Küresel ekonomi, bir yol ayrımında. Faiz kararları, emtia dalgalanmaları ve ticaret gerilimleri, sadece yatırımcıları değil, ülkelerin siyasi dengelerini bile etkileyecek kadar güçlü dalgalar yaratıyor.
Nisan ayı, finans dünyası için sarsıcı bir sayfa açtı. ABD’de tarım dışı istihdam 177 bin kişi arttı, işsizlik yüzde 4,2 ile yerinde saydı. İlk bakışta olumlu görünen bu tablo, aslında Fed’in beklenen faiz indirimine dair umutları gölgeledi. Yatırımcılar gözünü temmuza dikti; haziran ihtimali, rafa kalktı.
Yatırımcının güvenli limana ihtiyacı azaldı. Dolar güç kazandı, tahvil faizleri yükseldi. Peki, bu tablo ne anlatıyor? Küresel ekonomide para politikalarının yönü, giderek daha karmaşık hale geliyor. Fed, faiz kararını sabit tutacak ama Başkan Powell’ın ağzından çıkacak her kelime piyasanın yönünü belirleyecek.
Dünya Bankası Uyarıyor: Altın Yüksek, Emtia Düşüşte
Dünya Bankası’nın Nisan Emtia Görünüm Raporu, çok net: 2025’te küresel emtia fiyatlarında yüzde 12’nin üzerinde bir düşüş bekleniyor. Bu, Kovid sonrası dönemde fiyatların ilk kez 2015-2019 ortalamasının altına ineceği anlamına geliyor.
Ancak altın, bu düşüş eğrisinin dışında kalacak gibi. Jeopolitik belirsizlikler nedeniyle Dünya Bankası, bu yıl altının yeni rekorlar kırabileceğini öngörüyor. Gerçekten de fiyatlar 3.500 doları test etti ancak daha sonra 3.241 dolara kadar geriledi. Küresel risk iştahındaki artış, Çin’in zayıf likiditesi ve ABD-Çin müzakerelerindeki yumuşama, yatırımcının altına yönelmesini frenliyor.
Çin Etkisi ve Metal Gerçeği
Bakır, kurşun, nikel ve çinko… Çin’in yavaşlayan talebi, bu metallerin kaderini belirliyor. Uluslararası kuruluşlar, 2025-2026 döneminde arz fazlası bekliyor. Örneğin, nikelde Endonezya üretimi son altı yılda beş katına çıktı. Bu üretim artışı, Çinli şirketlerin rafinaj teknolojisindeki ilerlemeleriyle mümkün oldu.
Elektrikli araçların yükselişiyle nikel bazlı bataryaların yerini alan LFP teknolojisi, nikeli baskılıyor. Kurşun, otomotivdeki durgunluk ve kurşun-asit bataryalara olan düşen taleple üçüncü kez arz fazlası verecek. Alüminyum ise Çin’in kapasite sınırlarına rağmen artan üretimiyle düşüş riskinde.
Petrol: Fiyatlar Eriyor, OPEC+ Suskun
Petrolde ise durum daha dramatik. OPEC+’nın sekiz üyesinin üretimi artıracağı beklentisiyle, arz fazlası korkuları büyüyor. Dünya Bankası, enerji fiyatlarının bu yıl yüzde 17’den fazla düşmesini bekliyor. Brent petrolün varili, 2026’da 60 dolara kadar gerileyebilir. Elektrikli araçların yükselişi, bu dönüşümde katalizör rolü oynuyor.
ABD Tarımı: Umut ve Felaket Yan Yana
Tarım emtialarında ise tablo karmaşık. ABD ihracatında soya, mısır ve buğday öne çıkarken, hava koşulları planları altüst etti. Sel felaketleri ve yağışlar ekimi aksattı. FAO’nun tahıl stok tahmini son üç yılın en düşüğüne geriledi. Gıda fiyatlarında düşüş bekleniyor ama bu, sadece kırılgan ekonomiler için değil, insani yardım örgütleri için de kritik bir gelişme.
Kakaodan Şekere, Kahveden Pamuğa: Tüccarın Gözü Göklerde
Fildişi Sahili’ndeki yağışlar, kakao üretimini artırma beklentisiyle fiyatları düşürdü. Şeker fiyatları da FAO verilerine göre yüzde 3,5 geriledi. Ancak kahve, sürpriz bir şekilde yüzde 4,3 yükseldi. Pamukta ise düşüş yüzde 2,3’ü buldu. Bu, sadece hava durumuna değil, aynı zamanda tüketici güvenine de bağlı.
Sonuç:
Piyasalar, artık sadece merkez bankası açıklamalarıyla değil, hava durumundan küresel siyasi gerilimlere kadar her detayla yeniden şekilleniyor. Çin’in talebi, ABD’nin verisi, Endonezya’nın arzı, Afrika’daki yağmur ve Orta Doğu’daki kriz… Hepsi, emtia piyasalarının kaderini belirliyor.
Yatırımcılar için artık “bir göz ekranda, bir kulak Powell’da” devri yetmiyor. Aynı anda Amazon ormanlarındaki kuraklığı, Şanghay’daki sanayi üretimini ve Mississippi’deki taşkını da izlemek gerekiyor.