Bizim dünyamızın bir tek yıldızı var; o da Yıldız Tilbe…

Bizim Dünyamızın Bir Tek Yıldızı Var: O da Yıldız Tilbe…

Haziran 1, 2025
konu yorum

Uzun zamandır gitmek istediğim ne gidiyorum. Nasıl ki sanatçı seyircisinin önüne özenle seçilmiş kıyafetiyle çıkar, ben de dinleyici olarak  Yıldızcığımın konserine öyle özenle hazırlandım. Neden mi? Çünkü Yıldızcığım neredeyse 30 senedir bize muhteşem şarkılar yaptı. Hepimizin hayat yolculuğuna bu şarkılar eşlik etti. Bundan mütevellit, onun konserine kendi çapımda özenli bir konseptle hazırlandım. Yıldız parıltısına atıfta bulunsun diye kahverengi, kendinden parıltılı bluz ve pantolon; yine yıldızı pekiştiren yıldızlı kolye ve bileklik, yıldız küpe ve tokalar… Yıldızlar içinde, Yıldızcığımın konserine gidiyorum.

Neden bu kadar hazırlık derseniz: Bizim dünyamızın bir tek yıldızı var; o da Yıldız Tilbe…

Yıldız Tilbe, boşuna bizim dünyamızın tek yıldızı olmadı elbette… Hayatına baktığımızda, ilkokulu bile yarım bırakmış; doğru dürüst bir müzik eğitimi almamış bir insan. Nota bilmeyen ama senelerce nota eğitimi alanlara taş çıkaran olağanüstü bir yetenek. Bu noktada bizim biricik yıldızımız oluyor. Kalbinizin ta iç tellerini sızlatan şarkılar yapıyor.

Ben Yıldız Tilbe’yi halk ozanlarına benzetiyorum. Bir , bir … Ozanlar bir gelenekten gelir ve yetenekleri genlerinde vardır. Onlar doğdukları andan itibaren, usta- çırak yöntemiyle eğitim alırlar. Zaten doğuştan gelen genetik alt yapıları vardır. Ozanlar da doğru dürüst bir formal eğitim almadıkları halde, hayranlık veren sözler yazar ve besteler yaparlar. Bu, öyle gökten zembille inen bir mucize değildir. Ozan, daha önce belirttiğim gibi, usta-çırak ilişkisiyle yetişir. Kendi yeteneği yanında, ne kadar emek verdiği ve kendini ne kadar yetiştirdiği de önemlidir.

Yıldız Tilbe’yi son tahlilde bir halk ozanına benzetiyorum. Yalnız tarzı değil; , fantezi, alaturka… O, pop dünyamızın ozanı… İzmir’de değil de Anadolu’da âşık geleneği içinde doğsaydı, biz onu kadın ozanımız olarak tanıyacaktık. Yine tanıyacaktık, yine bilecektik. Çünkü o bir yıldızdır ve her şekilde yıldız olarak ortaya çıkar. Ozan demişken, kendisinin kökeni ozan geleneği olan Ağrı ve Tunceli’ye dayanıyor. Ayrıca kendisi türkülere, balatlara düşkün. Genetik kodlarında ozanlık olduğunu ve kendi yeteneğiyle bunu perçinleyerek bir yıldıza dönüştüğünü düşünüyorum.  Müzik ve sosyoloji alanındaki üniversitelerin derinlemesine araştırıp ortaya koyması gereken nadide bir müzik insanı.

Konsere dönecek olursanm, ayakta bilet aldığım için konserin başlamasına yakın gidiyorum. İçerisi hıncahınç dolu.  Haliyle sahne görünmüyor. Kendime görebileceğim bir yer bulmaya çalışırken salonun tam dip köşesinde, kolonun yanında, sote bir yer buluyorum. Benim gibi birkaç abla da burada duruyor. Burası ayakta duranlarla oturanlar arasındaki geçiş yeri. Arada eni 10 cm’i geçmeyen kırmızı bir bant; dizim boyunda, vursam düşecek bir direk var. Bu kadar basit ve geçilebilir görünse de o bandı aşamıyoruz. Benden 1 metre ötede oturanlara uzansam değebilirim ama onlarla aynı konumda değiliz.

Bu manzara bana kapitalist düzeni, sınırları hatırlatıyor. Bu salonda ayakta izleyenler olarak en alt sınıftayız. Ne kadar kalabalık olsak da en zayıf halka biziz. Bu zayıflığı ve küçük görülme halini bazı davranışlardan haliyle anlıyorsun. Bir koruma görevlisi “Yoldan çekilin hanımefendi!” derken, yanımdan beni ezecek gibi geçiyor. bana sert bakışlarla bakıyor. Görevi Koruma olan insandan korkuyorum… Sanırım bir ayağım, kırmızı bandın sınırını geçmiş. Hemen ayağımı çekiyorum, bana ait olmayan bölgeden. Aynı koruma; adımını kırmızı banttan attığında, kendisine dans ederken çarpan kadını nazikçe tutuyor. Sanki çarpan kendiymiş gibi özür dileyip mahcup oluyor. 

Kendimi ezilen alt sınıf olarak yüceltmeyeyim. Geçen ay Levent Yüksel konserinde ön sahnede oturuyordum. Ayakta izleyenlere acıyarak bakıp, kendimi şanslı hissetmiştim. Onlara baktığımda, sınırda bekleyen mültecileri anımsamıştım. Şimdi o mülteci bendim. Hayat bu… Tahtlara otururken, mülteci de olabilirsin.

