Amerika Birleşik Devletleri’nin yaklaşan seçimleri öncesinde, yarış giderek daha kritik bir hal alıyor. Özellikle son bir haftaya girilmişken, her iki aday arasındaki küçük farklar belirleyici olacak. ABD seçimlerinde, birçok kez gözlemlediğimiz gibi, yalnızca toplam oy sayısından çok belirli “salıncak eyaletlerdeki” sonuçlar, kimin kazanacağını tayin edecek.
Bu seçimlerde de başa baş giden eyaletler var: Wisconsin, Michigan, Pennsylvania, North Carolina, Georgia, Nevada ve Arizona. Bu eyaletlerde, az sayıda seçmenin dahi fikrini değiştirmesi, seçim sonucunu doğrudan etkileyebilir. Anketlerde vurgulandığı gibi, bu eyaletlerde yalnızca 50-60 bin seçmen tüm ülkenin, hatta uluslararası siyasetin kaderini belirleyebilir. Bu, seçimin aslında ne kadar kırılgan bir dengeye sahip olduğunun altını çiziyor.
Trump’ın Stratejisi: Radikal Sağ Söylemler
Donald Trump, kampanyasında geleneksel sağcı ve milliyetçi söylemlerini artırarak sürdürüyor. Son mitinglerinden birinde, “Kamala yönetiminde Amerika suçlular ve yasa dışı göçmenler için bir sığınak haline geldi” diyerek rakibini eleştirdi. Trump’ın bu ifadeleri, ABD’nin göçmen karşıtı, milliyetçi kesimlerine hitap etmeyi amaçlayan bir strateji olarak yorumlanabilir. Göç, Amerika’da uzun zamandır bir tartışma konusu. Özellikle sınır güvenliği ve düzensiz göç gibi konularda Trump, daha sert tedbirler vadederek tabanını harekete geçirmeyi hedefliyor.
Ancak bu söylemler Trump’a bazı eyaletlerde de puan kaybettirebilir. Örneğin, Pensilvanya’daki 450 bin Puerto Rico kökenli seçmenin önemli bir kısmı, Trump’ın Puerto Rico ile ilgili alaycı sözlerinden rahatsız olabilir. Benzer şekilde, Michigan’daki 250 bin Müslüman Arap kökenli seçmen, Trump’ın Müslümanlara karşı geçmişteki olumsuz tavırlarını unutmuş değil. Trump, bu seçmen kitlesini kazanabilmek adına geçtiğimiz hafta imamlarla sahneye çıktı, ancak bu hamlesinin ne kadar etkili olacağı belirsiz.
Kamala Harris’in Stratejisi: Anti-Trump Kampanyası
Kamala Harris ise kampanyasını Trump karşıtlığı üzerine kuruyor. Ekonomi ya da somut politika önerileri yerine, Trump’ın “tehlikeli bir diktatör” olduğunu vurgulayan bir kampanya yürütüyor. Bu strateji, tabanı motive etme açısından başarılı olabilir; fakat Harris’in net bir vizyon sunmaması, kararsız seçmenleri kazanma noktasında yetersiz kalabilir.
Özellikle Demokrat Parti içinde kadın seçmenler, Harris için büyük bir destek kaynağı olabilir. Cumhuriyetçilerin kürtaj karşıtı duruşu, birçok beyaz kadın seçmenin Demokrat Parti’ye yönelmesine neden oluyor. Bu seçimde de North Carolina ve Georgia gibi eyaletlerde Demokrat partililer, kadınlara gizli oy kullanmaları yönünde çağrıda bulunarak, Trump’a karşı destek toplamaya çalışıyor.
Kritik Seçmen Grupları ve Belirsizlik
Seçimde belirleyici olacak bir diğer konu da seçmenlerin hangi konulara öncelik verdiği. Ekonomi, göç ve kürtaj gibi meseleler, seçmenin oy verme kararını etkileyen ana faktörler arasında. Ekonomi konusunda Trump, genelde daha çok güven veriyor. Biden yönetimi döneminde artan hayat pahalılığı, Trump’ın ekonomi alanındaki vaatlerini destekliyor. Göç meselesinde ise Trump’ın sınır güvenliğine yönelik sert söylemleri, onu güvenlik yanlısı seçmenler nezdinde daha güçlü kılıyor.
Öte yandan, kürtaj konusu Demokratlar için önemli bir koz. Trump’ın kadınlara yönelik olumsuz söylemleri ve Cumhuriyetçi Parti’nin kürtaj yasakları, beyaz kadın seçmenleri Demokrat Parti’ye çekebilir. Özellikle muhafazakar bölgelerde yaşayan beyaz kadınlar, oy verme davranışlarını gizlice değiştirerek Demokratlar’a destek verebilir.
Son Düzlükte Tahminler ve Olasılıklar
Seçimlere yalnızca birkaç gün kalmışken, Amerika genelinde ciddi bir belirsizlik hakim. Seçim sonucunu belirleyecek olanlar, büyük şehirlerden çok, kırsal bölgelerde yaşayan seçmenler olabilir. Trump ve Harris, bu yüzden son haftalarda bireysel mahallelere yönelik kampanyalar düzenleyerek az sayıdaki seçmenin desteğini kazanmayı hedefliyorlar. Trump, Amiş cemaati gibi kapalı topluluklara hitap ederken, Harris ise beyaz kadınlara yönelik özel kampanyalar yürütüyor.
Sonuç olarak, bu seçimler de başa baş bir mücadeleye sahne olacak gibi görünüyor. Yunus Emre Erdölen’in de ifade ettiği gibi, şu an bir tahmin yapmak zor olsa da Trump’ın az bir farkla kazanma olasılığı mevcut. Ancak, Demokratların kalan birkaç günde güçlü bir toparlanma yapması, yarışın sonucunu değiştirebilir. Bu, tıpkı 2016’da olduğu gibi bir sürprizle karşılaşabileceğimiz anlamına geliyor. Seçim gecesi, Amerikan demokrasisi adına uzun ve heyecan dolu bir süreç bizleri bekliyor.