ABD Başkanı Donald Trump’ın “Grönland’ı alacağız” açıklamaları bir zamanlar şaşkınlıkla karşılansa da, bugün artık Avrupa için ciddi bir meseleye dönüşmüş durumda. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Grönland’ı ABD tehdidinden korumak için Avrupa liderlerinden destek arayışında.
Grönland halkının %85’inin Amerika’ya bağlanmak istemediği biliniyor. Ancak Trump’ın “Amerika yıllarca aynı kaldı, hatta küçüldü. Artık genışleme zamanı” diyerek söylemlerini sertleştirmesi, Danimarka’yı alarma geçirdi. Başlangıçta bu sözleri ciddiye almayan Kopenhag, şimdi Grönland’ı savunmak için milyarlarca Euro’luk bir askeri harcama paketini açıkladı.
Ancak bu sadece Danimarka’nın meselesi değil. Frederiksen, Avrupa’dan destek bulabilmek için önce Kuzey Avrupa ülkelerinin liderleriyle görüştü, ardından da Berlin, Paris ve Brüksel’e uzanan bir diplomasi turuna çıktı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüşten Frederiksen, Avrupa Birliği’nin de artık ABD’ye karşı daha sert bir tutum almaya başladığını gözler önüne serdi.
Ancak dikkat çeken bir nokta var: Ne Macron ne de Scholz, Trump’ın adını doğrudan anmadı. “Hiçbir ülkenin sınırı ihlal edilemez. Bu kural herkes için geçerlidir ve askeri gücün sınır değiştirmek için kullanılması kabul edilemez.” sözleri, diplomatik bir mesaj olarak algılandı. Bir zamanlar bu sözler Putin’e gönderme olarak kullanılıyordu. Şimdi ise Avrupa, aynı uyarıyı Trump’a yapmak zorunda hissediyor.
En dikkat çekici açıklama ise Fransa Dışişleri Bakanı’ndan geldi. Fransa’nın, Danimarka’dan bir talep gelmesi halinde asker göndermeye hazır olduğunu belirtmesi, konunun ne kadar ciddileştiğinin bir başka göstergesiydi. Ancak yine de Fransa, “ABD’nin gerçekten de Grönland’ı işgal edebileceğine inanmadıklarını” da eklemeyi unutmadı.
NATO’nun ve Avrupa Birliği’nin Grönland konusunda daha aktif bir politika izlemeye başlaması, Trump’ın söylemlerine karşı Avrupa’nın ne kadar rahatsız olduğunu gösteriyor. Bugün küresel dengeler farklı bir yöne evriliyor ve Avrupa, ABD’nin soğuk savaş sonrasının “güvenilir müttefiki” olmadığını gittikçe daha net bir şekilde görüyor. Grönland meselesi, bu yeni küresel gerçekliğin en kritik göstergelerinden biri olarak tarihe geçebilir.