Türkiye Ekonomisinin Nabzı: Şahin Ali Şen ile Geleceğe Dair Öngörüler

Türkiye Ekonomisinin Nabzı: Şahin Ali Şen ile Geleceğe Dair Öngörüler

Kasım 8, 2024
konu yorum

Türkiye ekonomisinin son yıllarda hızla değişen dinamikleri, ülke gündeminde geniş bir yer buluyor. Artan enflasyon oranları, döviz kurlarındaki sert dalgalanmalar ve küresel ekonomik belirsizlikler, nin karşı karşıya olduğu temel zorlukları özetliyor. Bu bağlamda, ekonominin geleceği için uygulanacak doğru politikaların belirlenmesi büyük önem taşıyor.

Şahin Ali Şen ile bir araya gelerek Türkiye’nin ekonomik sorunları ve fırsatlarını konuştuk. Şen, enflasyon, döviz ve faiz dengesi gibi önemli başlıklar üzerinden ülkenin ekonomik durumunu değerlendiriyor ve bu zorlu süreçlerde izlenmesi gereken stratejilere dair değerli öneriler sunuyor. Röportajda ayrıca, KOBİ’lerin ekonomiye katkısından dijital dönüşüme, ndan ne kadar geniş bir yelpazede konular ele alınıyor.

Şahin Ali Şen’in detaylı analizleri ve önerileri, Türkiye’nin ekonomik geleceğine dair kapsamlı bir perspektif sunuyor. Ekonomik gündemi takip edenler için ufuk açıcı bir kaynak niteliğindeki bu röportaj, politika yapıcılara ve ekonomik aktörlere yol gösterici tavsiyelerle dolu.

Türkiye’de son yıllarda artan enflasyon oranlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durumu kontrol altına almak için hangi politikaların uygulanması gerektiğini düşünüyorsunuz?

TÜİK verilerine göre, 2024 Mayıs ayında enflasyon yüzde 75.45’le zirveye ulaştı. Kasım ayında ise yüzde 48.58’ye düştü. Bir dönem enflasyon tek hanelere kadar inmişti. Peki, ne oldu da bu noktaya gelindi? Uluslararası piyasaların kırılganlığı, darbe girişimi ve birçok ili etkileyen depremler gerekçe olarak gösterilebilir. Ancak sık sık yapılan bakan değişiklikleri, ekonomideki kötü yönetim, piyasa kurallarının aksine faizi düşürme ve sabit tutma inadını da yanlışlar listesine eklemek gerekir. Faizin düşük tutulması kurların artmasına, kurların artması ise enflasyonun yükselmesine yol açtı. Şu anda mali disiplin uygulanmakta ve finansal istikrar için Merkez Bankası çaba göstermektedir. Bugün faiz, enflasyondan biraz daha yüksek. Bu doğru bir yaklaşım. Enflasyon düştükçe, faizler kademeli olarak düşürülmelidir.

Döviz kurlarındaki dalgalanmalar Türkiye ekonomisini nasıl etkiliyor? Bu dalgalanmaların önüne geçmek için alınabilecek önlemler nelerdir?

Faiz-enflasyon-döviz dengesi kurulamadığı için döviz fiyatlarında hızlı bir yükseliş oldu, bu da enflasyonu patlattı. Ancak uzun süredir döviz fiyatları yatay seyrediyor, bu olumlu bir gelişme. Fakat, döviz kaynaklarımızı artırmadığımız sürece—ihracatımızı, turizm gelirlerini ve yurtdışı müteahhitlik gelirlerini artırmadıkça—döviz fiyatlarını aşağı çekmek mümkün olmayacaktır. Ayrıca, dış ticaret açığı verdiğimiz Çin ve Rusya gibi ülkelerle ticaretimiz de sorun teşkil ediyor. Bu ülkelere olan ihracatımız düşük, ithalatımız ise yüksek, bu da dış ticaret ve cari açığımızı olumsuz etkiliyor.

Küresel ekonomik belirsizlikler, Türkiye’nin ekonomik büyümesini nasıl etkiliyor? Özellikle dış ticaret ve yatırım alanlarında ne gibi sonuçlar doğuruyor?

