Üç yıl önce başlayan Ukrayna-Rusya savaşı, yalnızca bölgesel bir ihtilaf olarak değil, küresel dengeleri değiştiren bir sismik hareket olarak tarihe geçti. Bu çatışmanın başlangıcında belirgin taraflar belliydi, ancak zaman içinde kimin kazanan, kimin kaybeden olduğu sorusu giderek daha karmaşık bir hale geldi.
Ekonomik ve askeri yaptırımlara rağmen Rusya, uluslararası arenada beklenenden daha dirençli bir duruş sergiledi. Askeri sahada yaşanan tüm zorluklara rağmen, Moskova’nın stratejik hedeflerinden sapmadığı açık. Öte yandan, Ukrayna, savaşın uzamasıyla birlikte ağır kayıplar vermeye devam etti ve ekonomik bağımsızlığını büyük ölçüde dış destekçilere bağımlı hale getirdi.
Avrupa için bu savaş, yalnızca bir komşu ülkenin mücadelesi değil, aynı zamanda kendi iç dengelerini de etkileyen bir kriz oldu. Enerji bağımlılığı, güvenlik harcamalarının artması ve siyasi bölünmeler kıtanın geleceği üzerinde derin izler bıraktı. Artan askeri harcamalar ve aşırı sağın yükselişi, Avrupa’nın iç istikrarını tehdit eden unsurlar arasında yer aldı.
Son üç yılda, Avrupa’nın rasyonel seçmen kitlesi ve Rusya’nın egemenliğine saygı duyan sosyalist akımlar büyük ölçüde destek kaybetti. Bunun yerine, aşırı sağ hareketler yükselişte. Almanya İçin Alternatif Partisi’nin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ikinci en güçlü parti haline gelmesi, bu eğilimin en somut örneği.
ABD cephesinde ise, savaşın farklı yönetimler altında nasıl değerlendirildiği gözlemlenebilir. Biden yönetimi, Ukrayna’ya büyük miktarda mali ve askeri destek sağlayarak güçlü bir duruş sergilerken, Trump dönemi ise daha pragmatik ve maliyet odaklı bir perspektifle bu çatışmaya yaklaştı. Bu değişen politikalar, Ukrayna’nın uluslararası alandaki geleceğini belirsizleştirdi.
Savaşın etkileri sadece savaş meydanlarıyla sınırlı kalmadı. Küresel ekonomi, tedarik zincirleri ve enerji piyasaları bu çatışmadan doğrudan etkilendi. Dünya genelinde artan Enflasyon, büyüyen ekonomik dengesizlikler ve jeopolitik kutuplaşmalar, savaşın uzun vadeli sonuçları arasında yer alıyor.
Sonuç olarak, bu savaşın kaybedeni veya kazananı olup olmadığı sorusu net bir yanıt bulmaktan uzak. Rusya stratejik pozisyonunu korurken, Ukrayna egemenliği için ağır bedeller ödedi. Avrupa, güvenlik ve enerji politikalarını yeniden şekillendirmek zorunda kalırken, küresel ekonomi savaşın gölgesinde yeniden yapılanmaya yöneldi. Önümüzdeki yıllar, bu savaşın dünya siyasetindeki etkilerini daha da belirgin hale getirecek.