IMF‘nin Türkiye’ye ilişkin 4. Madde Gözden Geçirme Raporu, ülkenin son dönemdeki ekonomik politikalarını derinlemesine analiz ederken, özellikle 2023 ortasından itibaren yaşanan önemli değişimlere dikkat çekiyor. Bu bağlamda, IMF’nin raporu, Türkiye’nin makroekonomik görünümü açısından kritik bulgular içeriyor ve ülkenin gelecek dönemde karşılaşabileceği zorlukları ve fırsatları değerlendiriyor.
2023’ten İtibaren Ekonomik Politikadaki Dönüşüm
IMF raporu, 2023 ortasından itibaren Türkiye’de uygulanan ekonomik politikaların belirgin bir dönüşüm geçirdiğini vurguluyor. Bu dönüşümün en önemli unsurlarından biri, kriz risklerini azaltan ve piyasalardaki güveni artıran sıkı para politikaları oldu. Editör Yorumu: Türkiye’nin uzun süredir karşı karşıya olduğu makroekonomik dengesizlikler, özellikle döviz rezervlerinin azalması ve yüksek enflasyon gibi riskler düşünüldüğünde, bu sıkılaştırıcı politikaların uygulanması zorunlu hale gelmişti. Ancak, bu tür adımların kısa vadede büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini göz ardı etmemek gerekir.
2024-2025 Beklentileri: Büyüme ve Enflasyon
IMF, Türkiye’nin 2024 yılında iç talebin baskı altına alınması nedeniyle büyümenin yüzde 3,4’e düşeceğini öngörüyor. 2025’te ise mali sıkılaştırmanın etkisiyle bu oranın yüzde 2,7’ye kadar gerileyeceği ve enflasyonun yüzde 24 seviyesine düşeceği tahmin ediliyor. Editör Yorumu: Bu projeksiyonlar, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyümeye geçiş sürecinde olduğunu gösteriyor. Ancak, büyüme oranlarındaki bu düşüş, özellikle iş gücü piyasası ve gelir dağılımı üzerinde baskı yaratabilir. Öte yandan, enflasyonun kontrol altına alınması, uzun vadeli ekonomik istikrar için olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Cari Açık ve Uluslararası Rezervler
IMF ekibinin başındaki James P. Walsh, ekonomik dönüşümün cari açığı daraltarak GSYH’nin yüzde 2,7’sine indireceğini ve uluslararası rezervlerdeki artışın devam edeceğini belirtiyor. Editör Yorumu: Türkiye’nin uzun yıllardır kronik bir sorun olarak karşılaştığı cari açık, ekonomik kırılganlıkların başlıca nedenlerinden biri. Rezervlerin artışı ise ülkenin dış şoklara karşı dayanıklılığını artırabilir. Ancak, bu rezerv artışının ne kadar sürdürülebilir olduğu konusu dikkatle takip edilmelidir. Döviz girişlerinin büyük ölçüde kısa vadeli fonlarla sağlanması, bu kazanımların kalıcılığı konusunda soru işaretleri doğurabilir.
Enflasyonla Mücadelede Zorluklar
Raporda, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesine yönelik kademeli yaklaşımın, büyüme üzerindeki etkiyi sınırlamayı amaçladığı ancak aşağı yönlü riskler taşıdığı belirtiliyor. Özellikle enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar ve jeopolitik riskler, enflasyonu yukarı çekebilir. Editör Yorumu: Türkiye’nin enflasyonla mücadelesi, dış faktörlerden ciddi şekilde etkileniyor. Enerji fiyatlarındaki artış ve bölgesel istikrarsızlıklar, ülkenin para politikalarının başarısını doğrudan etkileyebilir. Bu noktada daha radikal ve önceden yüklenmiş tedbirlerin alınması gerekebilir.
Mali Politika ve Yapısal Reformlar
IMF, mali politika sıkılaştırmasının, enflasyonu daha hızlı ve sürdürülebilir şekilde düşürme potansiyeli taşıdığını vurguluyor. Vergi reformları ve harcama disiplininin sağlanması, bu süreçte kritik önemde. Editör Yorumu: Türkiye, mali disiplini sağlama konusunda önemli adımlar atmalı. Özellikle enerji sübvansiyonlarının reformu gibi yapısal düzenlemeler, hem enflasyonu kontrol altına almak hem de mali sürdürülebilirliği artırmak adına önem taşıyor. Ancak, bu adımların toplum üzerinde yaratabileceği sosyal etkiler de göz önünde bulundurulmalı.
Enflasyon Beklentileri ve Para Politikası
IMF, Türkiye’nin enflasyon hedeflerine ulaşabilmesi için sıkı para politikasının devam etmesi gerektiğini belirtiyor. Enflasyon beklentileri TCMB’nin hedeflerine ulaşmazsa ek sıkılaştırma ihtiyacının doğabileceği ifade ediliyor. Editör Yorumu: Türkiye Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflemesine yönelik sıkı para politikası, şu ana kadar istenilen sonuçları tam anlamıyla veremedi. Enflasyon beklentilerinin düşmemesi, piyasalar üzerinde sürekli bir belirsizlik yaratabilir. Bu bağlamda daha güçlü bir iletişim politikası ve para politikasında kararlılık büyük önem taşıyor.
IMF raporu, Türkiye ekonomisinin hem kısa hem de orta vadede karşılaşacağı risklere dikkat çekerken, doğru politikaların uygulanması durumunda sürdürülebilir büyüme ve finansal istikrarın sağlanabileceğine işaret ediyor.
Editör Yorumu: Türkiye, geçmişte yaşadığı ekonomik krizlerden ders çıkararak, orta vadeli bir strateji geliştirmeli ve bu stratejiyi disiplinli bir şekilde uygulamalıdır. Kısa vadeli kazanımlar yerine, uzun vadeli reformlara odaklanmak, Türkiye’nin gelecekte daha güçlü bir ekonomi inşa etmesi için kritik önemde olacaktır.
Bu rapor, özellikle büyüme, enflasyon ve dış denge konusunda dengeli ve sürdürülebilir politikaların gerekliliğini vurgulamakta ve yapısal reformların önemine işaret etmektedir.
Haber https://www.cnbce.com yayınladığı rapordan yararlanılarak düzenlenmiştir.