Romanın Tanrısı İlk Günün Sonu

Romanın Tanrısı İlk Günün Sonu

Aralık 22, 2024
konu yorum

Sümeyye, romanında kahramanın bir kadın olması gerektiğine karar verdiğinde ’nden aşağı doğru iniyordu. Taş döşeli dar sokakların sessizliği, kafasındaki düşüncelerle garip bir uyum içindeydi. İnsanlığı cennetten çıkarıp bu dünya sürgününe atılmasına neden olan Havva’nın, belki de tarihte ilk kez bu suçlardan aklanacağı bir insanlık çağına giriyorduk. Kadın, ilk kez yeni kurulan bu medeniyette güçlü, kahraman ve kurtarıcı bir figür olarak yükselecekti. Dinler, inançlar, felsefi metinler ve ataerkil dilin inşa ettiği tüm bu medeniyet tasavvurunun değişimini anlatan bir yazar. Bu yeni dilin müjdecisi olacak bir eserini yazmak üzereydi ve bu, pek çok erkek için “tehlikeli ve çok pis” bir şeydi.

Bu yüzden kahramanın ismi, zamanlarının azaldığını ima eden bir anlam taşımalıydı. Rüveyda. Evet, bu isim mükemmeldi. ile başlayacak yeni dönemin kadın figürü, ın insanlık üzerindeki duygusal ve psikolojik etkilerine cevap verecekti. Kadın, memeli türün tüm özelliklerini taşıyan, türün devamını sağlayan bir varlık olarak bu hikâyede kilit rol oynayacaktı. Rüveyda, yalnızca bir isim değil, kadınların değişim ve yükselişinin sembolüydü.

Büyük bir heyecanla eve gitmek için hızlı adımlarla yürüyordu. Eyüp’ten otobüse binip Sirkeci’ye, oradan Marmaray’a geçecekti. İnsan kalabalığı, gürültüsü, kaotik sokaklar… İlk defa bu kadar yorulduğunu hissetti. “Ne kadar çok insan var. Biraz sessizlik olsa, hiç değilse zihnimde romanımı yazmaya devam edebilsem,” diye düşündü. Eve ulaşması iki saatini almıştı. Okuldan dönecek oğulları için yemek hazırladı. Çocuklar eve gelir gelmez yemek yediler, ardından televizyon karşısına geçtiler.

Sümeyye, bilgisayarın başına geçti ve ilk cümlelerini yazmaya başladı: “Sanat ile paranoya arasında derin ilişkiler olduğunu düşünürüm. Sanatın doğasında bir şizofrenlik var. Olmasa…” Tam bu sırada, göz kapakları ağırlaştı ve başını klavyeye yasladı. bir daha uyanmadı.

Bilgisayar ekranında, yarım kalmış bir romanın cümleleri duruyordu. Ve işte, yazar -yani ben- onun artık bu romanda ölmesi gerektiğine karar vermiştim. Neden mi? Çünkü Sümeyye’nin yaratmak istediği roman kahramanı, ancak onun ölümünden sonra doğabilirdi. Büyük kahramanlar, kendilerinden başka bir kahramanın varlığını kabul etmez. Liderler, kahramanlar her zaman tektir.

Yaratma süreci her zaman bir paradoks barındırır; yazar, hikayeyi yazarken hem yaratan hem de yok eden olur. Yeni bir şey inşa etmek için eski olanı geride bırakmak zorundasınız. Sümeyye, bu döngüyü tam anlamadan yazıyordu. Kendi hikayesini Rüveyda’nın omuzlarına yüklemek istedi, ama her kahraman, yaratıldığı andan itibaren yazarı sorgular. Rüveyda, Sümeyye’nin dünyasını aşmalı ve yerini almalıydı. Bu yüzden, Rüveyda’nın hikayesi ancak Sümeyye’ninki sona erdiğinde başlayabilirdi.

Yazarlar genelde romanlarının baş kahramanıdır. Hikaye onların dünyasıdır; her karakter, her cümle yazarın bir yansımasıdır. Ama Sümeyye bu geleneği yıkmak istedi. Kendi sesini geri çekip her şeyi kahramanına bırakmaya çalıştı. Ama hangi yazar bunu yapar ki? Tolstoy, Dostoyevski, Camus ya da Kafka… Kahramanlarını hiçbir zaman tamamen özgür bırakmadılar. Çünkü kahramanlar, yazarlarının birer uzantısıdır. Sümeyye ise Rüveyda’yı bağımsız kılmak istedi. Ama bu, yazarlık denen şeyin doğasına meydan okumaktı. Ve her meydan okumanın bir bedeli vardır.

Sümeyye’nin sonu işte bu yüzden geldi. Rüveyda, Sümeyye’nin gölgesinden kurtulup kendi hikayesini yazmaya başlamalıydı. Büyük kahramanlar, kendilerinden başka bir varlığın parlamasına izin vermez. Ve Sümeyye, farkında olmadan Rüveyda’nın doğması için kendi yok oluşunu hazırladı.

Zaten Rüveyda, var olmak için Sümeyye’nin ölmesini istemişti. Her evlat, annenin/babanın ölümü değil midir?

Latest from Hayati Esen

Yolculuk İki Gün, Hissedilen Sonsuz Sevgi
Önceki Hikaye

Yolculuk İki Gün, Hissedilen Sonsuz Sevgi

Dünya'nın Çekirdeğindeki Hareketler Gün Uzunluğunu Etkiliyor Olabilir
Sonraki Hikaye

Dünya’nın Çekirdeğindeki Hareketler Gün Uzunluğunu Etkiliyor Olabilir

GitTop

Don't Miss