Hayat bazen bir yelkenliye sığar. Tıpkı şimdi olduğu gibi… Adı Madleen. Bir tekneden fazlası. Açık denizlerde ilerleyen bir vicdan arayışı. İçinde sadece 12 kişi var. Ama taşıdığı yük, 12 kişinin çok ötesinde: Gazze’ye ulaşamayan vicdan, görmezden gelinen adalet ve unutturulmak istenen insanlık.
Madleen yelkenlisi, Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun son eylemiyle Gazze ablukasını delmeyi amaçlıyor. Gemide Greta Thunberg gibi küresel aktivistler, Türk barış gönüllüsü Şuayb Ordu gibi sivil direnişçiler var. Gemiye müdahale edilirse hiçbir direnişte bulunmayacaklarını, “elleri boş bir şekilde oturacaklarını” söylüyorlar. Bu, modern zamanların en saf pasif direnişidir. Bu bir çağrıdır: “Bizi öldürmek istiyorsanız, önce kameralarınızı açın!”
Bu çağrı sadece İsrail’e değil, dünyaya yapılmış bir çağrıdır. Çünkü mesele Gazze’ye ulaşmak değil artık; mesele insanlığa seslenmektir.
İsrail Ne Yapacak?
İsrail’in cevabı, 2010’daki Mavi Marmara olayında olduğu gibi şiddetle mi gelecek? Yoksa bu kez görüntü vermemeye, sessizce bastırmaya mı yönelecek? İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Madleen’i “nefret filosu” olarak tanımlayıp, orduya “ne gerekiyorsa yapın” talimatı verdi. Açık bir tehdit.
Ama dikkat çeken şu: İsrail’in dilinde artık sadece güvenlik yok, panik de var. Çünkü bu küçük yelkenli, büyük bir gerçeği dünya kamuoyuna taşıyor: Gazze’de olanlar sadece bir savaş değil, bir insanlık suçu.
Dünya Ne Diyor?
Batı’nın hükümetleri yine suskun. Ama halklar susmuyor. İsrail’in ablukası her geçen gün meşruiyetini kaybediyor. Artık mesele sadece Ortadoğu değil. Greta’nın varlığıyla birlikte mesele “iklim adaleti”nden “insani adalete” evrildi. Gazze artık sadece Filistin’in değil, gezegenin ortak vicdan sınavıdır.
BM kınasa ne olur? AB üzülse ne çıkar? Bu noktada, devletler değil, sivil toplum konuşuyor. Aktivistler, hükümetlerin ihmal ettiği o en temel refleksi hatırlatıyor: Zulüm karşısında susmamak.
Bir Gemiden Fazlası
Madleen’in başarısı kıyıya ulaşmak olmayabilir. Ama o kıyıya dokunmadan da çok şeyi yerinden oynatabilir. Çünkü tarih, büyük devrimleri değil, büyük sembolleri hatırlar. Rosa Parks bir otobüs koltuğuna oturduğunda da sistem değişmedi. Ama o koltuk, bütün bir düzeni sorgulatmaya başladı.
Madleen de böyle bir sembol olabilir. Gazze’ye varamayabilir. Ama dünya kamuoyunun yüreğine varması, zaten zaferin kendisidir.
Peki Ya Biz?
Türkiye kamuoyu bu olayın neresinde? Şuayb Ordu’nun “Beni katlederlerse bilin ki hiçbir direnişte bulunmadım” sözleri bir çağrıdır. Devlete değil, halka. Türkiye’nin resmi tavrı ne olursa olsun, halkın vicdanı Şuayb’a selam gönderiyorsa, bu eylem amacına ulaşmıştır.
Bu bir diplomasi değil; bu bir vicdan diplomasisidir. Ve bu diplomaside büyükelçiler değil, barışçıl direnişçiler konuşur.
Madleen yelkenlisi küçük olabilir. Ama taşıdığı mesaj, tankları aşacak kadar büyüktür. İsrail bu gemiyi durdurabilir ama fikrini durduramaz. Gazze’ye bir yelkenli ulaşmasa da, o yelken insanlığa dokunduysa, zafer oradadır.