İsrail’in Misillemeleri ve İran’ın Olası Yanıtı: Bölgesel Çatışma Kaçınılmaz mı?

İsrail’in Misillemeleri ve İran’ın Olası Yanıtı: Bölgesel Çatışma Kaçınılmaz mı?

Ekim 6, 2024
konu yorum

Ortadoğu’nun siyasi ve askeri dinamikleri, son birkaç on yılda sürekli olarak bir ateş hattında. Özellikle ve arasında süregelen gerginlik, zaman zaman sınır çatışmalarının ötesine geçme potansiyeli taşır. ’ın geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği saldırıların yıl dönümünde, İsrail ve İran arasında yeni bir gerilim dalgası daha yükseliyor. Bu gerginliğin bölgesel bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği ise uluslararası kamuoyunun dikkatle izlediği bir soru.

Lübnan Yeni Bir Cephe Olur mu?

Gerginliklerin en sıcak noktalarından biri hiç şüphesiz Lübnan. İsrail’in kuzey komşusu Lübnan, özellikle ’ın varlığı nedeniyle, İsrail için hem stratejik hem de güvenlik açısından kritik bir öneme sahip. İsrail’in bu bölgede Hizbullah’ın faaliyetlerini sınırlamak için askeri operasyonlar düzenlediğini biliyoruz. Ancak bu operasyonlar, Lübnan’ın tamamını kapsayacak geniş çaplı bir harekata dönüşür mü?

Bu sorunun cevabı, büyük oranda İsrail’in stratejik hedeflerine bağlı. İsrail, Lübnan’daki Hizbullah tehdidini ortadan kaldırmak amacıyla kuzey sınırını güvence altına almak istiyor. Ancak bu sınırlı harekatların, bölgesel çatışmalara zemin hazırlayıp hazırlamayacağı belirsiz. Hizbullah’ın İran ile olan doğrudan bağlantısı, bu çatışmanın İran’ın da içine çekileceği daha büyük bir askeri harekata dönüşme riskini artırıyor.

İran’ın İsrail’e Misilleme Seçenekleri

İran, İsrail’in herhangi bir saldırısına karşılık vermekten kaçınmayacağını açıkça belirtti. Peki, İran’ın vereceği karşılık ne kadar güçlü olabilir? Daha önceki misillemelerde İran, İsrail’i hedef alacak stratejik noktalara balistik füzelerle yanıt vermişti. Ancak İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini hedef alması durumunda, İran’ın tepkisi çok daha sert olabilir. Bu durumda, yalnızca askeri üsler değil, sivil altyapı hedef alınabilir, ki bu da savaşın sivil halk üzerinde daha yıkıcı etkiler yaratmasına yol açabilir.

İsrail’in misillemelerini sembolik tarihlerde gerçekleştirdiğini göz önüne alırsak, İran’a yönelik olası bir saldırı da 7 Ekim gibi sembolik bir tarihe denk gelebilir. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, iç kamuoyuna verdiği mesajlar da bu saldırıların zamanlamasında belirleyici olabilir. Ancak bu tarz bir saldırı, İsrail’in uzun zamandır planladığı geniş çaplı bir harekatın başlangıcı mı olacak, yoksa sadece sembolik bir eylem olarak mı kalacak, bu sorular şimdilik yanıtsız.

Bölgesel Bir Savaş Kapıda mı?

İran ve İsrail arasındaki gerilimin bölgesel bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda net bir öngörüde bulunmak zor. İsrail’in, İran’ın nükleer kapasitesini hedef alması durumunda, bu çatışmanın kapsamı genişleyebilir. ABD’nin de bu çatışmaya dahil olabileceği ve İran’a yönelik saldırılarda İsrail’e destek verebileceği yönünde sinyaller geliyor. Böylesi bir senaryo, yalnızca İsrail ve İran’ı değil, bölgedeki diğer aktörleri de savaşa dahil edebilir.

Ancak unutmamak gerekir ki, bu iki ülke arasındaki ilişkilerde tarihsel olarak birçok kırılma noktası yaşandı. 1979’dan bu yana, iki ülkenin doğrudan savaşa girmemesi, tarafların büyük bir askeri çatışmadan kaçındığını gösteriyor. Fakat Netanyahu yönetimindeki İsrail, iç siyasi krizlerini aşmak ve uluslararası arenada güçlü bir aktör olarak kalmak için daha agresif bir dış politika izliyor. İran ise bu saldırılara karşı sert bir yanıt verme eğiliminde.

Uluslararası Hukuk ve ABD’nin Rolü

Uluslararası hukuka baktığımızda, İsrail’in İran’a karşı gerçekleştireceği olası bir saldırının meşruiyeti sorgulanabilir. İsrail, bu tarz saldırıları kendini savunma hakkı olarak göstermeye çalışsa da, uluslararası arenada bu argümanın ne kadar kabul göreceği belirsiz. Öte yandan, İran da aynı şekilde uluslararası hukuku kendi lehine kullanarak, İsrail’in saldırılarına karşılık verme hakkını savunuyor.

ABD’nin bu süreçteki rolü ise kritik. ABD, 1967’den bu yana İsrail’in en büyük müttefiki konumunda. Biden yönetiminin, İsrail’e verdiği destek ve bölgedeki stratejik çıkarları, bu çatışmada ABD’nin de dolaylı ya da doğrudan yer alabileceği anlamına geliyor. Trump döneminde imzalanan Abraham Anlaşmaları, İsrail’in Arap dünyası ile ilişkilerini yeniden şekillendirdi, ancak bu, İran ile olan gerginliği azaltmadı.

Sonuç: ’da Barış Mümkün mü?

İsrail ve İran arasındaki bu gerilim, Ortadoğu’daki diğer ülkeleri de etkileyen bir yapıya sahip. Lübnan ve Suriye gibi aktörler bu denklemin içinde yer alırken, uluslararası toplumun bu konuda daha güçlü bir duruş sergilemesi gerekiyor. Ancak, ne yazık ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi uluslararası kurumlar, büyük güçlerin vetoları nedeniyle etkisiz kalıyor.

Bölgesel bir savaşın çıkması her iki taraf için de yıkıcı sonuçlar doğurabilir. İsrail’in nükleer tesisleri hedef alması veya İran’ın İsrail’in büyük şehirlerine yönelik misillemeleri, büyük insani kayıplara yol açabilir. Bu nedenle, uluslararası kamuoyunun ve özellikle ABD’nin daha dengeli ve barışçıl bir çözüm bulmaya yönelik çabalar içinde olması gerekiyor.

Latest from Yorum

Hırsızlık Algılama Kilidi: Google’ın Yeni Güvenlik Özelliği
Önceki Hikaye

Hırsızlık Algılama Kilidi: Google’ın Yeni Güvenlik Özelliği

İran ve İsrail: Dostluktan Düşmanlığa
Sonraki Hikaye

İran ve İsrail: Dostluktan Düşmanlığa

Git

Don't Miss