Gece saat 03.30… Türkiye’nin gözde kayak merkezlerinden Kartalkaya’da tatilcilerin huzur içinde uyuduğu bir otelde alevler gökyüzünü kızıla boyadı. 12 katlı ahşap otelde başlayan yangın, ne yazık ki 66 canımızı aldı. 51 kişi yaralandı. Bir tatil cenneti, bir anda felaketin adresi oldu.
Ahşap Otel, Yetersiz Önlemler ve Can Pazarı
Otelin yüzde 80-90 doluluk oranına ulaştığı, 237 kişinin konakladığı sömestr tatilinde, alevlerin ne kadar hızlı yayıldığı tahmin etmek zor değil. Ahşap bir bina. Gece vakti. Alarm yok. Güvenlik önlemleri yetersiz. Tatilciler uykularından fırlıyor, karanlıkta birbirlerine çarpıyor. Bazıları kendini katlardan atarak canını kurtarıyor. Peki ya geride kalanlar?
Bir tatilci, “Yangın alarmı bile yoktu,” derken, diğerinin acısı gözlerinden okunuyor: “Kardeşim hâlâ ortada yok.” Bu cümleler, ihmal zincirini anlamak için yeterli.
Yetkililer Sahada, Ama Ne Kadar Yeterli?
Olayın ardından İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, yangında 66 kişinin hayatını kaybettiğini, 51 kişinin de yaralandığını açıkladı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, altı savcının görevlendirildiğini ve bilirkişi heyetinin çalışmalarına başladığını söyledi. Ancak bu açıklamalar, yüreklere su serpmeye yetmiyor.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun paylaştığı bilgilere göre 38 ambulans, 14 UMKE ekibi ve 163 sağlık personeli olay yerine sevk edilmiş. Ancak yangın başladığında müdahale süresinin 40-45 dakikayı bulması, kafalarda soru işaretleri yaratıyor. Ahşap bir binada bu kadar uzun süre yeterli mi? İnsanların can güvenliği, kâğıt üzerindeki raporlara mı teslim edilmişti?
“Yayın Yasağı” ve Sorumluluktan Kaçış Algısı
Yangınla ilgili yayın yasağı kararı alındı. Gerekçe, bilgi kirliliği ve soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi. Ancak kamuoyunda oluşan algı, sorumluluktan kaçma çabası gibi. İnsanlar “Neden böyle bir karar alındı?” diye soruyor. Gerçekleri konuşmaktan çekinmek yerine, sorunları çözmek için şeffaf olmak gerekmez mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Hesap Sorulacak”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sorumlulardan hesap sorulacak,” dedi. Ancak bu cümle, yangından sağ çıkan bir tatilcinin “Şaka gibi. Kimse bizi uyarmadı, merdivenlerden atladık,” sözleriyle anlamını yitiriyor. O hesap ne zaman ve nasıl sorulacak? Yıllardır bu tür faciaların ardından verilen sözlerin tutulmadığını görmedik mi?
Ne Yapmalı?
Kartalkaya’da yaşananlar, hepimize bir şey söylüyor: Denetim eksiklikleri, güvenlik zaafiyetleri, mevzuata uymayan binalar. Kağıt üzerindeki sertifikalar, insan hayatını korumuyor. Artık bir milat gerekiyor. Acil durum planları gerçekçi olmalı, düzenli ve şeffaf denetimler yapılmalı, özellikle ahşap binalarda yangın güvenliği sağlanmalı.
Bu felaketin ardından, sorumluların yargılanması elbette önemli. Ancak daha da önemlisi, bir daha böyle bir trajediyi yaşamamak için gerekli adımları atmaktır. Çünkü unutmayalım, Kartalkaya’daki bu facia sadece bir otelin değil, göz göre göre gelen bir ihmaller zincirinin sonucudur.
Son söz: Sorulacak hesap, sadece adli süreçle sınırlı kalmamalı. İhmallerin üzerine gidilmeli, yasalar ve uygulamalar değişmeli. Yoksa Kartalkaya, ne ilk olacak ne de son…