedefiyle uyumlu olduğunu ve yeni bir komisyon kurulacağını belirtti. Ancak muhalefetin “imtiyaz kanunu” eleştirisine de yer verdi.
-
Cumhuriyet: Muhalefetin “karbon piyasası düzenlemesi” eleştirisini öne çıkararak, yasanın iklim adaleti ve çevre koruma iddiasından uzak olduğunu yazdı.
Sosyal Medyadaki Tartışmalar
Sosyal medyada, özellikle X platformunda, İklim Kanunu’na yönelik tartışmalar oldukça hararetli. Kullanıcılar, yasayı hem çevresel hem de sosyo-ekonomik etkiler açısından değerlendiriyor:
-
Eleştiriler: Bazı kullanıcılar, yasayı “küreselcilerin dayatması” olarak görüyor ve sanayi, tarım, hayvancılık gibi sektörlerin küresel çıkarlar doğrultusunda şekillendirileceğini iddia ediyor.
-
Çevre Örgütlerinin Tepkisi: TEMA Vakfı (@temavakfi), yasayı “emisyon ticaret sistemi düzenlemesi” olarak nitelendirerek, gerçek bir iklim yasası olmadığını belirtti ve fosil yakıtlardan çıkış, adil geçiş ve toplumsal fayda vurgusu yaptı.
-
Destekleyici Görüşler: Bazı kullanıcılar, yasanın Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması taahhütlerine uyum sağlaması ve AB ile ticari ilişkileri sürdürmesi açısından önemli olduğunu düşünüyor. Ancak bu görüşler, eleştirilere kıyasla daha az yankı buluyor.
-
Dezenformasyon Uyarısı: İKV’nin bilgi notunda da belirtildiği gibi, sosyal medyada yasayla ilgili yanlış bilgiler dolaşıyor. Örneğin, tarım veya bireysel bahçeciliğin yasaklanacağı gibi iddialar, resmi kaynaklarca yalanlandı.
Sonuç: İklim Kanunu Ne Vadediyor, Ne Getiriyor?
Türkiye’nin ilk İklim Kanunu, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım olarak sunulsa da, içeriği ve hazırlanma süreci nedeniyle ciddi eleştirilere maruz kalıyor. Kanun, ETS gibi piyasa temelli mekanizmalarla emisyon azaltımını hedeflerken, fosil yakıtlardan çıkış için net bir takvim sunmaması ve sivil toplumun katılımını dışlaması, güvenilirliğini sorgulatıyor. Muhalefet ve çevre örgütleri, yasanın sermaye odaklı olduğunu ve iklim adaletini sağlamaktan uzak olduğunu savunurken, hükümet kanadı yasayı AB ile uyum ve 2053 hedefleri için bir gereklilik olarak görüyor.
Uzmanlar, yasanın bilimsel ve kamucu bir yaklaşımla yeniden ele alınması gerektiğini vurguluyor. Medya ve sosyal medya, bu tartışmaları farklı açılardan yansıtarak kamuoyunda farkındalık yaratıyor, ancak dezenformasyon riski de devam ediyor. Önümüzdeki dönemde, yasanın uygulama süreci ve etkileri, tartışmaların seyrini belirleyecek. Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede daha kapsayıcı, şeffaf ve etkili bir yol haritasına ihtiyacı olduğu açık. Soru şu: Bu yasa, gezegenimiz ve toplumumuz için gerçekten bir çözüm mü sunuyor, yoksa yeni bir ticaret modeli mi yaratıyor? Cevap, yasanın nasıl uygulanacağına bağlı.
Kaynaklar:
BBC Türkçe
Yeni İzmir
VOA Türkçe
Hürriyet
Cumhuriyet
TMMOB
İKV
X platformu paylaşımları