Dünyada işler değişiyor. Sadece teknoloji değil, bizzat meslekler ve bu mesleklerin anlamı dönüşüyor. Bir zamanlar “geleceğin meslekleri” denilen alanlar bile artık işsizliğe çare olamıyor. ABD Merkez Bankası’nın (New York Fed) verilerine göre, yeni mezunlar arasında en yüksek işsizlik oranı artık bilgisayar mühendisliğinde görülüyor. Bu bilgi, birçok ezberi bozuyor. Çünkü teknolojiye dayalı STEM alanları – bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik – uzun yıllardır “garantili gelecek” olarak sunuluyordu.
Bugün bu garantilerin çöktüğünü görüyoruz. Bilgisayar mühendisliğinde işsizlik oranı %7,5; bilgisayar bilimlerinde %6,1. Bu oranlar ülkenin genel işsizlik ortalamasının üstünde. Peki neden? Çünkü artık diplomanın kendisi, iş bulmak için yeterli bir referans değil. Şirketler farklı şeyler arıyor: uyum, iletişim, merak, yaratıcılık ve entelektüel çeviklik gibi… Ve bu arayış, gözleri yeniden beşerî bilimlere çevirdi.
Soft Skill: İnsan Kalmak
BlackRock’un üst düzey yöneticisi Robert Goldstein, “Artık tarih veya İngilizce gibi teknoloji dışı alanlara daha çok ihtiyaç duyuyoruz” diyor. CNBC de bu görüşü destekliyor: Yapay zekânın yükselişi, yaratıcılık ve yenilikçi düşünceye olan talebi artırıyor. Bu beceriler ise beşerî bilimlerin alanı. Bu yüzden, sanat tarihi mezunları işsizliği %3’e kadar çekerken; inşaat hizmetleri, hayvan ve bitki bilimleri, beslenme bilimleri gibi bölümler %1’in bile altında işsizlik oranlarıyla dikkat çekiyor.
Bu veriler yalnızca meslek seçiminin değil, “insan olma biçiminin” de değiştiğini gösteriyor. Teknik bilgi tek başına bir anlam ifade etmiyor artık. Onu yorumlayacak, insanla buluşturacak, ihtiyaçlara göre dönüştürecek zekâ türleri aranıyor. O zekâlar da ancak disiplinler arası düşünebilen bireylerde bulunabiliyor.
Sağlık ve Direnç: Ekonomik Krize Karşı Ayakta Kalan Alanlar
Bir diğer dikkat çeken alan ise sağlık sektörü. Hemşirelik mezunlarının işsizlik oranı yalnızca %1,4. Ekonomik kriz dönemlerinde bile hemşirelik ve sağlık teknisyenliği gibi mesleklerin istihdamda güçlü kalması, bize bir şeyi daha hatırlatıyor: Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insanın insana olan ihtiyacı silinemez.
Üstelik, hemşirelik gibi meslekler başlangıçta yüksek maaş sunmasa da uzun vadeli iş güvencesi ve meslek içi değer üretme kapasitesi açısından hâlâ çok güçlü. Teknoloji geçici olabilir, ama şefkatin karşılığı var.
Maaş Zirvesi Mühendislikte Ama…
İronik bir biçimde, en yüksek maaşlar yine mühendislik mezunlarında. Ortalama 80 bin dolar seviyesindeki başlangıç maaşları, cazip görünse de bu alanlarda işsizlik ve iş güvencesi arasındaki gerilim sürüyor. İşverenler çok sayıda başvuru arasından yalnızca “uyumlu olanı” seçiyor. Yani CV değil, profil konuşuyor. Algoritmalar değil, karakter fark yaratıyor.
2030: Mesleklerin %70’i Yeniden Tanımlanacak
LinkedIn’in yayımladığı “Skills on the Rise” raporu, 2030’a kadar mevcut mesleklerin %70’inin yapay zekâ nedeniyle dönüşeceğini söylüyor. Bu bir kırılma noktası. Çünkü artık “meslek sahibi olmak” değil, “öğrenmeye açık kalmak” esas marifet olacak. İnsanlar diplomalarını değil, düşünme tarzlarını işe taşıyacak. Merak eden, öğrenen, esnek düşünebilen insanlar bu yeni çağın gerçek çalışanları olacak.
Sonuç: Gelecek Ne Getirmeyecek?
Gelecek, sabit bir meslek getirmeyecek. Belki de hiçbir zaman “şu işi yapıyorum” diyemeyeceğimiz bir döneme giriyoruz. Ama insan kalmak, düşünmek, anlam kurmak ve empati kurmak gibi beceriler, mesleklerin bile önüne geçecek.
Yapay zekâ belki bizim adımıza kod yazacak, hatta analiz yapacak. Ama hikâye yazmak, yol göstermek, bakım vermek, yön tayin etmek gibi insanî görevler, hâlâ bizim omuzlarımızda olacak.