Suriye’nin kuzeyinde muhalifler, Halep’in batısı, İdlib’in tamamı ve Hama’nın kuzeyine kadar önemli bölgeleri kontrol altına almış durumda. Yakın zamanda Telbise’nin de muhalifler tarafından alındığı bilgisi doğrulandı. Bu gelişme, 2018-2019’daki Astana ve Soçi mutabakatlarının sınırlarını aşan bir ilerleme anlamına geliyor. Türk güvenlik kaynakları, bu genişlemenin bölgedeki göç baskısını azaltacağını, sınır kamplarında bulunan bir milyona yakın insanın evlerine dönebilme ihtimalini artıracağını belirtiyor. Bu, Türkiye açısından olumlu bir gelişme.
Ancak askeri genişlemenin, Rusya ve İran ile yeniden bir müzakere sürecini gerektirebileceği de ifade ediliyor. 2019-2020 mutabakatlarının ötesine geçilmiş olması, ilerleyen süreçte Türkiye’nin diplomatik pozisyonunu zorlayabilir.
Rejimin Çöküşü ve Bölgesel Dinamikler
Suriye rejiminin içindeki emir-komuta zincirinin dağılması, Esed yönetiminin zayıflığını tekrar ortaya koyuyor. Rejim güçleri, kuzeyde ve doğuda birçok stratejik bölgeyi kaybederken, Şam’ın güneyindeki çatışmalar rejimin kontrolü kaybettiğini doğrular nitelikte. Özellikle Kueyris Havalimanı’nın muhalifler tarafından ele geçirilmesi, askeri anlamda önemli bir güç kazandırıyor. Bu havalimanı, PKK/YPG’nin kontrol alanını kesintiye uğratmak açısından kritik bir öneme sahip.
Türkiye’nin Perspektifi
Türkiye açısından bu gelişmelerin iki yönü bulunuyor. Bir yandan sınır güvenliğini artıracak ve göç baskısını azaltacak gelişmeler, diğer yandan Rusya ve İran ile yeni bir müzakere sürecinin kapısını aralayabilir. Türkiye’nin 2018’den bu yana Suriye’deki çatışmaları dondurma çabalarının, yerinden edilen insan sayısını düşürdüğü görülüyor. Ancak rejim ve müttefiklerinin saldırıları devam ettiği sürece bu durumun sürdürülebilirliği zorlaşıyor.
Sonuç ve Öngörüler
Suriye’deki son durum, bölgesel ve uluslararası dengeleri etkileyebilecek kritik bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilmeli. Hem muhaliflerin ilerleyişi hem de rejim içindeki çatışmalar, bu sürecin Türkiye’ye olumlu ve olumsuz etkilerinin olacağını gösteriyor. İlerleyen günlerde diplomatik ve askeri cephedeki gelişmeler, bu dinamiklerin seyrini belirleyecek.
Türkiye’nin bu süreçte etkin bir aktör olarak bölgesel güvenlik ve istikrar için oynayacağı rol, dikkatle takip edilmeli.