Küresel ekonomik belirsizlikler elbette Türkiye ekonomisini olumsuz etkiliyor. de iki temel hedef olmalı: Birincisi, krizden olabildiğince az etkilenmek, ikincisi ise bu krizi fırsata çevirip, belirsizlik döneminde ekonomik olarak önümüzdeki ülkelerle aramızdaki farkı kapatmak. İsrail’in Gazze saldırısıyla bu ülkeyle ticaretimizin olumsuz etkileneceği açık. Nitekim, 9.5 milyar dolarlık ticaret hacmi çok düşük seviyelere geriledi. O zaman bu yıl içinde yeni ve alternatif pazarlar bulabilmeliydik, bu açığı kapatabilmeliydik. Almanya ekonomisinde yaşanan daralma, Türkiye’nin Almanya’ya yaptığı ihracatın önemli bir kısmını etkilemiş durumda. Aynı şekilde, Almanya’ya sattığı ürünler için yeni pazarlar oluşturulabilmeliydi. Dış ticaret açığı verdiğimiz Çin ve Rusya ile ticaretin denetlenmesi, örneğin bu ülkelere uygulanan ithalat vergilerinin artırılması ya da “benden ihracat ettiğiniz kadar ithalat yapmalısınız” gibi pazarlıklar yapılabilirdi.

Merkez Bankası’nın uyguladığı nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Faiz oranlarının düşürülmesi veya artırılmasının ekonomik etkileri nelerdir?

Enflasyon yükselirken faizin düşük veya sabit tutulması yanlıştı. Faiz enflasyon oranıyla uyumlu olsaydı, döviz fiyatları patlamaz, bu da enflasyondaki kontrolsüz yükselişi engellerdi. Faiz politikası iyi yönetilebilseydi, dolar-euro 20 lira seviyelerinde, faiz ise yüzde 23, enflasyon ise yüzde 22 seviyelerinde kalabilirdi. Daha sonra kontrollü bir şekilde tek haneli rakamlara çekilebilirdi. “Nass” ve heterodoks ekonomi söylemleri ekonomiye olumsuz etki yaptı. Bu bir ders oldu, inşallah bundan sonra ekonominin kurallarından sapılmaz, rasyonel politikalardan ayrılmayız.

Türkiye’de yerli ve yabancı yatırımların artması için hangi stratejilerin uygulanması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Öncelikle iki tespitte bulunmak gerekir: Birincisi, yerli yatırımcıların yurtdışına kaçışı var, bunun nedenleri üzerinde durulmalıdır. İkincisi, zaman zaman girip çıkan sıcak para hariç doğrudan yabancı sermaye girişi yeterli değil. Küresel ekonomik krizin etkisi olsa da, demokrasiye ilişkin endişeler, hukukun inişli çıkışlı durumu, kayyum atamaları ve yatırım ortamının yeterince iyileştirilememesi, yatırımcıların kaçmasına yol açmaktadır. Örneğin, Mısır, Macaristan ve Romanya gibi ülkelerde yatırım yapmayı tercih eden yatırımcılar neden Türkiye’ye gelmesin? Yabancı sermaye üretim yapacaksa ve yeni pazarlar keşfedecekse, Türkiye’nin 85 milyonluk pazarını neden değerlendirmesin? Bu sorulara ekonomi kuralları içinde cevap verilmelidir, irrasyonel komplo teorileriyle değil. Ekonomi yönetimi, akıldan uzaklaşmamalı ve rasyonel çözümlerden kaçmamalıdır.

Hangi sektörlerin Türkiye ekonomisinin büyümesine en fazla katkı sağladığını düşünüyorsunuz? Bu sektörlerin gelişimi için hangi adımlar atılmalı?

Türkiye, savunma sanayisinde iyi bir ivme yakaladı; savunma sanayi ihracatımız 6 milyar doların üzerine çıktı. Sanayi sektöründeki bu kararlılık diğer alanlara da yansımalıdır. Türkiye, demir-çelik, beyaz eşya, otomotiv ve kimya gibi birçok sektörde uluslararası pazarlarda rekabet edebiliyor. Ancak bir sorunumuz var: İleri teknoloji ürünlerinin üretim ve ihracattaki oranı düşüktür; bu oran şu anda yüzde 3.4 civarında, oysa gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 20 civarındadır. Üretimimiz çoğunlukla orta ve düşük teknolojiye dayalıdır, bu da bizi vasatlık tuzağına çekmektedir. İleri teknolojiye yatırım yaparak bu sektörde büyük bir hamle yapmalıyız.

KOBİ’lerin ekonomik büyümeye katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz? KOBİ’lerin desteklenmesi için hangi politikalar önerirsiniz?