Yazmamdaki amaç kişiler değil. Koruma, garson, herkes kendi tarzında görevini yapıyor. Ben burada koruma olsam kesin jandarma kesilirdim. Kuralların uygulanması için her şeyi yapardım. Benim tarzım sert bakışlar olmazdı.

Sert bakışlar bana bir korumanın konser salonundaki görevinden çok, 1984 romanındaki düşünce polisini hatırlattı. Tam anlamıyla irkildim. Eğer yanlış bir hareket yaparsam, beni Büyük Birader’e rapor edecek gibiydi.

Aklıma gelen başıma geldi. Yanımda video çekmek isteyen, ben dans edip şarkı söylediğim için rahat video çekemeyen genç kız beni ispiyonladı: Bu kadın hep burada duruyor, burayı engelliyor, diye. Yalnız, benim bulunduğum yerde kendisi dâhil beş-altı kadın daha var. Yapacak bir şey kalmamıştı.Bir kurban gerekiyordu ve o kurban olmak için biçilmiş kaftandım. Büyük Birader’e haber ulaşacaktı. Kırmızı banda tehlike oluşturacak şekilde duruyordum.

Çok geçmedi, Büyük Birader geldi. Korkuyordum… Ama güçlü olmalıydım. Arada sadece kırmızı bant vardı. Neredeyse birbirimize değecek kadar yakındık. Dimdik duruyordu. Dimdik bakıyordu. “Hanımefendi, lütfen burada durmayın!” dedi. Bütün gücümü topladım. Korksam da dimdik durdum. Ben de onun gibi dimdik baktım. Aklıma Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda’sı geldi. Kadınların bir zamanlar üniversite bahçesine ve kütüphaneye alınmayışı… “Neden burada duramıyormuşum? Ben buraya paramı verdim. Beleşten gelmedim. Yıldız Tilbe’yi buradan görebiliyorum!” dedim. 

Virginia Woolf’un, bir insanın kendine ait bir hayatı ve parası olmalı düşüncesini şimdi daha iyi anlıyordum. Bu düzene karşı, bu düzenin kurallarıyla cevap vermek içindi. O yüzden, “Ben paramı verdim, beleşten gelmedim,” sözü kilit sözdü.

“Burada duramazsınız, başka yerde durun!”

“Burada duramayacağıma dair yönetmeliğiniz var mı? Bana onu getirin!”

Büyük Birader’i delirttiğim an olmuştu. Öfkeyle  “Dur, şimdi getireceğim o yönetmeliği!” dedi. Büyük Birader’i şimdilik püskürtmüştüm. Yıldız Tilbe’ye bağırdım: “Yıldız, Yıldız! Seni görmemi engelliyorlar! Kurtar beni!” diye.

Büyük Birader bir süre sonra hışımla geçti yanımdan, savruldum. Her zaman sınırda duran dost koruma, “Aldırma abla!” dedi. Bir dahaki sefere geçerken de yolunu açtım Büyük Birader’in :

“Buyurun, buyrun efendim! Lütfen geçin!” dedim. Artık olayı tiye alıyordum. 

Yanımdakiler ve dost koruma gülmeye başladık. Beni ispiyonlayan kıza, “Teşekkür ederim arkadaşım, beni ispiyonladığın için…” dedim. Kızcağız şaşkın şaşkın baktı. Mahcup oldu. Bir süre sonra, “Bir video çekebilir miyim?” dedi. Tapuladığım, kimselere bırakmadığım, uğruna savaşlar verdiğim yerimi bir süre ona bıraktım. Teşekkür etti.

Her şey o kadar da kötü değildi. Konserin sonuna doğru Yıldızcığım oyun ve halay havaları söyledi. Arkamdan bir el bana dokundu. Gençler halay oluşturmuşlar, beni de çağırıyorlardı. Hiç tanımadığım gençlerle halka olduk. Delicesine oynadık. Birbirimizin videolarını çekmeyi ihmal etmedik.

İşte o an, coşkunun zirvesindeydik. Halkanın ortasına geçtim. Belimdeki gömleği çıkardım. Coşkuya coşku kattım. Yıldızcığıma bağırdım:

“Yıldızcığım gör bizi, buraya gel! Sana birşey söyleyeceğim: Bizim dünyamızın tek bir yıldızı var; o da sensin! “

Latest from Haticee

Pişman Beton

Eskiye dönebilmek için çok mu geç kaldık? Bunu da Okuyun Yolculuk İki Gün, Hissedilen Sonsuz Sevgi Yoksa o treni kaçırdık mı Haydarpaşa’dan Ben açgözlülükle
Uzak Şehir: Bir Bölümde On Sezonluk Travma

Uzak Şehir: Bir Bölümde On Sezonluk Travma

Televizyon çok izlemem. Bunu çok entel görünmek için yazmıyorum. Ben bir YouTube canavarıyım. Kişisel gelişim, edebiyat ve psikolojik konulu videolar favorim. Televizyon programlarından, memlekete
Tina'nın Son Bakışı 

Tina’nın Son Bakışı 

Son Bakış, TÜYAP Kitap Fuarı’nda Irmak Zileli’den imzalatıp aldığım bir kitap. Önünde duran kitaplarından hangisini seçeceğimi bilmiyordum. Kendisine, içten ve duygusal metinleri sevdiğimi söylediğimde;
Telefon Virüsünün Belirtileri Nedenler ve Korunma Yolları
Önceki Hikaye

Telefon Virüsünün Belirtileri Nedenler ve Korunma Yolları

İki Yılda 298 Bin Kayıp: Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü Kan Kaybediyor
Sonraki Hikaye

İki Yılda 298 Bin Kayıp: Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü Kan Kaybediyor

Git

Don't Miss