3. Körfez Savaşı'nın ayak sesleri!  İran-İsrail Çatışmasının Ayak Sesleri

3. Körfez Savaşı’nın ayak sesleri! İran-İsrail Çatışmasının Ayak Sesleri

Ekim 11, 2024
konu yorum

Orta Doğu’da sular bir türlü durulmuyor. ve arasındaki gerilimler, bölgedeki hassas dengeleri sarsmaya devam ederken, son açıklamalar yeni bir savaşın habercisi olabilir. İran’ın üst düzey bir yetkilisinin İsrail’e yönelik yaptığı “Göze göz, dişe diş” misilleme tehdidi, bölgedeki tansiyonu bir kez daha artırdı. Bu yazıda, İran ve İsrail arasındaki bu karşılıklı tehditlerin ne anlama geldiği, olası sonuçları ve uluslararası tepkileri analiz edeceğiz.

İran’ın Nükleer Doktrinini Gözden Geçirme Tehdidi

İranlı yetkililerin son açıklamaları, İsrail’in saldırıları karşısında İran’ın sert misillemelerde bulunmaya kararlı olduğunu gösteriyor. Özellikle, İsrail’in İran’a yönelik bir saldırısında sivillerin zarar görmesi durumunda Tahran’ın nükleer doktrinini gözden geçireceğini ifade eden açıklamalar, büyük bir endişeye yol açıyor. Nükleer doktrin, İran’ın bugüne kadar nispeten temkinli davrandığı bir konu olmasına rağmen, bu açıklamalar nükleer bir çatışmanın bile kapıda olabileceğine işaret ediyor.

Bu noktada İran’ın, İsrail’in petrol ve nükleer tesislerine yönelik saldırılar düzenleme ihtimalinden bahsetmesi, çatışmanın sadece konvansiyonel boyutla sınırlı kalmayabileceğini düşündürüyor. Özellikle İran’ın kendi petrol altyapısını hedef alan bir saldırıya karşılık olarak İsrail’in üç ana petrol rafinerisini hedef alabileceğini söylemesi, bölgesel enerji güvenliği açısından ciddi tehditler içeriyor.

İsrail Saldırıları ve Uluslararası Tepkiler

İsrail’in BM Lübnan Barış Gücü (UNIFIL) güçlerine yönelik saldırıları, sadece bölge ülkeleri tarafından değil, dünya genelinde de tepkiyle karşılanıyor. Avustralya, Norveç ve İspanya gibi ülkelerin diplomatik açıklamaları, bu saldırıların uluslararası hukuk açısından kabul edilemez olduğuna dikkat çekiyor. Özellikle Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong’un, İsrail’in UNIFIL’e yönelik saldırılarının “kabul edilemez” olduğunu belirtmesi, İsrail’in bölgede giderek artan yalnızlığını ortaya koyuyor.

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez de İsrail’e yönelik silah ihracatının durdurulması çağrısında bulunarak, uluslararası hukukun ihlal edilmemesi gerektiğini vurguladı. Bu, İsrail’in Orta Doğu’daki saldırgan tavrına karşı uluslararası toplumun harekete geçmesi yönünde bir baskı oluşturabilir. Ancak ABD’nin İsrail’e olan desteği göz önünde bulundurulduğunda, bu çağrıların ne ölçüde etkili olacağı tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkıyor.

Lübnan ve Hizbullah’ın Rolü

İran ve İsrail arasındaki gerginliklerin ortasında Lübnan da bir başka önemli aktör olarak öne çıkıyor. Lübnan Başbakanı Mikati’nin, Hizbullah’ın BM kararlarına bağlı olduğunu ve diplomatik çözüm yollarının masada bulunduğunu belirtmesi, İsrail ile Hizbullah arasındaki gerilimleri yatıştırma çabası olarak yorumlanabilir. Ancak İsrail’in Lübnan’daki BM personeline saldırıları ve Lübnan’ın egemenliğini ihlal eden tutumu, bu diplomasinin ne kadar işe yarayacağı konusunda soru işaretleri doğuruyor.

Mikati, İsrail’in saldırılarını “uluslararası toplumun kutsallığının ihlali” olarak nitelendirerek, uluslararası camiayı bu saldırılara karşı harekete geçmeye çağırdı. Ancak Lübnan’ın, İsrail karşısında yeterli uluslararası desteği bulup bulamayacağı belirsizliğini koruyor. Özellikle İsrail’in, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bazı Batı ülkeleri tarafından güçlü bir şekilde desteklenmesi, Lübnan’ın ve diğer bölge ülkelerinin İsrail karşısında yalnız kalmasına neden olabilir.

3. Körfez Savaşı’nın Ayak Sesleri

İran ile İsrail arasındaki bu gerginlikler, bölgede yeni bir savaşa zemin hazırlıyor olabilir. İran’ın, İsrail ve ABD’nin İran’a yönelik misilleme eylemlerinin, diğer Arap ülkelerinin toprakları veya hava sahaları üzerinden gerçekleştirilmesi durumunda bu ülkelere saldırı düzenleyeceği yönündeki tehditleri, Orta Doğu’nun çok daha geniş çaplı bir çatışmaya sürüklenebileceğini gösteriyor.

Bölgedeki diğer Arap ülkelerinin de bu çatışmalara dahil olma ihtimali, Orta Doğu’da 3. Körfez Savaşı’nın patlak verebileceği yönündeki endişeleri artırıyor. Özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler, İran ile İsrail arasındaki gerilimin bir parçası haline gelebilirler. Bu, Orta Doğu’da hâlihazırda kırılgan olan dengeleri daha da bozabilir ve çok taraflı bir savaşı tetikleyebilir.

Sonuç: Diplomatik Çözüm Zorunluluğu

İran ve İsrail arasındaki bu artan gerilimler, bölgedeki barışın sağlanmasının ne kadar zor ve karmaşık bir süreç olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. İran’ın nükleer doktrinini gözden geçirme tehdidi, İsrail’in saldırgan tavırları ve Lübnan gibi ülkelerin bu çatışmaların içine çekilmesi, bölgedeki barış umutlarını ciddi şekilde zedeliyor. Ancak diplomatik çözüm yollarının hala masada olduğu yönündeki açıklamalar, uluslararası toplumun harekete geçme zorunluluğunu bir kez daha vurguluyor.

Bölgedeki tüm tarafların, uluslararası hukuka saygı göstererek diplomatik çözüm yollarına başvurması, Orta Doğu’da yeni bir savaşın önlenmesi için kritik önem taşıyor. Aksi takdirde, bu gerilimler çok daha büyük bir çatışmanın fitilini ateşleyebilir.

Latest from Yorum

Veriler Trump'ın kazanma ihtimalinin aniden yükseldiğini söylüyor
Önceki Hikaye

Bahis Analisti Trump’ın kazanma ihtimalinin aniden yükseldiğini söylüyor

Putin ve Pezeşkiyan Görüşmesinin Zamanlaması
Sonraki Hikaye

Putin ve Pezeşkiyan Görüşmesinin Zamanlaması

Git

Don't Miss