Orta Doğu’da İsrail ile İran arasında 12 gün süren sıcak çatışmanın ardından nükleer savaş senaryoları yeniden dünya gündemine girdi. Daily Mail’e konuşan araştırmacı gazeteci Annie Jacobsen, olası bir Üçüncü Dünya Savaşı senaryosunda “kim hayatta kalır?” sorusuna dikkat çeken bir yanıt verdi: “Sadece Avustralya ve Yeni Zelanda.”
Jacobsen’in bu çarpıcı açıklaması, yalnızca kıyamet senaryosu değil, aynı zamanda bir coğrafya ve medeniyet tartışması da başlatıyor. Çünkü nükleer savaş, artık yalnızca askeri gücü olanların değil, stratejik olarak izole olanların ve doğayla uyumlu yaşamaya devam edebilenlerin meselesi haline geliyor.
Kuzey Yarımküre: Ölüm Bölgesi
Jacobsen’e göre nükleer savaşın başrol oyuncuları olan ABD, Rusya, Çin ve İran’ın yer aldığı kuzey yarımküre yaşanmaz hale gelecek. Ukrayna ve Iowa gibi tarımsal üretim üsleri, nükleer kışın etkisiyle karlı çöllere dönecek. Güneş ışığının atmosfere karışan kül ve duman yüzünden yere ulaşamaması, sıcaklıkları 40 derece düşürecek. Bu da sadece radyasyon değil, küresel açlık demek.
Nature Food dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, 5 milyar insan açlıktan ölebilir. Yani nükleer savaşın asıl yıkımı bombaların patladığı an değil, hayatta kalan milyarlarca insanın yiyeceğe ulaşamamasıyla yaşanacak.
Yeraltına Çekilen Medeniyetler
Ozon tabakasının yok olması, güneş ışığının ölümcül hale gelmesi, insanların açık havaya dahi çıkamaması… Bu distopyada hayatta kalmak isteyenlerin yer altında, beton duvarlar arasında, oksijen filtreleriyle ve haftalık değil, yıllık erzak depolarıyla yaşaması gerekebilir. Amerika’da unutulan nükleer sığınaklar bu nedenle yeniden konuşulmaya başlandı.
Ancak Jacobsen’e göre bu bile çözüm olmayabilir. Coğrafya, bu savaşın kaderini belirleyecek. Ve bu kaderin kazananı: Avustralya ve Yeni Zelanda.
Hayatta Kalmak İçin Yeni Zelanda’ya Kaçmak?
Bu iki ülkenin nükleer kıyametten görece az etkilenmesi; hem fiziki izolasyonlarına, hem de tarım yapmaya devam edebilecek doğa koşullarına bağlanıyor. Rüzgâr ve deniz akıntıları Kuzey Yarımküre’deki radyasyonu buraya taşımıyor. Tarım hâlâ yapılabiliyor. İnsanlar yer altında değil, toprağın üzerinde hayatta kalabiliyor.
Jacobsen, “Yeni Zelanda’ya kaçmalı mıyız?” sorusuna açıkça “Evet” yanıtını veriyor. Ve bu cevap, aslında yeni bir soruyu gündeme getiriyor: Modern insan, teknolojiyle değil, coğrafyayla mı hayatta kalacak?
Nükleer Çağda Medeniyetin Yeni Kriteri
Geleceğin savaşları artık yalnızca silahla değil, iklimle, tarımla, coğrafyayla ve dayanıklılıkla kazanılacak. Bu bağlamda nükleer savaş yalnızca bir yok oluş tehdidi değil, aynı zamanda modern medeniyetin kırılganlığını da gösteriyor. Jacobsen’in uyarısı çok net: “Yüz milyonlar ilk dakikada ölecek. Ama asıl yıkım, açlıkla gelecek.”
Yani asıl mesele, bombalardan sağ çıkmak değil; topraktan yeniden ürün alabilmek. Kader, artık hangi tarafta olduğunuzla değil, nerede olduğunuzla belirlenecek.