KOBİ’ler, ekonominin dinamosudur. Dünyadaki gelişmelere hızlı uyum sağlayabilen, esnek, dinamik ve yenilikçi yapılarıyla krizlere karşı ekonomiyi koruyabilen işletmelerdir. Türkiye ekonomisinde KOBİ’lerin çok önemli bir yeri vardır; toplam işletme sayısının yüzde 99.7’si KOBİ’lerdir. İstihdamın yüzde 70’inden fazlası KOBİ’ler tarafından sağlanmakta ve toplam üretimin yüzde 40’ı KOBİ’lerde üretilmektedir. KOBİ’lere yerel ve bölgesel kalkınmada büyük katkıları vardır. İstihdam dostu KOBİ’lere arsa, enerji desteği sağlanabilir, vergi indirimi ve kredi teşviki ile motivasyonları artırılabilir. Ayrıca, ihracat yapmalarının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Türkiye’deki işsizlik oranlarının düşürülmesi için hangi stratejilerin uygulanması gerektiğini düşünüyorsunuz? Eğitim sisteminin rolü nedir?

TÜİK’e göre, 2024 Eylül ayında işsizlik oranı yüzde 8.5. Bu oran, ekonomi için büyük bir risk oluşturmamaktadır; ancak işsizlik oranı yüzde 10’u geçtiğinde bu risk artar. Türkiye’de iki ana işsizlik sorunu bulunmaktadır: Birincisi genç işsizlik oranının yüksekliği; 2024 Eylül verilerine göre, genç işsizlik yüzde 16.5. Bu durum sosyal ve toplumsal bir risk oluşturuyor. Genç işsizlerin büyük bir kısmı eğitimli. Bu, mezun ettiğimiz öğrenci kadar istihdam yaratamadığımızı gösteriyor. Bu nedenle, istihdam dostu yatırımlara yönelmek ve KOBİ’lere güçlü destek sağlamak gerekmektedir. Ayrıca, üniversite eğitim sistemimizin, iş gücü ihtiyacıyla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.

Dijital dönüşüm, Türkiye ekonomisine nasıl bir etki yapıyor? Dijitalleşme sürecinde hangi alanlarda iyileştirmeler yapılabilir?

Dijital dönüşüm ekonomiyi büyüten, verimliliği artıran ve rekabetçiliği sağlayan bir alandır. Türkiye’de son yıllarda dijital dönüşüm hız kazandı. Ancak hâlâ dijitalleşme sürecinde önemli bir yol kat edilmesi gerekiyor. Dijital dönüşüm sadece büyük firmalarla sınırlı olmamalıdır; KOBİ’ler de dijitalleşme sürecine dâhil edilmelidir. KOBİ’lerin dijital platformlarda yer alması sağlanmalı, dijital altyapı güçlendirilmelidir. Ayrıca, dijital iş gücü yetiştirilmesi de önemli bir adımdır. Eğitim sistemimizde dijital okuryazarlık ve yazılım geliştirme becerilerine ağırlık verilmeli, dijital teknolojilere yatırım yapılmalıdır.

Türkiye’nin enerji politikaları ve enerji bağımsızlığı konusundaki görüşleriniz nelerdir? Bu alanda hangi adımlar atılmalıdır?

Türkiye’nin enerji bağımsızlığı için önemli adımlar atılmaktadır, ancak bu sürecin hızlandırılması gerekmektedir. Yerli enerji üretimi artırılmalı, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar yapılmalıdır. Güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli oldukça yüksektir; bu kaynaklar daha verimli şekilde kullanılmalıdır. Ayrıca, enerji verimliliği konusunda farkındalık artırılmalı, enerji tüketiminin etkin bir şekilde yönetilmesi sağlanmalıdır. Türkiye’nin enerji dışa bağımlılığı azaltılmalı ve bu alanda daha bağımsız bir duruş sergilenmelidir.


Şahin Ali Şen Kimdir

19 Mart 1966 tarihinde Burdur’da doğdu. 1985’ta Çavdır Lisesinden mezun oldu.

1987 yılında Ankara Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu ve 1991’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. 1992-2003 yıllarında yazılı, görsel, işitsel ve sosyal medyada ekonomi ve eğitim alanlarında yorumculuk ve yazarlık, 2004-2008 yılarında Eğitim Bir Sen Basın Müşavirliği, 2008-2016 yıllarında Memur-Sen Konfederasyonu Başkan Danışmanı, 2016-2023 yıllarında Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şube Başkan Yardımcılığı (devam ediyor) ve halen Memur Postası internet sitesi eğitim yazarlığı devam ediyor.

Latest from EKONOMİ

Kötülüğün Sıradanlaşması mı? Yığınların Toplumlaşması mı?
Önceki Hikaye

Kötülüğün Sıradanlaşması mı? Yığınların Toplumlaşması mı?

TikTok Yasağı Trump'ın Kazanmasının Ardından Gelebilir
Sonraki Hikaye

TikTok Yasağı Trump’ın Kazanmasının Ardından Gelebilir

Git

Don't Miss