Dünyanın gündemi hızla değişiyor. ABD, kendi içinde Terör saldırıları ve iç güvenlik krizleriyle boğuşurken, Türkiye’de çözüm süreci yeniden tartışmaların merkezine oturmuş durumda. İki farklı coğrafya, iki farklı kriz, ama ortak bir sonuç: çözüm ve istikrar arayışı.
ABD: İç Güvenlikte Derinleşen Çatlaklar
ABD’de yaşanan IŞİD kaynaklı terör saldırıları, ülkenin iç politik dinamiklerini yeniden şekillendiriyor. Trump döneminde artan kutuplaşma ve bölünmüşlük, terör tehdidini yalnızca bir güvenlik meselesi olmaktan çıkarıp, siyasi bir argümana dönüştürdü. Bu saldırılar, ABD’nin Orta Doğu politikasını da yeniden masaya yatıracak gibi görünüyor. Özellikle İsrail, Ürdün ve Suriye üçgeninde şekillenen yeni güç dinamikleri, Washington’un bölgedeki askeri varlığını güçlendirmesini zorunlu kılabilir. Ancak bu hamlelerin Amerika iç kamuoyunda nasıl karşılık bulacağı hala belirsiz.
Türkiye: Çözüm Sürecine Dönüş
Türkiye ise 2024 itibarıyla çözüm süreci gibi hayati bir meselede yeni bir adım atmaya hazırlanıyor. TBMM’de yapılan görüşmeler, siyasi liderlerin açıklamaları ve kamuoyunda yükselen olumlu beklentiler, çözüm sürecinin yeniden tartışılır hale gelmesini sağladı. Devlet Bahçeli’nin girişimleriyle gündeme gelen bu süreç, Türkiye’nin Kürt meselesine demokratik, siyasal ve hukuki bir çözüm arayışını yeniden vurguluyor.
Bu süreç, yalnızca Türkiye’nin iç dinamikleri açısından değil, aynı zamanda bölgesel bir istikrar perspektifiyle de değerlendirilmeli. Suriye, Irak ve İran gibi sorunlarla çevrili bir bölgede, terörden arındırılmış bir Türkiye’nin bölgesel dengelerdeki rolü çok daha etkili olacaktır.
Bölge halkları, uzun yıllardır süregelen çatışma ve ekonomik krizlerle adeta tükenmiş durumda. Bu yorgunluk, Ortadoğu’nun ekonomik ve toplumsal yapısını ciddi şekilde etkiliyor. Uzun süreli savaşların bıraktığı ekonomik enkaz, yalnızca devletleri değil, bölge halklarının da geleceğini tehdit ediyor. Türkiye, bu süreçte hem askeri hem diplomatik stratejileriyle, kendi çıkarlarını koruyarak bölgesel bir liderlik rolünü üstlenebilir.
Türkiye’nin Avantajı: Enerji ve Diplomasi
Ukrayna-Rusya savaşının etkileri Avrupa’yı doğalgaz krizine sürüklerken, Türkiye’nin enerji hatları üzerindeki stratejik konumu bir kez daha ortaya çıkıyor. Türk Akımı Projesi, Türkiye’yi sadece bir enerji koridoru değil, aynı zamanda Avrupa için bir güvenlik kalkanı haline getirebilir. Bu avantaj, Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerini yeniden şekillendirecek ve uluslararası arenadaki rolünü güçlendirecektir.
Sonuç: Güçlü Devlet, Çözülen Sorunlar
Her güçlü devlet, sorunlarını çözme kapasitesiyle değerlendirilir. Türkiye, yıllardır süregelen terör sorununa karşı hem askeri hem siyasi adımlar atarak bu konuda iradesini ortaya koydu. Çözüm sürecinde atılacak adımlar, sadece iç barışı sağlamayacak, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel ve küresel pozisyonunu da güçlendirecektir.
ABD’nin yaşadığı iç karışıklıklar ve Türkiye’nin çözüm arayışları, dünya gündemindeki bu iki ülkeyi zıt yönlerde hareket ettiriyor gibi görünebilir. Ancak her iki ülkenin de ortak noktası, istikrarın, gelişimin ve barışın ancak çözüm odaklı yaklaşımlarla mümkün olduğudur. Türkiye’nin bu süreçte göstereceği başarı, sadece kendisi için değil, tüm bölge için umut ışığı olacaktır.