Türkiye’nin modernleşme serüveninde “İslamcı Kemalizm1“ hem ideolojik bir kırılmayı hem de tarihsel bir sürekliliği ifade eder. Bu kavram, Cumhuriyet’in din ile kurduğu ilişkinin salt bir “reddiye” veya “seküler dayatma” olmadığını, aksine Osmanlı’nın son döneminde filizlenen İslamcılık geleneğinin radikal bir devamı olduğunu gösterir. İslamcı Kemalizm, devletin kontrolünde rasyonalize edilmiş, kamusal alanda disipline edilmiş ve modern ulus inşasına hizmet edecek şekilde yeniden yorumlanmış bir dini anlayışın ürünüdür.
1. Osmanlı Modernleşmesinden İslamcı Kemalizm’a: Tarihsel Kökler
İslamcı Kemalizm’ın kökenleri, Osmanlı’nın Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerindeki din reformu arayışlarına dayanır. Özellikle II. Abdülhamid’in “İslamcı modernleşme” politikası ve Jön Türklerin pozitivist İslam yorumu, Cumhuriyet’in din politikalarına zemin hazırlamıştır.
Namık Kemal ve Ziya Gökalp’in Etkisi:
Namık Kemal’in “İslam’ın akıl ile uyumluluğu” vurgusu ve Ziya Gökalp’in “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” formülü, İslamcı Kemalizm’ın entelektüel altyapısını oluşturmuştur. Gökalp’e göre, din “millileştirilmeli” ve modern hayatın ihtiyaçlarına göre yorumlanmalıydı.
Cumhuriyet’in Diyanet’i kurması, bu düşüncenin kurumsal ifadesidir: İslam, devlet denetiminde “makul” bir forma sokulacaktı.
Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması: Sufi Geleneğin Tasfiyesi
İslamcı Kemalizm’ın en radikal hamlelerinden biri, 1925’te tarikatların yasaklanmasıdır. Bu karar, sadece laiklikle değil, Osmanlı’nın son dönemindeki ıslahatçı İslamcıların Sufizm eleştirisiyle de uyumludur. Örneğin, Mehmet Akif gibi İslamcılar, tekke kültürünü “hurafe kaynağı” olarak görüyordu. Cumhuriyet, bu eleştiriyi radikal bir politikaya dönüştürdü.
2. İslamcı Kemalizm’ın Üç Temel Prensibi
İslamcı Kemalizm’ın teorik çerçevesi, şu üç prensip etrafında şekillenir:
- Devlet Denetiminde Din (Resmi İslam)
- İslam, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla standartlaştırıldı.
- Hutbeler Türkçeleştirildi, “milli birlik” vurgusu öne çıkarıldı.
- Örnek: 1932’de ezanın Türkçe okunması, dinin ulusal bir forma sokulma çabasıydı.
- Pratik İslam’ın Sembolikleştirilmesi
- Dini ritüeller, kamusal alandan özel alana çekildi.
- İbadet, “kişisel vicdan” meselesi olarak tanımlandı; ancak devlet, “doğru İslam”ı tanımlama yetkisini elinde tuttu.
- Örnek: Kılık kıyafet devrimi, dini sembollerin kamusal görünürlüğünü sınırladı.
- Modernite ile Uzlaşan Bir İslam Anlayışı
- Bilimsel ilerleme ve dinin çatışmadığı vurgulandı.
- “Aklın ve bilimin rehberliği” söylemi, dini dogmaların eleştirisi için kullanıldı.
- Örnek: Atatürk’ün “Din bir vicdan meselesidir” sözü, dinin bireyselleştirilmesini hedefliyordu.
3. İslamcı Kemalizm’ın Paradoksu: Sekülerleşme mi, Dinin Yeniden Üretimi mi?
İslamcı Kemalizm, sekülerleşme iddiasına rağmen, dinin toplumsal hayattan tamamen silinmesini değil, kontrollü bir şekilde yeniden üretilmesini sağladı. Bu durum, iki çelişkili sonuç doğurdu:
- Din, Devlet Eliyle Laikleştirildi, Ama Tamamen Özelleştirilemedi:
- Diyanet’in varlığı, İslam’ın kamusal rolünü tamamen ortadan kaldırmadı; sadece devletin belirlediği sınırlar içinde kalmasını sağladı.
- “Makbul Müslüman” Kimliği Yaratıldı:
- Cumhuriyet, “çağdaş Müslüman” tipolojisini teşvik etti: Dindar ama modern, muhafazakâr ama Batılı. Bu model, günümüzdeki “laik-dindar” geriliminin de tohumlarını attı.
