editor
Ortadoğu’nun huzursuz topraklarında bir kez daha savaşın karanlık bulutları dolaşıyor. İsrail’in Lübnan’a yönelik başlattığı hava saldırıları, bölgedeki tansiyonu en üst seviyeye çıkarırken, Lübnan’da halk sokaklarda tedirginlik içinde bekliyor. Bugün Lübnan’ın caddelerinde hakim olan sessizlik, aslında savaşın gürültülü habercisi.
Hizbullah ve İsrail: Kırılma Noktası
7 Ekim’den bu yana, İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı askeri harekâtın Lübnan’a sıçraması an meselesiydi. İsrail’in Gazze’de yürüttüğü operasyonlar, 40 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açarken, gözler Lübnan’a çevrildi. Herkes, Hizbullah’ın nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu. Bugüne kadar sessiz kalan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, sonunda “Savaş” diyerek Lübnan’ı doğrudan savaşın içine çekti.
Ancak İsrail’in hamleleri, sadece Hizbullah’ı hedef almakla kalmadı. Lübnan’ın genelini etkileyen saldırılar, özellikle son 48 saat içinde yoğunlaştı. İlk kez Hizbullah’ın şehir yapılanması doğrudan hedef alındı ve bu saldırılar sonucu 5000’den fazla insan hastanelere başvurmak zorunda kaldı. Bu saldırılar, Lübnan’da büyük bir tedirginliğe yol açarken, ülkenin savaşın eşiğine geldiğini gösteriyor.
Lübnan: Savaşın Eşiğinde Bir Ülke
Lübnan, yıllardır süren istikrarsızlığın pençesinde. Cumhurbaşkanını iki yıldır seçemeyen bir ülke olarak, Lübnan’ın mevcut durumu zaten oldukça kırılgan. Hizbullah’ın Lübnan’daki etkisi, birçok kesim tarafından eleştirilirken, İsrail’in bu grubu hedef alarak başlattığı saldırılar, ülkeyi iç savaşa sürükleyebilecek potansiyele sahip.
Lübnan halkının büyük bir bölümü savaş istemiyor. Ancak İsrail’in baskıcı ve genişlemeci politikaları, Lübnan’ı istemese de savaşın içine çekiyor. İsrail’in Lübnan sınırında gerçekleştirdiği bu operasyonlar, Lübnan’ın iç dengelerini bozabilir ve ülkeyi daha büyük bir kaosa sürükleyebilir.
İsrail’in Stratejik Hedefleri ve Uluslararası Tepkisizlik
İsrail, Gazze’deki operasyonlarını Lübnan’a yayarak bölgedeki etkisini artırmak istiyor. Ancak bu genişleme stratejisi, uluslararası arenada yeterli tepkiyi görmüyor. İsrail, uluslararası hukuku hiçe sayarak ve ABD’nin zımni desteğiyle, Ortadoğu’daki toprak genişletme politikasını sürdürme gayretinde.
İsrail’in bu stratejisi, aslında taktiksel adımlardan çok daha derin. ABD’nin Irak işgaliyle elde ettiği kazanımları koruma amacında olan İsrail, bölgedeki etkisini daha da genişletmek için fırsatlar kolluyor. Lübnan’a yönelik operasyonlar, bu genişleme politikasının bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.
Ortadoğu’nun savaşla yoğrulmuş topraklarında, bir kez daha büyük bir çatışma kapıda. Lübnan’da yaşananlar, sadece bu ülkeyi değil, tüm bölgeyi etkileyebilecek bir kriz haline geliyor. İsrail’in genişlemeci politikaları ve Lübnan’ın kırılgan yapısı, bölgedeki barış umutlarını giderek azaltıyor. Bu kritik dönemde uluslararası toplumun sessizliği ise, savaşın daha da derinleşmesine zemin hazırlıyor.
Ortadoğu’nun kaderi, bir kez daha büyük güçlerin çıkar oyunlarına sahne olurken, en büyük bedeli yine masum siviller ödüyor.
