editor
Son bir yıldır devam eden bölgedeki savaş, İsrail’in stratejik planlarının bir parçası olarak adım adım tırmanıyor. İsrail, öncelikle Gazze’deki operasyonlarını tamamladıktan sonra Lübnan’a yönelmeye hazırlanıyor. Son iki gündür yaşanan elektronik cihazlarla ilgili patlamalar, İsrail’in “fırsat operasyonu” olarak nitelendirilen istihbarat faaliyetlerinin bir sonucu. İsrail, Hizbullah’ın gerçekleştireceği satın almaları önceden tespit ederek, bu süreçlere sızıyor ve çeşitli yöntemlerle müdahalede bulunuyor.
Hizbullah ve ona yakın unsurlar, İsrail’in bu provokatif operasyonlarına karşı bir yanıt vermek zorunda kalıyor. Bu gelişmeler, bölgedeki gerilimi daha da tırmandırırken, Türkiye’nin siber güvenlik önlemlerini artırması gerektiği bir döneme giriyoruz. Siber güvenlik konusunda Türkiye’de önemli bir farkındalık var ve bu alanda yeni bir teşkilat kurulması hükümetin gündeminde.
Bölge, ya daha büyük bir barışa ya da daha büyük bir savaşa sürüklenme potansiyeli taşıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi gibi kurumların çabaları, Filistin meselesini yeniden gündeme taşıdı ve iki devletli çözümün tek çözüm olduğu vurgulandı. Birleşmiş Milletler’de kabul edilen son karar tasarıları, Filistin’in devlet olarak tanınması ve işgal altındaki topraklardan İsrail’in çekilmesi yönündeki talepleri içeriyor.
Uluslararası toplum, İsrail’e Filistinlilerle aynı devlet ve güvenlik haklarını tanıması gerektiğini giderek daha yüksek sesle dile getiriyor. Ancak İsrail, Filistin topraklarını ilhak etmeye yönelik projelerini Batı’nın desteğiyle ilerletmeye devam ediyor. Netanyahu’nun liderliğinde, bölgedeki katliam ve soykırım faaliyetleri sürerken, Lübnan’a yönelik tehditler de artıyor. Bu süreç, İran’ın da devreye girmesiyle daha büyük bir savaşa dönüşebilir.
Bölgedeki bu gerginlikler devam ederken, Ürdün, Batı Şeria’da artan İsrail operasyonları nedeniyle askeri alarm durumuna geçti. İsrail’in bu savaşı sona erdirme planı olup olmadığı ise belirsiz. Fanatik radikal bir hükümetin liderliğindeki İsrail, tehdit olarak gördüğü her şeyi ortadan kaldırma stratejisini sürdürüyor. Bu strateji, Gazze’de uygulandığı gibi, Lübnan’a ve belki de başka hedeflere doğru genişletilecek.
İsrail’in bu politikaları, sadece Filistinlilere değil, aynı zamanda İsrail’in ve İsraillilerin geleceğini de ipotek altına alıyor. Uluslararası sistemin ve İsrail içerisindeki aklıselim insanların bu duruma dur demesi gerektiği açık. Ancak, uluslararası sistem şu anda İsrail’in soykırımını durduracak bir araç geliştirmekte yetersiz kalıyor. Filistin Devleti’nin tanınmasına dair hukuki süreçler tamamlanmış olsa da, İsrail’in devam eden işgali ve soykırımı, Filistin’in egemenlik haklarını kullanmasını engelliyor.
Bu süreç, iki devletli çözümü yeniden gündeme getirmiş olsa da, İsrail’in bu savaşı sona erdirme planı belirsizliğini koruyor. İsrail’in askeri gücünü kullanarak tehdit olarak gördüğü her şeyi ortadan kaldırma stratejisi, sadece bölgeyi değil, İsrail’in geleceğini de tehlikeye atıyor.