4. Sonuç: İslamcı Kemalizm, Bir “Geçiş İdeolojisi” miydi?
İslamcı Kemalizm, Osmanlı’nın “Saray Müslümanlığı” ile bugünkü “muhafazakâr demokrat” İslam anlayışı arasında bir köprü işlevi gördü. Cumhuriyet, dini tamamen reddetmek yerine, modern ulus-devletin ihtiyaçlarına göre evcilleştirdi. Bugün Türkiye’de İslam’ın kamusal alandaki görünürlüğü, aslında bu tarihsel sürecin bir devamıdır.
Kritik Soru:
İslamcı Kemalizm, din ile moderniteyi uzlaştırmayı başardı mı? Yoksa bu sentez, Türkiye’yi “ne tam seküler ne tam dindar” bir ara formda sıkıştıran kronik bir gerilime mi mahkûm etti?
İslamcılık ve Kemalizm: Aynı Projenin İki Yüzü
Kemalizm’in kökenlerini anlamak için, onun İslamcılıkla olan ideolojik akrabalığını görmek gerekir. Her ikisi de devleti modernleştirme, toplumu dönüştürme ve geleneksel dini yorumları rasyonalize etme amacı taşıyordu. Kemalizm, İslamcılığın modern damarını devraldı, ancak onu seküler bir çerçeveye oturttu. Bu süreklilik, Türkiye’nin modernleşme paradoksunu açıklayan anahtardır.
1. İslamcılık: Protestanlaşma Çabası
- yüzyıl Osmanlı İslamcıları, İslam’ın “Protestan bir reform” geçirmesi gerektiğini savundu. Onlara göre:
- Din, akıl ve bilimle uyumlu olmalıydı (Namık Kemal).
- Gelenekçi ulemanın otoritesi kırılmalı, din “öze” dönmeliydi (Mehmet Akif).
- Batı’nın teknolojik üstünlüğü benimsenmeli, ancak kültürel taklitçilikten kaçınılmalıydı (Ziya Gökalp).
Örnekler:
- Cemaleddin Afgani, İslam’ın “akıl ve bilimle çelişmediğini” savunarak İslamcılığın temelini attı.
- Mehmet Akif, “Safahat”ta hurafeleri eleştirip, “asrın idrakine uygun” bir İslam talep etti.
- Ziya Gökalp, İslam’ın Türk milli kültürüyle sentezlenmesini önerdi.
Bu fikirler, Kemalizm’in din politikalarının da temelini oluşturdu.
2. Kemalizm: İslamcılığın Seküler Yorumu
Kemalizm, İslamcıların başlattığı “akılcı din” projesini devraldı, ancak onu seküler bir devlet yapısına entegre etti.
Farklılık:
- İslamcılar, İslam’ın reforme edilerek modernleşmeye uygun hale getirilmesini istedi.
- Kemalizm, İslam’ı tamamen kamusal alandan çekip, devlet kontrolünde sembolik bir role indirgedi.
3. Kemalizm Neden İslamcılığın Devamıydı?
- Aynı Kadrolar, Aynı Hedefler:
- Jön Türklerin bir kısmı (ör. Abdullah Cevdet), pozitivist ve İslam’ı modernize etmek isteyen isimlerdi.
- Atatürk’ün yakın çevresindeki Ziya Gökalp etkisi, İslam’ın millileştirilmesi fikrini besledi.
- Dinin Toplumsal Kontrol Aracına Dönüştürülmesi:
- İslamcılar, “doğru İslam”ı devlet eliyle öğretilmesini savunuyordu.
- Kemalizm de Diyanet’i kurarak, dini resmi bir çerçeveye oturttu.
- Eğitim ve “Yeni İnsan” Projesi:
- İslamcılar, medreselerin ıslahını istiyordu.
- Kemalizm, medreseleri kapatıp laik eğitim getirdi, ancak din derslerini müfredata ekledi.
4. Sonuç: Kemalizm, İslamcılığın Radikal Versiyonuydu
Kemalizm, İslamcı modernleşmenin sekülerleşmiş haliydi. İkisi de:
- Geleneksel dini otoriteyi (ulema, tarikatlar) tasfiye etmek,
- Toplumu akılcı, disiplinli ve modern bir yapıya kavuşturmak,
- Devlet eliyle “doğru din” anlayışını dayatmak
istiyordu. Tek fark, Kemalizm’in dini tamamen devlet kontrolüne alıp, kamusal alanı sekülerleştirmesiydi.
Çarpıcı Tespit:
“Kemalizm, İslamcılığın Protestanlaşma projesini tamamladı; ancak bunu kilisesiz bir Protestanlık yaratarak yaptı.”
1- Bu kavramı kullanmak zorundaydım anlatmak istediğim şey İslamcılığın, Kemalizm’i etkilediği veya Kemalizm içinde İslamcığın ana kavramlardan biri olduğudur.
Önce yayınlanmış bölümleri okumak için:
Birinci Bölüm: Saray İslam’ından Kemalist İslam’a: Bir Modernleşme Paradoksu
İkinci Bölüm: İslamcılık: Cumhuriyet Modernleşmesinin Görünmeyen Temeli