23 Nisan vesilesiyle yazılı bir açıklama yayımlayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yalnızca Gazi Meclis’in 105. kuruluş yılını değil, aynı zamanda günümüz Türkiye Siyasetindeki kırılmaları da sert cümlelerle değerlendirdi. Bahçeli’nin açıklamaları, siyasi ajandanın en hararetli tartışmalarına doğrudan müdahale niteliği taşıyor: Erken seçim iddialarına net ret, CHP’ye ağır eleştiriler, PKK’ya silah bırakma çağrısı ve Cumhur İttifakı’nın terörle mücadele kararlılığı…
Bahçeli’nin “erken seçim yalan ve yaygarası” diye tanımladığı çıkışlar, muhalefetin gündem yaratma çabasını boşa düşürmekle kalmıyor; aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kararlılığına ve planlı ilerleyişine işaret ediyor. Cumhur İttifakı’nın yol haritası belli: Seçimler zamanında yapılacak, istikrar bozulmayacak. Bahçeli’nin bu konudaki dili bir siyasi polemikten ziyade, devleti temsil eden bir bildiri havasında.
Ancak Bahçeli’nin açıklamasının asıl vurucu kısmı, terör meselesine dair çizdiği çerçevede yatıyor. “PKK’nın silah bırakması, örgütsel fesih işlemini tamamlaması ve bu işi daha fazla uzatmaması” çağrısı, son yıllarda MHP cephesinden gelen en net “barış dili” örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Bu çağrı, güvenlikçi devlet politikasının yanında toplumsal barışın da tesisine işaret ediyor. Bahçeli’nin “Terörsüz Türkiye” vizyonu, Cumhuriyet’in yeni yüzyılında sosyal ve ekonomik kalkınma için temel şart olarak görülüyor.
Bu açıklamada, dikkat çeken bir başka unsur da DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e edilen dua. Bahçeli’nin, siyasi çizgisinden oldukça farklı bir isme yönelik dileği, siyaset üstü bir nezaket ifadesi olmanın ötesinde, terörle mücadelede demokratik siyaseti teşvik eden bir mesaj olarak da okunabilir. Aynı açıklamada DEM Parti’nin Türkiye partisi olma yönündeki tavrına da olumlu gönderme yapılması, sert söylemlerle kuşatılmış bir metin içinde diplomatik bir açık kapı anlamı taşıyor.
Bahçeli’nin CHP’ye yönelttiği eleştiriler ise her zamankinden daha sert. “Savaş ilan ederim” diyen CHP lideri Özgür Özel’e karşı, “Biz buradayız” diyerek rest çekiyor. CHP’nin Meclis işleyişine dair bazı eylemlerini “korsan” olarak nitelendiren Bahçeli, bu tavırların Meclis’in 105 yıllık tarihine hakaret olduğunu savunuyor. Can Atalay meselesinin TBMM Genel Kurulu’nda gündeme getirilmesini ise “hukuksuzluk” ve “ahlaksızlık” olarak tanımlıyor.
Bu ifadeler, MHP’nin mevcut sistemin kurumsal işleyişine ne kadar bağlı olduğunu ve sistem dışı hiçbir müdahaleyi kabul etmediğini net biçimde gösteriyor. Bahçeli’nin açıklamasındaki tarihsel referanslar da bu anlayışı pekiştiriyor: 23 Nisan 1920 ruhu, Atatürk ve ilk Meclis’e selam duruluyor; ama CHP’nin bu ruhu çiğnediği öne sürülüyor.
Bu metinde dikkat çeken temel yön, sert bir siyasal dil ile tarihsel şuurun birlikte kullanılmasıdır. Bahçeli’nin ifadesiyle TBMM “Türk milliyetçiliğinin millet iradesiyle buluşmasıdır” ve bu buluşmayı zedeleyecek her girişim, sadece bir siyasi pozisyon değil, aynı zamanda “milli egemenliğe saldırı” olarak görülüyor.
Sonuç olarak, Bahçeli’nin açıklamaları sadece bir liderin basın bildirisi değil; Cumhur İttifakı’nın yol haritasını, devletin terörle mücadeledeki kararlılığını ve siyasal muhalefete karşı alınan tutumu ortaya koyan stratejik bir manifesto niteliğinde. Türkiye’nin seçim gündemi ve iç güvenlik politikaları yeniden şekillenirken, bu açıklama uzun süre tartışılacak bir dönemeç olarak kayıtlara geçecek gibi görünüyor.