editor
Ortadoğu’nun jeopolitik dinamikleri, tarihin her döneminde karmaşık ve belirsiz olmuştur. Ancak, son yıllarda İsrail’in içinde bulunduğu savaş, ülkenin geleceği konusunda kaygı uyandırıcı bir tablo ortaya koymaktadır. İsrail’in Filistin ile süregelen çatışmaları, özellikle de Gazze’ye yönelik operasyonlar, uluslararası alanda dikkatle izlenirken, İsrail içinde de büyük bir yıkım yaratmaya devam ediyor.
1. İsrail Ordusunun Yorulmuşluğu ve Savaşın Bedeli
İsrail, uzun yıllardır Amerikan desteği ve Batı dünyasının stratejik müttefikliği ile ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak son bir yıllık savaş, özellikle askeri ve toplumsal boyutta ciddi bir yıpranma yarattı. İsrail ordusu, sürekli savaş halinde olmanın getirdiği fiziksel ve moral kayıplarla yüzleşiyor. Birçok askerin artık savaş yorgunu olduğu ve bu savaşın sürdürülebilirliği konusunda sorgulamalara başladığı dile getiriliyor.
Toplumsal düzlemde de büyük bir psikolojik çöküş söz konusu. İsrail halkının yaklaşık %36’sının psikiyatrist veya psikologlardan yardım aldığı belirtiliyor. Bu, savaşın halk üzerindeki ruhsal yıkımını net bir şekilde ortaya koyan bir veri. İsrail için sürdürülebilir olmayan bir savaşın, hem askeri hem de toplumsal düzeyde ne kadar devam edebileceği tartışılıyor.
2. Ekonomik Maliyetler ve Finansal Destek
Her savaşın bir maliyeti vardır ve İsrail’in bu savaşta karşılaştığı maliyetler de giderek artmaktadır. ABD başta olmak üzere, Batı’nın ve Yahudi sermayesinin finansal desteğiyle ayakta durmaya çalışan İsrail, bu savaşı ne kadar daha sürdürebilir? Özellikle Gazze’de kalıcı bir çözüm üretememiş olması, gelecekteki savaş stratejilerinin ne denli başarılı olabileceği konusunda şüphe uyandırıyor.
Ürdün ve Mısır’ın İsrail’e karşı gösterdiği direniş de bu noktada oldukça kritiktir. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı bu ülkelerin tavrı, savaşın gidişatını belirlemede önemli bir faktör haline geldi. Ancak İsrail, şu ana kadar savaşı kazanan taraf olmadı; aksine, büyük bir kayıp yaşadığı söylenebilir.
3. Filistin Halkı ve Kayıplar
Savaşın en büyük bedelini ödeyen taraf şüphesiz ki Filistin halkı oldu. Binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan evsiz kaldı ve savaşın yıkıcı etkileri altında yaşamak zorunda kaldı. Filistin’in bu savaşta galip geldiğini söylemek zor olsa da, İsrail’in ciddi kayıplar verdiği ve savaşın sürdürülebilirliği konusunda zorlandığı açıkça görülüyor.
4. Amerika’nın Kaybettiği Ahlaki Üstünlük
Amerika Birleşik Devletleri, yıllardır İsrail’e stratejik ve finansal destek sağlayan bir güç olarak bilinir. Ancak, bu savaşın dünya çapında yarattığı tepki, Amerika’nın da ahlaki üstünlüğünü kaybettiği bir tabloyu ortaya koydu. İsrail’in Filistin üzerindeki baskıcı politikalarına ve saldırılarına karşı ses çıkaran birçok ülke, Amerika’nın bu savaştaki rolünü eleştirmeye başladı. Amerika, Orta Doğu’da uzun süredir sürdürdüğü politikaların sürdürülebilirliği konusunda ciddi bir zorlukla karşı karşıya.
Amerika, bir yandan İsrail’e verdiği desteği sürdürmek zorunda kalırken, diğer yandan Asya-Pasifik bölgesindeki Çin’e yönelik stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için kaynaklarını nasıl yönlendireceği konusunda zorlanıyor. Bu savaş, Amerika’nın küresel güç olarak sahip olduğu stratejik üstünlüğü kaybetmeye başladığını gösteriyor.
5. Fransa ve İsrail: Lübnan Üzerindeki Gerilim
Son dönemde İsrail ve Fransa arasında da dikkat çekici bir gerilim yaşanıyor. Fransa’nın Lübnan üzerindeki tarihi etkisi ve İsrail’in bu bölgedeki operasyonları, iki ülke arasında ciddi bir çatışmanın habercisi olabilir. Özellikle Lübnan’daki Fransız menfaatlerine yönelik İsrail saldırıları, bu çekişmenin daha da derinleşeceğini gösteriyor. Bu, Orta Doğu’daki jeopolitik dengelerin yeniden şekilleneceğinin bir işareti olabilir.
İsrail İçin Sürdürülebilir Bir Gelecek Mümkün mü?
Tüm bu gelişmeler, İsrail’in geleceği konusunda karamsar bir tablo çiziyor. Savaş yorgunu bir ordu, ekonomik zorluklar ve uluslararası alanda kaybedilen ahlaki üstünlük, İsrail’in giderek zayıflayan bir devlet olduğunu ortaya koyuyor. Bu savaşın sürdürülebilirliği, sadece İsrail için değil, tüm Ortadoğu için kritik bir dönüm noktası olacak. İnsanlığın vicdanında yer edinen bu savaş, çözüm üretilmediği sürece, İsrail için “çöküşün başlangıcı” olarak anılmaya devam edecek.
