Uluslararası Bir Kriz Sırasında Enerji Piyasaları Neden Dalgalanır?

Uluslararası Bir Kriz Sırasında Enerji Piyasaları Neden Dalgalanır?

Küresel enerji piyasaları savaş, siyasi krizler ve ekonomik yaptırımlar gibi gelişmelere karşı son derece hassastır. Bu yazıda enerji sektöründe 30 yıllık tecrübeyle krizlerin piyasalar üzerindeki etkisi analiz ediliyor.
Haziran 30, 2025
konu yorum

Küresel — petrol, doğalgaz ve kömür gibi — dünya genelindeki birçok gelişmeye karşı oldukça hassastır; özellikle de bir kriz durumu söz konusu olduğunda. nde 30 yılı aşkın bir süredir çalışmış biri olarak, savaşların, ların, salgınların ve ın enerji piyasalarını nasıl ciddi şekilde sarstığını ve bu piyasaların sağlıklı işleyişini nasıl engellediğini defalarca gözlemledim.

Küresel Enerji Piyasaları ve Krizlerin Etkisi

Petrol, doğalgaz ve kömür gibi küresel enerji piyasaları, dünya genelindeki gelişmelere karşı oldukça hassastır — özellikle de bir kriz durumu söz konusuysa. Enerji sektöründe 30 yılı aşkın süredir çalışmış biri olarak, savaşlar, siyasi istikrarsızlıklar, pandemiler ve ekonomik yaptırımların enerji piyasalarında ciddi dalgalanmalara yol açtığını ve piyasaların verimli işlemesini engellediğini defalarca gözlemledim.

Temel Ekonomik Gerçekler

Öncelikle, arz ve talep gibi temel ekonomik dinamikleri ele almak gerekir. İsrail, ABD ve İran arasındaki mevcut kriz bağlamında en çok korkulan risk, büyük bir petrol üreticisi olan İran’ın çatışmayı genişleterek komşu ülkelerin dünyaya petrol tedarik etme kapasitesini tehdit etmesidir.

Enerji piyasalarının bel kemiğini petrol kuyuları, rafineriler, boru hatları ve deniz taşımacılığı yolları oluşturur. Kriz anlarında bu altyapılar savunmasız kalabilir: Gerek doğrudan sabotaj, gerekse askeri operasyonların yol açtığı dolaylı hasarlar sonucu enerji altyapıları sıklıkla zarar görür.

Örneğin, Saddam Hüseyin’in Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etmesinin ardından, Irak kuvvetleri Kuveyt’teki petrol kuyularına patlayıcılar yerleştirmiş ve Ocak 1991’de bunları ateşlemeye başlamıştı. Çıkan yangınların tamamının söndürülmesi aylar sürdü. Milyonlarca varil petrol ve yüz milyonlarca metreküp doğalgaz çevreye salındı — bu kaynaklar dünya genelinde verimli şekilde kullanılmak yerine heba olmuştu.

Lojistik de Piyasaları Altüst Edebilir

Kritik deniz yollarının —örneğin Hürmüz Boğazı ya da Süveyş Kanalı’nın— kapanması, nakliye gecikmelerine yol açarak piyasaları ciddi şekilde etkileyebilir. Üretimin düşmesi ya da nakliye yollarının tıkanması gibi nedenlerle arz kesintiye uğradığında, piyasada daha az petrol bulunur. Bu da yalnızca fiyatların genel olarak yükselmesine yol açmakla kalmaz, aynı zamanda fiyatların daha dalgalı hale gelmesine neden olur — yani fiyatlar daha sık ve daha büyük oranlarda değişmeye başlar.

Öte yandan, talep de dramatik biçimde değişebilir. 1990-1991 Körfez Savaşı sırasında talep arttı; sadece ABD ordusu 2 milyar galondan fazla yakıt tüketti. Buna karşılık, COVID-19 pandemisi sırasında sanayi faaliyetleri durdu, seyahatler askıya alındı ve enerji talebi adeta çöktü.

Kriz ihtimali belirdiğinde, ülkeler ve şirketler yalnızca mevcut ihtiyaçlarını karşılamak yerine, petrol ve diğer ham maddeleri stoklamaya başlar. Bu da piyasadaki dengesizliği daha da artırır, fiyatlardaki dalgalanmayı körükler ve hem tüketiciler hem de üreticiler açısından büyük bir belirsizlik yaratır.

Bölgesel Gerçekler

Piyasa temellerindeki belirsizliklere ek olarak, dünya enerji rezervlerinin büyük bölümünün istikrarsız bölgelerde bulunduğunu da unutmamak gerekir. Ortadoğu’da yaşanan savaşlar, devrimler ve diplomatik gerilimler; arz, talep ya da her ikisi hakkında endişelere yol açabilir.

Bu tür endişeler, küresel enerji piyasalarında adeta şok dalgaları yaratır. Bu, ip üzerinde yürümeye benzer: En küçük bir yanlış adım — hatta yanlış adım atılacağı yönünde bir algı bile — piyasayı sarsabilir.

