Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki telefon görüşmesi, uluslararası arenada yankı uyandırdı. İki liderin “verimli” olarak nitelendirdiği bu diyalog, Türkiye-ABD ilişkilerinin yanı sıra Suriye, Gazze, Ukrayna ve Orta Doğu gibi kritik coğrafyalara dair mesajlar içeriyor. uluslararası basın, görüşmeyi “ortak çıkarların yeniden keşfi” olarak yorumlarken, Erdoğan-Trump hattının bölgesel denklemleri nasıl şekillendirebileceği merak konusu.
Kişisel Kimya ve Siyasetin Kesişimi
Erdoğan’ın Trump’a hitaben kullandığı “Dostum Tramp” ifadesi ve Trump’ın geçmişte Netanyahu’ya dönerek Erdoğan’ı öven açıklamaları, iki lider arasındaki kişisel yakınlığın diplomasiye nasıl yansıdığını gösteriyor. Bu ilişki, stratejik çıkarların ötesinde, kişisel diplomatik bir dilin kapılarını aralıyor. Nitekim Trump’ın Suriye’de “Türkiye’nin söz sahibi olduğunu” vurgulaması ve Erdoğan’ın Esad rejiminin devrilmesini “tarihî başarı” olarak nitelendirmesi, Washington-Ankara hattının Ortadoğu’daki ortak hedeflerine işaret ediyor.
Suriye ve Gazze: İş Birliği mi Gerilim mi?
Görüşmenin en dikkat çeken boyutlarından biri, Suriye’deki gelişmeler oldu. İsrail basını, Times of Israel üzerinden, “Trump’ın Türkiye’nin Suriye’deki hakimiyetini kabullenmiş göründüğü” yorumunu yaparken, El Cezire Erdoğan’ın “Suriye’nin toprak bütünlüğü” vurgusunu öne çıkardı. Bu, Türkiye’nin bölgedeki askerî ve diplomatik varlığının ABD nezdinde meşruiyet kazandığının bir göstergesi olarak okunabilir. Ancak Tel Aviv yönetiminin bu durumdan rahatsızlığı, İsrail-Türkiye geriliminin derinleşebileceği endişelerini de beraberinde getiriyor.
Gazze’deki insani kriz ise iki liderin ortak kaygılarından biriydi. Erdoğan’ın acil yardım çağrısı ve Trump’ın sivillerin etkilenmesine yönelik eleştirisi, insani diplomaside geçici bir ortaklık sinyali verse de, İsrail’e yönelik Türkiye’nin sert tutumu ile ABD’nin geleneksel desteği arasındaki denge, ileride sürtüşmelere yol açabilir.
Ukrayna: Yeni İş Birliği Alanı
Fox News, Bloomberg ve Kathimerini’nin vurguladığı üzere, Ukrayna’daki savaşın sonlandırılması iki liderin mutabık kaldığı en kritik konu oldu. Trump’ın “Bu yıkıcı savaşı bitirmek için Erdoğan ile çalışmaya hazırız” açıklaması, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşında arabulucu rolünün ABD tarafından takdir edildiğini gösteriyor. Ankara’nın hem Kiev hem Moskova ile ilişkilerini dengede tutma becerisi, Washington’ın bu alandaki beklentilerini artırıyor. Moscow Times’ın “Trump, Erdoğan’ın yardımını gözlüyor” şeklindeki yorumu da bu gerçeği perçinliyor.
Davetler ve Gelecek Görüşmeler: Yeni Bir Sayfa mı?
Erdoğan’ın Trump’ı Türkiye’ye davet etmesi ve muhtemel bir Washington ziyareti, ilişkilerin yeniden ısınma ihtimalini gündeme getirdi. Özellikle Trump’ın 2024 seçimlerine odaklandığı bu dönemde, Türkiye ile yakınlaşması, hem Orta Doğu’da hem de Ukrayna’da “zafer naraları” atma hedefiyle bağdaştırılabilir. Ancak Yunan medyasının “Türkiye-ABD yakınlaşması”na dikkat çektiği haberler, NATO içindeki dengeleri de etkileyebilir.
Sonuç: İhtiyatlı İyimserlik
Erdoğan-Trump diyaloğu, iki ülkenin küresel krizlerde ortak hareket etme potansiyelini ortaya koysa da, Suriye’deki güç paylaşımı, İsrail ile gerilim ve ABD’nin iç siyasetindeki belirsizlikler gibi riskler sürüyor. Kişisel dostluk vurguları, stratejik çıkarların gölgesinde kalsa da, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde “köprü” rolünü yeniden hatırlatan bu görüşme, yeni bir sayfanın aralanabileceğine dair umut veriyor. Ancak bu sayfanın kalıcı olması, iki tarafın hassas dengelerdeki adımlarına bağlı.