Konu Yorum internet sitesi yayın hayatına başladığı günden itibaren her yazarının editöryel bağımsızlığını savundu ve bu nedenle yazarların yazılarına müdahale etmedi, etmeyecek. Ancak, bizim bu anlayışımız zaman zaman okurlar tarafından bir çelişki olarak algılanıyor. Bu algı, aslında Türkiye’nin medya dahil pek çok alanda ne kadar kamplaşmış olduğunun bir yansımasıdır.
Türkiye’de medya, tarihsel olarak farklı sesleri bir araya getirme işlevinden uzaklaşmış ve ideolojik kamplaşmanın bir parçası haline gelmiştir. Bu durum, medyanın toplum içindeki kutuplaşmanı derinleştiren bir rol oynamasına neden olmaktadır. Örneğin, özgür düşüncenin temsil edilmesi gereken medya platformları, çoğu zaman sadece kendi ideolojilerine uygun görüşleri yayınlamakta ve karşıt görüşlere yer vermemektedir. Bu da farklı bakış açılarının bir arada tartışılmasını engelleyen bir yapı oluşturmaktadır.
Ömür Çelikdönmez’in son iki yazısı, İlmiye Çığ ve Nasuh Mahruki hakkındaki değerlendirmeleri nedeniyle çeşitli tepkiler almıştır. Bazı okurlar yazarımızı desteklerken, bazıları ise “Bu tür komplo teorilerine neden izin veriyorsunuz?” şeklinde eleştirilerde bulunmuştur. Bu tepkiler, toplumda fikirlerin özgürce tartışılmasına olan tahammülün giderek azaldığını göstermektedir.
Türkiye, tarih boyunca komploların ve şüphelerin sıkça dillendirildiği bir ülke olarak dikkat çeker. Ergenekon davası, 12 Eylül askeri darbesi, 28 Şubat süreci ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi olaylar çerçevesinde pek çok iddia ortaya atılmıştır. Ancak bu iddiaların birçoğunun zamanla gerçek olmadığı anlaşılmış, doğru ile yanlışın birbirine karıştığı bir ortam ortaya çıkmıştır. Bu karmaşa, hem medya hem de toplum açısından ciddi bir sorgulama ihtiyacı doğurmuştur: Gerçek neydi ve biz hangisine inanmalıyız?
Medya, bu sorulara yanıt arayan bireyler için çeşitli bakış açıları sunması gereken bir alan olmalıydı. Ancak mevcut tablo, bu işlevin yitirildiğini ve taraflı yayıncılığın yaygınlaştığını göstermektedir. Toplumun medya aracılığıyla farklı fikirleri öğrenme ve tartışma ihtiyacı ise giderek daha da ihmal edilmektedir.
Medyanın bu taraflı tavrı, sözde şeffaflık ve tarafsızlık ilkeleriyle örtülmeye çalışılsa da, gerçekte kamusal tartışma alanını daraltmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Oysa, demokratik bir toplumda medya, farklı görüşlerin kendini ifade edebileceği çoğulcu bir platform olmalıdır. Ancak ideolojik çizgilerin sıkılaştığı bir ortamda, bu çeşitlilik yerini tek taraflı propagandaya bırakmış durumdadır.
Bu bağlamda, Konu Yorum olarak bizler, farklı fikirlerin özgürce ifade edilmesini destekleyen bir platform olmaya devam ediyoruz. Ancak bu çaba, sadece bizim gayretimizle değil, toplumun fikir çeşitliliğine duyduğu saygının artmasıyla gerçek bir karşılık bulabilir. Medya çevrelerinin de bu sorumluluğu taşıyarak, farklı seslere yer verme anlayışını benimsemesi, kutuplaşmış bir toplumdan daha demokratik bir yapıya geçişin en önemli adımı olacaktır.
Son olarak, medya türlerinin dijitalleşme ile birlikte yaşadığı dönüşümün de bu soruna etkisi büyüktür. Sosyal medya platformları, haber siteleri ve diğer dijital kanallar, çok daha hızlı ve yaygın bilgi akışı sağlasa da, bu bilginin doğruluğunu ve dengeliliğini sağlama konusunda genellikle yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, dijital medyanın sunduğu yeni imkanlarla birlikte, doğru ve tarafsız içerik üretimine daha fazla odaklanılması gerekmektedir. Bu odaklanma, yalnızca bireysel bilinçlenme ile değil, aynı zamanda medya kuruluşlarının ve platformlarının etik sorumlulukları benimsemeleri ile mümkündür. Dijital medya ortamında yaşanan dezenformasyon, toplumun genel bilgi düzeyini olumsuz etkilerken, kutuplaşmayı daha da artırmaktadır.