Türkiye’nin ekonomi gündemi, önümüzdeki haftalarda oldukça yoğun bir maratona sahne olacak. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın yıllık toplantılarına katılmak üzere ABD’ye yapacağı ziyaretle başlayacak bu süreç, yurt içinde de TBMM’de bütçe maratonunun başlamasıyla devam edecek. Hem küresel hem de yerel ekonomik gelişmeler, piyasalar ve politika yapıcılar tarafından yakından izlenecek.
Küresel Gelişmeler: Washington’da Kritik Görüşmeler
Bakan Şimşek, 21-26 Ekim tarihlerinde düzenlenecek olan IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarına katılmak için ABD’ye gidiyor. Bu ziyaret, Türkiye ekonomisi açısından önemli bir döneme denk geliyor. Şimşek’in, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen ile yapacağı görüşme, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi ve finansal iş birliği fırsatlarının ele alınması açısından dikkatle takip edilecek. Ayrıca, toplantı kapsamındaki G-20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları toplantısı da küresel ekonominin geleceğine yönelik önemli mesajlar verebilir.
Bakanın yoğun programı sadece Yellen ile sınırlı değil; çok sayıda ikili görüşme gerçekleştirmesi bekleniyor. Türkiye’nin finansal istikrarı ve uluslararası yatırımcıların güveninin kazanılması adına bu temaslar büyük önem taşıyor. Küresel ekonomik belirsizliklerin arttığı bir dönemde, bu görüşmelerden çıkacak sonuçlar hem Türkiye’nin hem de diğer gelişen ülkelerin ekonomik perspektifleri için belirleyici olabilir.
TBMM’de Bütçe Maratonu Başlıyor
Şimşek’in ABD ziyaretinden hemen sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bütçe maratonu başlayacak. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın 22 Ekim’de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yapacağı sunumla start alacak bu süreç, 2025 yılı bütçesinin genel görüşmeleriyle devam edecek. Komisyon görüşmeleri 29 Kasım’a kadar sürecek ve ardından bütçe teklifi TBMM Genel Kurulu’na gönderilecek.
Bütçe tasarısı, mali disiplin, ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme hedefleri doğrultusunda hazırlanmış görünüyor. Ancak, öngörülen 14 trilyon 731 milyar liralık bütçe giderleri ve 12 trilyon 800 milyar liralık bütçe gelirleri arasındaki fark, bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 3,1 seviyelerinde olacağını gösteriyor. Bu rakamlar, ekonomi yönetiminin karşı karşıya olduğu zorlukların da bir göstergesi. Enflasyon ve yüksek faiz oranları gibi sorunların bütçe üzerindeki etkisi, önümüzdeki süreçte daha fazla tartışılacak.
Kritik Ekonomik Veriler Açıklanacak
Bütçe görüşmeleri devam ederken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Merkez Bankası tarafından açıklanacak önemli ekonomik veriler de ekonominin nabzını tutacak. 4 Kasım’da açıklanacak enflasyon verileri, piyasaların yönü açısından belirleyici olabilir. Ekim ayı enflasyon rakamları, hükümetin ekonomik hedeflerine ne kadar yaklaştığını ve para politikalarının etkinliğini gözler önüne serecek.
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın 8 Kasım’da yapacağı yılın son Enflasyon Raporu sunumu da yakından izlenecek. Karahan’ın vereceği mesajlar, enflasyon hedeflemesi ve para politikasının gelecekteki yönü hakkında ipuçları sağlayabilir. Özellikle faiz kararları ve enflasyonla mücadele stratejisi, yatırımcılar tarafından merakla bekleniyor.
Piyasalar Nefesini Tutmuş Durumda
Özellikle 29 Kasım’da açıklanacak üçüncü çeyrek büyüme verisi ve aynı gün yayınlanacak Finansal İstikrar Raporu, ekonominin yılın geri kalanındaki performansına ışık tutacak. Bu süreçte, Merkez Bankası’nın alacağı kararlar ve açıklamalar finansal istikrar açısından kritik önemde olacak. Ödemeler dengesi, sanayi üretimi ve iş gücü istatistikleri gibi veriler de ekonomik aktivitenin seyrini daha net bir şekilde ortaya koyacak.
Son çeyrekte yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantıları ise 2024’ün sonuna doğru piyasaların beklediği son kararlar olacak. Bu toplantılardan çıkacak faiz kararları, döviz kuru ve enflasyon üzerindeki etkileri nedeniyle merakla bekleniyor.
Sonuç: Zorlu Bir Ekonomi Takvimi
Önümüzdeki haftalar, Türkiye ekonomisi için zorlu bir sınav olacak. Hem uluslararası arenada yapılacak temaslar hem de iç piyasaya yönelik ekonomik kararlar, gelecekteki ekonomik istikrar ve büyüme için belirleyici olacak. Piyasalar, hükümetin mali disiplin ve ekonomik reform taahhütlerini ne derece yerine getireceğini yakından izleyecek.
Ekonomi yönetimi, küresel ve yerel gelişmeleri dengeli bir şekilde ele alarak, piyasaların güvenini tazeleyebilecek mi? İşte, önümüzdeki haftaların en kritik sorusu bu.