📉 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Nisan 2025 verileri, ekonomik kırılganlığın yeni bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Reel sektörün net döviz pozisyonu açığı sadece bir ayda 11,8 milyar dolar artarak 171,8 milyar dolara çıktı. Bu rakam, sadece ekonomik teknik bir veri değil; aynı zamanda Türkiye ekonomisinin omurgasında giderek büyüyen bir riskin adı.
Kur Riski Herkesin Kapısında
Kur oynaklığının hâlâ baskılanarak tutulduğu bir dönemde, bu kadar büyük bir Döviz Açığı şirketlerin risk yönetimini imkânsızlaştırıyor. Kurlarda yaşanacak ani bir sıçrama, borcunu dövizle finanse eden ama gelirini TL ile elde eden şirketler için iflasın eşiği anlamına gelebilir. Bu sadece birkaç sektörün değil, tüm reel ekonominin zincirleme bir şokla sarsılması demek.
Kısaca özetleyecek olursak: Kur artarsa enflasyon artar, enflasyon artarsa alım gücü düşer, tüketim düşer, yatırım durur. Türkiye, bir domino etkisinin ilk taşlarını diziyor olabilir.
TCMB’nin Manevra Alanı Daralıyor
Kurları sabit tutmak için kullanılan rezervler sınırlı. Merkez Bankası’nın elinde hâlâ kamu bankaları ve dolaylı müdahale araçları var, ancak döviz açığı bu hızla büyümeye devam ederse, bu araçların etkisi giderek azalacaktır. Çünkü reel sektörün döviz talebi kısa vadede azalacak gibi durmuyor. Aksine, yükümlülüklerin yapısına baktığımızda bu talebin artmaya devam edeceği görülüyor.
Kısa Vadeli Dengede Alarm Zilleri Çalıyor
TCMB verilerine göre kısa vadeli döviz varlıkları 137 milyar dolar seviyesinde, yükümlülükler ise 127 milyar dolar. Kağıt üstünde 9,8 milyar dolarlık bir fazla görünse de bu rakam sadece bir ayda 2,5 milyar dolar azaldı. Yani alarm zilleri çoktan çalmaya başlamış durumda. Kısa vadede yaşanacak bir dış şok – örneğin küresel faizlerin yükselmesi ya da bölgesel bir jeopolitik kriz – döviz dengesini yerle bir edebilir.
Küresel Sistem Bu Tabloyu Nasıl Okur?
Türkiye gibi sistemle entegre bir ekonomide bu kadar ciddi bir açık, sadece içeride değil, dışarıda da bir güven erozyonuna neden olur. Gelişmekte olan ülkelerde benzer açıklar birikirken, küresel fonlar riskli piyasalardan hızla çıkış eğilimi gösterir. Bu da Türkiye’yi yalnızca bir iç krizle değil, dış sermaye daralması ve kredi kısıtlamalarıyla karşı karşıya bırakır.
Çıkış Nerede?
Çıkış yolu kısa vadeli para girişlerine dayalı makyajlı çözümler değil, üretim yapısında köklü dönüşüm, teknolojiye dayalı ihracat ve ithal girdiye olan bağımlılığı azaltan stratejik yatırımlardır.
Ancak bu dönüşümün ön koşulu, serbest ve öngörülebilir bir ekonomik iklimdir. Bugünkü gibi baskılanmış kur, yönetilen faiz ve müdahaleci ekonomi politikaları ile yapısal dönüşümün gerçekleşmesi pek mümkün değil.
Ekonomik Deprem Uyarısı
Ekonomik veriler bize sadece bugünü değil, gelecekte yaşanabilecek türbülansların işaret fişeğini de sunar. Türkiye’nin döviz açığı artık sadece finansal bir detay değil; bir ekonomik deprem uyarısıdır. Bu uyarıyı ciddiye alıp almamak, yöneticilerin değil, tüm toplumun kaderini etkileyecek bir karardır.
Yorumlarınızı aşağıya bırakın, sizce bu tablo nereye gider?