İsrail’deki Siyonist rejim, Gazze’deki vahşi soykırımı bölgesel bir savaşa dönüştürme projesini adım adım hayata geçiriyor ve diğer ülkeleri bu kaosa sürüklüyor. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah‘ın Beyrut’un başkentinde İsrail tarafından gerçekleştirilen bir bombardımanla öldürülmesi, İsrail’in Lübnan cephesini fiilen savaşa açtığının bir göstergesi oldu.
Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, İsrail’in karanlık senaryolarına her türlü desteği sağlıyor. Siyonistlerin gerçekleştirdiği soykırım ve kaos projelerini “Netanyahu’nun kişisel savaşı” olarak gizlemeye çalışıyorlar. Ancak gerçekte bu işgal, soykırım, ilhak ve bölgesel savaş planları ABD ve Avrupa ülkelerinden de destek buluyor. Bunun en açık kanıtı, Gazze’deki soykırım boyunca İsrail’e sağladıkları siyasi, ekonomik ve askeri yardımlardır.
Ünlü Fransız Müslüman düşünür Roger Garaudy, “İsrail, Mitler ve Terörizm” adlı kitabında, Batı’nın, özellikle ABD’nin İsrail’i destekleme sebebinin petrol ve doğal gaz olduğunu yıllar önce belirtmişti. Garaudy, Batılı politikacılardan alıntılar yaparak bu durumu açıklamıştı. İngiliz Lord Balfour’un, Siyonistlere ait olmayan bir ülkeyi teslim ederken söylediği şu sözleri hatırlatır: “Uygulanan rejimin çok da önemi yok; önemli olan, Orta Doğu’daki petrol kaynaklarını kontrol edebilmemizdir. Bu petrolün bize açık kalması yeterlidir.” (John Kimhi, Filistin ve İsrail, Albin Michel Yayınevi, 1973). ABD Dışişleri Bakanı Cordell Hull ise şöyle der: “Suudi Arabistan’ın petrolü, dünyanın en büyük ödüllerinden biri olarak kabul edilmelidir.” (Aynı kitap). Bu, Batı’nın politikalarının, İsrail yöneticilerine de aynı görevi yüklediğini gösteriyor. Eski NATO Genel Sekreteri Joseph Luns da bu görevi şu şekilde tanımlar: “İsrail, modern zamanların en ucuz paralı askeri haline geldi.” (Nadav Shragai, Haaretz, 13 Mart 1992). Amerikalı yetkililer, İsraillilerin kendilerini ucuz paralı asker olarak kullandıklarını ve İsrail mallarının ABD’ye girişinde vergi alınmadığını belirtirler. Ayrıca her İsrailli Yahudi vatandaşına binlerce dolar bahşiş verirler. Gazze ve Lübnan’daki saldırılarda gördüğümüz gibi, ABD, İsrail’e sınırsız silah desteği sağlamaktadır. Garaudy, “Siyonizm Dosyası” adlı kitabında bu durumu şu şekilde açıklar: “Başlangıçta en tehlikeli hikaye, küçük ve zayıf İsrail ve sürekli tehdit altında olan Arap tehlikesiydi. Sonuç olarak, İsrail, hayatta kalmak için savaşmak zorunda olan bir ülke haline geldi. Ancak ABD’nin yardımı sayesinde İsrail, Şam, Bağdat, Amman, Kahire ve Beyrut’a, gördüğümüz gibi, 48 saat içinde ulaşabilir hale geldi. İsrail sürekli yok olma tehlikesinden bahsederken aslında bölgedeki en büyük tehdit haline gelmiştir. ‘Küçük Davut’ ve ‘Dev Golyat’ ile ‘İsrail mucizesi’ hikayesi, Batılıları İsrail’e acımaya ve işlediği en korkunç cinayetleri bile hoşgörüyle karşılamaya itmiştir. Gerçekte, ‘küçük Davut’, sapanını ABD’nin tüm silahları ve parasıyla doldurma gücüne sahiptir.”
Sonuç olarak, bölgemizi emperyalist devletler adına kana bulayan bu barbar Siyonizme karşı bölge ülkelerinin birleşme vakti gelmiştir. İsrail’in ve ABD’nin barbarlığına karşı güçlü bir ittifak kurulması zorunludur, aksi takdirde “Beyaz öküz yenildiği gün yenildim” diyenlerden olacağız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Siyonist rejimin bölgesel savaş planlarına ilk günden beri dikkat çekiyor ve dün yaptığı açıklamada dünyayı bir kez daha uyararak İsrail’in Gazze ve Ramallah’tan başlayarak Lübnan’a ve bölgedeki diğer ülkelere yaymaya çalıştığı çılgınlık politikasını durdurma çağrısını yineledi. Hiç şüphe yok ki İsrail, Amerika’dan aldığı tüm desteklere rağmen Orta Doğu’da, Avrupa’da, Asya’da ve dünyanın her yerinde ağırlığını ve ahlakını kaybetmiştir.