Hükümetlerin İran, Rusya ya da Venezuela gibi ülkelerle ticareti sınırlayan ekonomik yaptırımları; üretim, yatırım kararları ve ticaret akışlarında ciddi bozulmalara yol açabilir. Hatta kimi zaman, daha yaptırımlar yürürlüğe girmeden önce, yalnızca ambargo söylentileri bile panik yaratıp fiyatların hızla yükselmesine neden olur.

Örneğin 2008’de Hindistan ve Vietnam pirinç ihracatına yasak getirdi. Ardından gelen yeni yasak söylentileri panik alımlarına yol açtı ve birkaç ay içinde fiyatlar neredeyse iki katına çıktı.

Spekülasyonun Rolü

Bu tür panik ortamlarında yatırımcı spekülasyonu da devreye girer. Petrol ve doğalgaz gibi enerji ürünleri yalnızca fiziksel kaynaklar değildir; aynı zamanda hisse senedi ya da tahvil gibi finansal varlıklar olarak da işlem görürler. Belirsizlik zamanlarında yatırımcılar, gerçek arz ve talep değişimini beklemez. Haberler ve tahminlere anında tepki verirler. Bazen bu tepkiler, büyük yatırımcı gruplarının hareketiyle birleşir ve yalnızca beklentiyle bile piyasaları sarsabilir.

22 Haziran 2025’te yaşananlar bu dinamiği iyi bir şekilde ortaya koydu. İran parlamentosu, ülkenin Yüksek Konseyi’ne Hürmüz Boğazı’nı kapatma yetkisi veren bir kararı onayladı. O sırada boğaz hâlâ açıktı ve petrol tankerleri sorunsuz geçiş yapıyordu. Ancak bu haber üzerine hızla yükselmeye başladı.

Ertesi gün İran, Katar’a bir füze saldırısı düzenledi. Ancak saldırı önceden Katar yetkilileriyle koordine edilmiş, can ve mal kaybı en aza indirilmişti. Bu hareket, yatırımcılar ve analistler tarafından gerilimin tırmanmayacağına dair bir sinyal olarak yorumlandı. Böylece fiyatlar yeniden düşüşe geçti.

Bu adeta bir fiyat salıncağıydı — gerçeğe değil, spekülasyona dayalıydı. Üstelik otomatik alım-satım yapan bilgisayar algoritmaları ve yapay zekâ sistemleri, bu fiyat dalgalanmalarının daha da kaotik hale gelmesine neden oldu.

Daha Geniş Bir Perspektif

Uluslararası krizler, yalnızca enerji piyasalarını değil, ülkelerin ekonomilerinde ya da küresel ekonomide daha geniş kapsamlı değişimlere de yol açabilir. Bu ekonomik dalgalanmalar da dolaylı olarak enerji piyasalarını etkiler.

Bir kriz, durgunluk (resesyon), enflasyonun yükselmesi ya da işsizliğin artması gibi sonuçlar doğurduğunda; hem bireyler hem de işletmeler enerji tüketimini azaltma eğilimine girer. Temel koşullar istikrara kavuştuğunda ise toparlanma süreciyle birlikte enerji tüketimi yeniden artar. Ancak bu durum bir sarkacın ileri geri salınımı gibidir — enerji piyasaları bu gelgitlerin tam ortasında sıkışıp kalır.

Yenilenebilir enerji kaynakları da krizlerden bağışık değildir. Güneş ışığı ya da rüzgâr gibi kaynakların varlığı jeopolitik ilişkilerle doğrudan bağlantılı olmasa da, krizler genel ekonomik koşulları ve enerjiye olan talebi etkiler. Ayrıca, güneş panelleri ya da rüzgâr türbinleri gibi ekipmanların tedarik zincirleri krizler nedeniyle aksayabilir. Bu da yenilenebilir enerji üretiminde kesintilere yol açabilir.

Uluslararası kriz dönemlerinde enerji piyasalarının bu kadar gergin olmasına şaşmamak gerek. Arz ve talep dengesizlikleri, kırılgan altyapılar, siyasi gerilimler, kurumsal belirsizlikler ve spekülatif işlemler; tümü bir araya gelerek karmaşık ve istikrarsız bir yapı oluşturur.

Hem siyaset yapıcılar hem yatırımcılar hem de tüketiciler için bu dinamikleri anlamak, krizlerle dolu bir dünyada enerji piyasalarının iniş çıkışlarında yön bulabilmenin anahtarıdır. Çözümler kolay değil; ama ilk adım, bilinçli olmaktan geçer.

Kaynak link: https://theconversation.com

Latest from EKONOMİ

Yoksulluk Sınırı 85 Bin TL’yi Aştı: Peki Bu Rakamlar Gerçek Hayatı Ne Kadar Yansıtıyor?
Önceki Hikaye

Yoksulluk Sınırı 85 Bin TL’yi Aştı: Peki Bu Rakamlar Gerçek Hayatı Ne Kadar Yansıtıyor?

NATO Zirvesi, Terörle Mücadele ve Yeni Sistem: Erdoğan Ne Dedi?
Sonraki Hikaye

NATO Zirvesi, Terörle Mücadele ve Yeni Sistem: Erdoğan Ne Dedi?

Git

Don't Miss